“Hanefî Usulü” diye bilinen usul ile “Mütekellimîn Usulü” arasındaki farka ilişkin okuyucu sorusuna cevap olarak Ramazan öncesi bir yazı yazmıştım. Ramazan girince köşemizi Ramazan yazılarına tahsis ettik. Ramazan sonrasında da uzun sayılabilecek bir yurtdışı seyahati söz konusu oldu. Dolayısıyla o soruyla ilgili olarak yazmak istediklerim bugüne kadar sarkmış oldu. Bu girizgâhtan sonra meselemize dönecek olursak; Hanefî Usulü-Mütekellim Usulü” ayrımının “Hanefîlerin Usul sistemi” ve “diğerlerinin Usul sistemi” şeklinde kesin bir farklılaşmaya tekabül etmediğini belirtmekte yarar var. Hanefî Usulcüler … Devamını Oku
Efendimiz (sav)’e Hakaret
Efendimiz (s.a.v)’e hakaret ihtiva eden film dolayısıyla İslam Dünyası’nın dört bir yanından yükselen infialler bir “problem”i de beraberinde gündeme taşıdı: İslamî değer, sembol ve dokunulmazlara saldırı durumunda nasıl davranmak gerekir? Tarihte Efendimiz (s.a.v)’e hakaret etmenin hükmüyle ilgili birçok müstakil eser kaleme alınmıştır. Bunlardan ikisi çok meşhur ve mütedaveldir: Takiyüddîn es-Sübkî’nin es-Seyfu’l-Meslûl’ü ile çağdaşı İbn Teymiyye’nin es-Sârimu’l-Meslûl’ü. Gerek bu eserlerde, gerekse konuyla ilgili diğer kaynaklarda yer alan bilgi şöyle: Eğer bu suçu işleyen kişi Müslümansa, bu fiiliyle irtidat … Devamını Oku
Dünyayı Kimler Nasıl Yönetiyor?
Başlıktaki sorunun, Milli Gazete’nin okuyucularına vereceğini duyurduğu Gizli Dünya Devleti isimli kitapla ilişkili olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Sorunun birinci kısmının, artık herkesin bildiği bir “sır” (!) olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Nasıl yaşayacağımızı, hangi konuda ne düşüneceğimizi, neleri nasıl üretip tüketeceğimizi… kimler belirliyor” sorusu en azından icmali seviyede insanlığın meçhulü değil. Ancak bu durum, meselenin “tafsil” seviyesinde bilinmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla mezkûr kitaba, bu hususun tafsili noktasında ihtiyacımız bulunduğu şüphesiz. Bununla birlikte benim üzerinde durmak istediğim … Devamını Oku
Bazı Kardeşlerimiz Aklını Başına Alana Kadar Yazacağım
Tarih boyunca olduğu gibi bugün de Şia İslam Ümmet’inin “azınlık” bir kesimini teşkil ediyor. Dinden çıktığı sadece Ehl-i Sünnet tarafından değil, diğer şiiler tarafından da itiraf edilen Batınî fırkaları da hesaptan düşersek Şia’nın gerçek ağırlığının, bugünün dünyasında sahip olduğu özgül ağırlıktan çok daha az olduğu görülecektir. Öte yandan özellikle gençler arasında etkisini gittikçe artırdığı gözlenen Vehhabi propagandası da denklemin diğer kısmını oluşturuyor. Bu fırkanın da –Kerrâmiyye gibi fırkaların devamı olduğunu dikkate alarak söylersek– özgül ağırlığıyla gerçek ağırlığı … Devamını Oku
İşleri Dinleri Gibi
Modern Batı’yı ilk defa müşahede edenlerimiz için tartışma dışı bir tesbitti: “Dinleri işimiz gibi, işleri dinimiz gibi.” Bu söz, Batılıların dinleri dışında her şeylerinin Hak Din’le kıyaslanabilecek kadar mükemmel olduğunu anlatıyordu. Hatta bir adım daha ileriye giderek bu tebsitte açık bir öykünme bulunduğunu dahi söyleyebiliriz. Batı’nın “ilerleme” yolunda yaptığı müthiş sıçrama idealize edilirken, bunu mümkün kılan dinî, fiilî ve zihnî durumlar elbette dikkate alınmıyordu. Temelinde fiilî olarak sömürü ve köleleştirme olgularının, zihnî olarak “ötekini yok ederek kendine … Devamını Oku
