DİB toplantısı için hazırladığım müzakere metninin özetinin son kısmını arz ederek bugün bu seriyi tamamlayacağım. Zira sırada bekleyen önemli hususlar var… C ve D. İcma ve Kıyas üzerinde bizzat kimi “klasik” alimler tarafından ortaya konmuş farklı görüşler bulunduğu malum olduğuna göre, tebliğin ortaya çıkarmayı hedeflediği yapı içinde bu ihtilafların da tatminkâr izahı bulunmalıydı diye düşünüyorum. Öte yandan tarihte ortaya çıkmış olan ve bugün de kendisini yeni söylemlerle ifade eden birçok Kelamî fırka, yukarıdaki 4 husus üzerinde şu … Devamını Oku
Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-1
Başlığı “Klasik Anlama Usullerini…” diye de koyabilirdim. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da “klasik-yeni” şeklindeki kategorizasyonun aldatıcı olabileceğini düşünüyorum. Gerekçesi, “Kur’an ve Sünnet’in Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlıklı konuyu tartışmak için oluşturulan İhtisas Toplantısı’na hazırladığım müzakere metninde mevcut. Bu metnin kısaltılmış halini birkaç yazı halinde görüşlerinize sunacağım: Dr. Tahsin Görgün’ün tebliğini, “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” meselesinin “zemini” üzerine kurgulaması, oldukça isabetli bir yaklaşım. Zira tebliğ sahibinin de ısrarla altını çizdiği gibi bu … Devamını Oku
Yeni Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları
“Kur’an ve Hadislerin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlığı altında DİB tarafından düzenlenen –bir önceki yazıda söz ettiğim– oturum, iki ana başlık etrafında şekillenmişti: “Yeni Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” ve “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları.” Bu iki başlık doğrultusunda katılımcıların hazırladığı tebliğlerden her biri üzerinde durmaya ne benim niyetim var, ne de bu köşe buna imkân verir. Dolayısıyla tebliğler arasından bir seçme yaparak burada içeriklerinden ancak çok kısa olarak söz edebileceğim. Peşinen söyleyeyim ki, tebliğler … Devamını Oku
Hanefî Usulü – Mütekellim Usulü Yazısına Tetimme
“Hanefî Usulü” diye bilinen usul ile “Mütekellimîn Usulü” arasındaki farka ilişkin okuyucu sorusuna cevap olarak Ramazan öncesi bir yazı yazmıştım. Ramazan girince köşemizi Ramazan yazılarına tahsis ettik. Ramazan sonrasında da uzun sayılabilecek bir yurtdışı seyahati söz konusu oldu. Dolayısıyla o soruyla ilgili olarak yazmak istediklerim bugüne kadar sarkmış oldu. Bu girizgâhtan sonra meselemize dönecek olursak; Hanefî Usulü-Mütekellim Usulü” ayrımının “Hanefîlerin Usul sistemi” ve “diğerlerinin Usul sistemi” şeklinde kesin bir farklılaşmaya tekabül etmediğini belirtmekte yarar var. Hanefî Usulcüler … Devamını Oku
Efendimiz (sav)’e Hakaret
Efendimiz (s.a.v)’e hakaret ihtiva eden film dolayısıyla İslam Dünyası’nın dört bir yanından yükselen infialler bir “problem”i de beraberinde gündeme taşıdı: İslamî değer, sembol ve dokunulmazlara saldırı durumunda nasıl davranmak gerekir? Tarihte Efendimiz (s.a.v)’e hakaret etmenin hükmüyle ilgili birçok müstakil eser kaleme alınmıştır. Bunlardan ikisi çok meşhur ve mütedaveldir: Takiyüddîn es-Sübkî’nin es-Seyfu’l-Meslûl’ü ile çağdaşı İbn Teymiyye’nin es-Sârimu’l-Meslûl’ü. Gerek bu eserlerde, gerekse konuyla ilgili diğer kaynaklarda yer alan bilgi şöyle: Eğer bu suçu işleyen kişi Müslümansa, bu fiiliyle irtidat … Devamını Oku
Dünyayı Kimler Nasıl Yönetiyor?
