Ehl-i Sünnet Müslümanlığın Kendisidir

Ebubekir Sifil[dosya], Kur'an Müslümanlığı, Yazılar

Ehl-i Sünnet Müslümanlığın Kendisidir

Ehl-i sünnet anlayışına yönelik  yapılan itirazların asıl amacı sizce nedir? Sahabe asrından sonra İslam  fütuhatı genişlemeye başladı. Farklı kültürlerden ve dinlerden kitleler  halinde İslam’a girişler başladı. Bir taraftan farklı kültürler ve dinlerin, bir taraftan içerideki bir takım  arızalı anlayışların, yapıların etkisi ile Saha­be Asrı’nın sonlarına doğru saha­benin hiç görmediği, duymadığı bir takım fikirler, görüşler duyulmaya, görülmeye başlandı. Dolayısıyla Ehl-i sünnet dışı, Ehl-i sünnet’e aykırı fikirlerin, görüşlerin tarihi o zaman dilimine kadar gider. O zaman, sahabenin genç kuşağı hayattaydı … Devamını Oku

Kur’an Okurken Ağlamak

Ebubekir Sifil[dosya], 2015, Gazete Yazıları, Kur'an Müslümanlığı, Mart 2015

Modern zamanlarda Ümmet’in yaşadığı savrulmanın Kur’an üzerinden gerçekleşmesi ibretlik bir durumdur. Ümmet’e “hayra ümmetin” vasfını veren Kur’an’ın, aynı Ümmet’in yabancılaşmasına aracı kılınması, başkaları tarafından değil, kendini ona nisbet edenler tarafından gerçekleştirilen bir operasyon… Benim yıllar evvel bir tv programında “Kur’an okuma adabı” çerçevesinde söylediğim bazı sözler, anlama özürlüsü bir kısım çevreler tarafından “Ağlama Duvarı” nitelemesi eşliğinde servis ediliyor. Sanki “Kur’an sadece ağlamak için okunur. Ağlamayan da riyakârlık yaparak başkalarına ağlar gibi görünmelidir” demişim gibi videonun altına saçma … Devamını Oku

Kur’an’ın Tarihselliği İddiası ya da “Allah’a Din Öğretmek”

Ebubekir Sifil[dosya], 2015, Gazete Yazıları, Mart 2015, Tarihsellik ve Hermenötik

Kur’an’ın tarihselliğini savunanların, iddialarını, “Kur’an’da şu konu şöyle yer almış; öyleyse Kur’an tarihsel olmalıdır” mantığına dayandırması son derece anlamlıdır. Onlar da gayet iyi biliyor ki, tarihsellik davasına doğrudan, açık ve kesin biçimde delalet eden bir Kur’an nassı yoktur. Olmayınca ne yapıyorlar? Atı arabanın arkasına koşuyorlar! Bu davanın “butlanı”, önce tesbiti yapıp/kararı verip, ardından bu tesbite/karara delil tedarikine bakmak şeklinde kendini gösteren hareket tarzından belli. Daha evvel Tevrat ve İncil metinlerinin tarihselliği konusunda modernist Yahudi ve Hristiyan araştırmacılar … Devamını Oku

Muhammed b. Abdilvehhâb ve Tekfir

Ebubekir Sifil[dosya], 2015, Gazete Yazıları, Ocak 2015, Tekfir

İnsanımızın kendine yabancılaştırıldığı modern dönemde, kendi değerlerinin uzağına savrulmuş genç neslin bir kesimi can simidi olarak Vehhâbî akidesine sığınıyor. Kendisine okunan bir-iki ayet, bir-iki hadis ve sözüm ona Selef’ten nakledilen bir-iki anekdot, asırlar boyu en temel varlık alanını oluşturmuş bulunan Ehl-i Sünnet akidesini terk edip Vehhâbî ideolojisine kayması için fazlasıyla yeterli oluyor. Oysa kendisine okunan ayetlerin delalet, hadislerinse hem sübut hem delalet yönünden arz ettiği durum kendisine belletildiğinin aksini ifade ediyor. Meselenin bu boyutu uzun izahat istediği … Devamını Oku

“Keşke” Dememek İçin I

Ebubekir Sifil[dosya], 2014, Aralık 2014, Dinler Arası Diyalog, Fethullah Gülen, Gazete Yazıları, Şahıslar

2000’li yılların başından itibaren yazmaya başladığım gazete yazılarına şöyle hızlıca göz gezdirdim. Dinlerarası Diyalog faaliyetleri bağlamında gerçekten çok fazla yazı yazmışım. Bu faaliyetlerin hem dinen hem de siyaseten ve stratejik olarak yanlış olduğunu ısrarla vurgulamış ve bu çalışmaları yürüten “cemaat”in geçirmekte olduğu zihniyet değişikliğinin altını çizmişim. “Cemaat”in her alanda güçlü bir çekim merkezi olduğu ve hatta Türkiye’de neredeyse her alanı “belirlediği” o dönemde küçük bir azınlık dışında o söylenenleri kale alan olmadı. Bediüzzaman merhumun inşa ettiği Nurculuk … Devamını Oku

