Sünni-Şii İhtilafı-8

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Mezhep taassubu caiz mi? Bu sorunun cevabı bir önceki yazıda zımnen verilmiş oldu. Şayet itikadî kabuller mezhep tarafından belirlenmişse, başkaları tarafından “mezhep taassubu” olarak ifade edilen husus, böyle bir mezhebe bağlı kimse/kesim için “İslam’ın/imanın gereği” olmaktadır. Dolayısıyla bir mü’min için “dinine taassupla bağlı” ifadesini kullanmak ne kadar abes ve anlamsız ise, bu durumdaki bir mezhep müntesibi için de “mezhep mutaassıbı” tabirini kullanmak o kadar abes ve anlamsız olacaktır. Bu durumda “mezhep taassubu caiz değildir” demenin çok fazla … Devamını Oku

Sünni-Şii İhtilafı-7

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Soru sahibinin ifadesiyle “mezhepten İslam’a açılmak” mümkün müdür? Bu soruyu şöyle sormak da mümkün: Mezhepsiz bir İslam mümkün müdür? Buradaki “mezhep” tabiriyle “itikadî mezheb”in kastedildiğini belirtelim ve şöyle bir genel tesbitte bulunalım: Mezhep meselesini hafife alanlar, mezhebi “İslam’ı sınırlayan” bir unsur olarak görenler ya da mezhebin gereksizliğini düşünenler aslında eşyanın tabiatına aykırı hareket ediyor. Şöyle: “İtikad”ı, Din’de inanılması ve reddedilmesi gerekenler olarak tarif ettiğimizde şunu söylemiş oluyoruz: Din’in sahibi olan Allah Teala ve bu dini O’ndan aldığı … Devamını Oku

Ehl-i Kitab’ın Akıbeti ve Bir Tartışma

Ebubekir Sifil[dosya], 2008, 2008 Yılı, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Prof. Dr. Hayreddin Karaman hoca, Polemik Değil Diyalog isimli derleme kitapta yer verdiği görüşlerin tartışma konusu yapılması üzerine kendini savunuyor ve şunları söylüyor: “Polemik Değil Diyalog” isimli kitapta (Ufuk Kitap, 2006) yer alan bir konuşmamda yukarıda özetlediğim bilgileri verdim. Görüş sahiplerinin delillerini açıkladım, çağdaş görüş daha yeni olduğu için onun delillerini daha geniş olarak açıkladım. Tabii konuşma, yazmadan farklı olduğu, ifadeler arasında dağınıklık bulunduğu için bazı kimseler yanlış anladılar, bazıları da fırsat bulmuşken bunu kötüye kullandılar.”[1]http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=13482&y=HayrettinKaraman. Hoca’nın … Devamını Oku

Sünni-Şii İhtilafı-6

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Vahdetin yaranmasında alimlerin vazifesi nelerdir? Ümmet’in birliğinin temini konusunda alimlere şüphesiz çok önemli görevler düşmektedir. Bunların başında, birlik-beraberlik meselesinin Ümmet için hava kadar, su kadar önemli olduğu gerçeğini seslerinin ulaşabildiği her noktaya ulaştırmak ve hür mü’mine bu zarureti kavratmak gelmektedir. Ancak birlik-beraberliğin gerçekçi bir zemin üzerine kurulması gereği de bir başka gerçek olarak karşımızda duruyor. Yusuf el-Karadâvî, Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin başkan yardımcılığına bir şiiyi getirerek, Şiilerle birlikte çalışma iradesini en üst seviyede izhar etti ve bunu … Devamını Oku

Koca Dayağı-2

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Cumartesi günkü yazıda, Sahabe’den el-Eş’as b. Kays (r.a)’ı evinde misafir etmiş olan Hz. Ömer (r.a)’in, “Efendimiz (s.a.v)’den bellediğim şu üç şeyi sen de ebenden belle” diyerek bir hadis naklettiğini görmüştük. Bu hadisede bizim için önemli olan şurası: Hz. Ömer (r.a) bu hadisi, el-Eş’as b. Kays (r.a) evinde misafir iken –aralarında geçen bir mesele sebebiyle– eşini dövdükten sonra nakletmiştir. Yani Sahabe’nin eşlerini dövmediği iddiası doğru değildir. Nüşuzundan (kocasına karşı serkeşlik etmesinden ve isyankâr davranmasından) endişe edilen kadının dövülmesiyle … Devamını Oku

Sünni-Şii İhtilafı-5

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Sünni ile Şii aile kurabilir mi? (Yani biri-birilerine kız verip, oğlan alabilirler mi?) Bir kısım fıkıh ve fetva kitaplarında ehl-i bid’at ile evliliğin caiz olmadığı yönündeki hükümler üzerinde iyi düşünmek gerekir. Evet, kaynaklarımızda bid’at ehlinin arkasında namaz kılmak, şahitliğini kabul etmek… gibi konularda “ilke” zikredilmiştir. Bir kimse, bid’ati küfre varmadıkça mü’min kabul edilmek durumundadır. Dolayısıyla mü’min hakkında cari olan hükümler onun hakkında da geçerli olur. Bu doğru, ama bir başka doğru daha var: Bu türlü hükümleri bid’at … Devamını Oku