Başlıktaki sorunun, Milli Gazete’nin okuyucularına vereceğini duyurduğu Gizli Dünya Devleti isimli kitapla ilişkili olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Sorunun birinci kısmının, artık herkesin bildiği bir “sır” (!) olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Nasıl yaşayacağımızı, hangi konuda ne düşüneceğimizi, neleri nasıl üretip tüketeceğimizi… kimler belirliyor” sorusu en azından icmali seviyede insanlığın meçhulü değil. Ancak bu durum, meselenin “tafsil” seviyesinde bilinmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla mezkûr kitaba, bu hususun tafsili noktasında ihtiyacımız bulunduğu şüphesiz. Bununla birlikte benim üzerinde durmak istediğim … Devamını Oku
Yine Kitaplar
Bir süre önce, İnsan Yayınları’nın neşrettiği son kitaplardan ikisini gönderme jestinde bulunan editör Ahmet Murat’a teşekkür ederek başlamam gerekiyor. Kitaplardan ilki Ahmet Demirhan’ın derleme ve çevirisi: Heidegger ve Teoloji. Kitap, Demirhan’ın uzun önsözüyle başlıyor ve ardından Heidegger’in teoloji konusundaki yaklaşımını keşfetmeye çalışan derinlikli, yetkin yazılarla devam ediyor. Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve önceleri Cizvit papazı olmayı hedefleyen Heidegger, bir süre sonra Felsefe çalışmaya karar vermiş ve Katolikliği terkederek Protestan olmuştur. Ancak burada da karar … Devamını Oku
Ed-Dihlevî’nin “Orta Yolcu” Tavrı
Kitaplardan bahsetmeye kısa bir ara vererek, Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’nin, daha önce sözünü ettiğim “mutedil” tutumunu –Muhammed Salih hocanın çalışmasından istifadeyle– dikkatlerinize sunmak istiyorum bu yazıda. İbn Hazm’ın başını çektiği bir ekol, Fıkhî meselelerde bir müçtehidi taklid etmenin haram olduğunu söyler. Bunun tam karşısında yer alan bir grup ise içtihad seviyesine ulaşmanın zorluğunu ileri sürerek taklidin vacip olduğuna hükmeder. Birçok alim gibi ed-Dihlevî ise meselenin tafsil edilmesi taraftarıdır: Buna göre eğer bir kimse, herhangi bir tekil meselede içtihad … Devamını Oku
Bazı Kardeşlerimiz Aklını Başına Alana Kadar Yazacağım
Tarih boyunca olduğu gibi bugün de Şia İslam Ümmet’inin “azınlık” bir kesimini teşkil ediyor. Dinden çıktığı sadece Ehl-i Sünnet tarafından değil, diğer şiiler tarafından da itiraf edilen Batınî fırkaları da hesaptan düşersek Şia’nın gerçek ağırlığının, bugünün dünyasında sahip olduğu özgül ağırlıktan çok daha az olduğu görülecektir. Öte yandan özellikle gençler arasında etkisini gittikçe artırdığı gözlenen Vehhabi propagandası da denklemin diğer kısmını oluşturuyor. Bu fırkanın da –Kerrâmiyye gibi fırkaların devamı olduğunu dikkate alarak söylersek– özgül ağırlığıyla gerçek ağırlığı … Devamını Oku
Frekans Farklılığı ya da Yazarlığın Handikapları
“İdeal” yazar kimdir? Her seviyeden okuyucunun beklentilerine cevap veren mi, doğru bildiklerini, doğru bildiği tarzda okuyucusuna aktaran mı, adının “anlaşılmaz”a çıkmaması uğruna ve dahi kendi seviyesini kaybetmek pahasına seviye düşürmek için çırpınan mı, okuyucuyu, anlaşılmasını istediği konuların seviyesine yükseltmeye çabalayan mı? Ne düşündüğümü bütün açıklığıyla söyleyeyim: Alışılagelmiş gazete köşe yazarlığı formatlarını ve sindirimi kolay köşe yazısı hafifliğini ıskalamamak gibi bir endişe taşımıyorum. Bana tahsis edilen bu köşede yapmaya çalıştığım şey, dile getirilmesinde hikmet, maslahat, sorumluluk ve uygunluk … Devamını Oku