“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi – 12

Ebubekir Sifil"Levlâke" Rivayeti ve "Nur-u Muhammedî", [dosya], 2013, Gazete Yazıları, Mart 2013

Serinin bu son yazısında muhtemel bir itiraza kısaca değineyim: Denebilir ki: “Kur’an’da Efendimizin (S.A.V.), kendisine vahiy gelmeden önce, ‘Kitap nedir, iman nedir bilmediği’ , ‘yolunu şaşırmış bir halde olduğu’  haber verilmektedir. Bu ve benzeri nasslar, Efendimizin (S.A.V.) ‘peygamberlik’ vasfını ancak 40 yaşında haiz olabildiğini açık biçimde göstermektedir. Eğer Efendimiz (S.A.V.), Hz. Âdem’e (A.S.) henüz ruh üfürülmeden önce peygamber olmuş olsaydı, Kur’an tarafından bu şekilde zikredilmesi söz konusu olmazdı. Bu durumda O’nun Hz. Âdem (A.S.) yaratılış sürecini tamamlamadan … Devamını Oku

“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi – 11

Ebubekir Sifil"Levlâke" Rivayeti ve "Nur-u Muhammedî", [dosya], 2013, Gazete Yazıları, Mart 2013

“… Bu söz (Allah Teala âlemi Hz. Peygamberin hürmetine/O’nun için yarattığını söylemek, E.S), ‘Göklerde ve yerde olanları sizin emrinize musahhar kılmıştır.’ ‘Emriyle denizde yürümesi için size gemileri musahhar kıldı ve nehirleri de sizin hizmetinize verdi.’  ‘Adetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı size musahhar kıldı ve geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi. Ve istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi; öyle ki, Allah’ın nimetini saysanız, bitiremezsiniz’  gibi mahlûkatın Âdemoğulları için yaratıldığını ifade eden ayetlerde anlatılan durum gibi açıklanabilir. Malumdur ki, … Devamını Oku

“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi–10

Ebubekir Sifil"Levlâke" Rivayeti ve "Nur-u Muhammedî", [dosya], 2013, Gazete Yazıları, Mart 2013

Serinin bu bölümünde, meseleye “inkâr etmek/reddetmek” gibi bir önyargıyla değil, gerçekten “anlamak için” bakıldığında ortaya farklı bir neticenin çıkacağını çarpıcı biçimde gösteren bazı alıntılara yer vereceğim: “… Rivayet edildiğine göre Allah Teala O’nun (Efendimizin) ismini Arş’ın üzerine ve Cennet’in kapılarının, kubbelerinin, (ağaçların) yapraklarının üzerine yazmıştır. O zaman (Hz. Âdem yaratılış sürecinde ruh ve beden arasındayken, E.S) O’nun şanının yükseltildiğini,  zikrinin yüceltildiğini anlatan ve bu konudaki sahih hadislere uygun düşen pek çok hadis rivayet edilmiştir. el-Müsned’de yer alan … Devamını Oku

“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-9

Ebubekir Sifil"Levlâke" Rivayeti ve "Nur-u Muhammedî", [dosya], 2013, Gazete Yazıları, Şubat 2013

Meseleyi “felsefî iddialar” olarak değil, rivayetler esasında irdelenen bir mesele olarak alırsak, ilgili rivayetler hakkındaki yorumların da gereği gibi izah ve tatmin edici olmaktan uzak olduğunu da görebiliriz. Geçen yazılarda İmam Takiyüddîn es-Sübkî’nin altını çizdiği bir husus vardı: “Âdem (yaratılış sürecinde) ruh ile beden arasındayken ben peygamberdim” hadisinde ifade buyurulan meseleyi nasıl anlamak gerekir? Bunun, “Allah Teala’nın ilminde” veya “Levh-i Mahfuz’da peygamberdi” şeklinde anlaşılması gerektiğini söylemek izah edici olmaktan uzaktır. Zira aynı şey (“Allah Teala’nın ilminde” veya … Devamını Oku

“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi – 8

Ebubekir Sifil"Levlâke" Rivayeti ve "Nur-u Muhammedî", [dosya], 2013, Gazete Yazıları, Şubat 2013

“Melekler, “Mehrini verene kadar (ona el süremezsin)” dediler. Âdem, “Onun mehri nedir?” diye sordu; “Muhammed’e üç kere salat-u selam getirmendir” dediler.” “İbnu’l-Cevzî, Salâtu’l-İhvân adlı kitabında şöyle zikreder: “Hz. Âdem, Hz. Havvâ’ya yaklaşmak isteyince, Havvâ ondan mehir istedi. Bunun üzerine Hz. Âdem, “Ya Rabbi! Ona (mehir olarak) ne vereyim?” dedi. Allah Teala şöyle buyurdu: “Ey Âdem! Habibim Muhammed b. Abdillah’a yirmi kere salat-u selam getir.” Ben (Ali el-Karî) derim ki: Bir önceki rivayetteki “üç salat-u selam” mehr-i mu’accel … Devamını Oku