Efendimiz (sav) ve Ramazan
Ramazan Yazıları Efendimiz Ramazan ayında neler yapardı, Ramazanı nasıl geçirirdi diye baktığımızda şunları görüyoruz: Sahur yemeği yemeye özen gösterir, ümmetini de sahur yemeği yemeye teşvik ederdi. Bir hadisinde “Sahura kalkın. Zira sahurda bereket vardır” buyurmuştur.[1]el-Buhârî, “Savm”, 20; Müslim, “Sıyâm”, 45. Bazı geceler, Mescid-i Nebevi’nin sofasında kalan Ehl-i Suffe ile birlikte sahur yaptığı olurdu. Bazen de onları bulunduğu yere davet ederdi. Bir keresinde Ashab-ı Suffe, günü oruçlu geçirdikten sonra yiyecek birşey bulamamıştı. Genellikle Sahabe’den durumu yerinde olanlardan her … Devamını Oku
Efendimiz ve Ramazan
Ramazan Yazıları Ramazan ayı geldiğinde Efendimiz (s.a.v)’in halinde bütünüyle bir değişiklik görülürdü. Oruç ibadetinin, hayatın her bucağına sirayet etmesi, bedenin her hücresine sinmesi gerektiğini biz, O’nun ahvalinde Ramazanla birlikte meydana gelen bu değişimde görüyor ve öğreniyoruz. Söz gelimi, zaten insanların en cömerdi olan Efendimiz (s.a.v), Ramazan ayı geldiğinde infak ve tasadduku zirve noktasına yükseltirdi. Bu durumu Abdullah b. Abbâs (r.a) şöyle anlatır: “Resulullah (s.a.v) insanların en cömerdi idi. Ramazan ayı girip de Cibril (a.s) kendisine geldiğinde, cömertliği … Devamını Oku
Ramazanı “Yaşamak”
Ramazan Yazıları Bir Ramazana daha kavuştuk elhamdülillah. Gündüzlerin ayrı, gecelerin ayrı ihya edildiği bir feyiz ve bereket mevsimindeyiz. Gündüzü oruç, geceyi teravih coşkusuyla yaşayacağız hep birlikte. Zekâtların hesaplanıp gerekli yerlere ulaştırıldığı, yetimlerin, fakirlerin, kimsesizlerin yüzünün güldüğü, toplumsal dayanışmanın zirvelere ulaştığı bir birlik ve bütünlük iklimindeyiz. Her zaman olduğu gibi yine sokaklara iftar çadırları kurulacak, muhtaç insanlar sıcak bir çorbanın buğusunda hatırlanmanın tadına varacak. Besmelelerle oruçlar açılacak; bizi yedirip içirene, barındırıp yaşatana hamdederek kalkacağız sofralarımızdan. Aklı ermeye başlayan … Devamını Oku
Hanefî Usulü – Mütekellim Usulü-1
Soru Hanefi usulüyle mütekellim usulü arasındaki fark nedir? Mütekellim usulü kısaca ne demektir ve nasıl ortaya çıkmıştır? Diğer üç mezheb usulüne mi mütekellim usulü denir yoksa bu usül farklı bir ekol müdür? Cevap Usul-i Fıkıh çalışmalarının tarihî seyri, İslam ilimler tarihi ile ilgilenenler için son derece verimli ve “kışkırtıcı” bir alanı teşkil eder. İmam eş-Şâfi’î’nin er-Risâle’sinin elimizde bulunan ilk Usul eseri olduğu ittifakla kabul edilen bir husustur. Bu eserden günümüze doğru gelindiğinde, bilhassa “taklid çağları” diye ifade … Devamını Oku
Kadının Mirastan Mahrum Edilmesi
Geçtiğimiz hafta sonu bir icazet merasimine iştirak etmek üzere Of’a gittim. Bölgenin Kur’an kursu ve hafızlık müessesesinin muhafazası konusundaki hassasiyeti malum. Bu hizmetlerin gelişerek devam ettiğini görmek insanın göğsünü kabartıyor. Milletimizin Kur’an’a hizmetteki gayreti gerçekten her türlü takdirin üzerinde. Gökdelenlerin içinde boğulmayı “uygar kent hayatı” olarak görenlerin gözlüğüyle baktığınızda Arsin’in Çiçekli’sini “dağ başı” olarak görürsünüz. Orada 9 katlı bir Kur’an kursunda 400 civarında –hem de yatılı– talebe okuduğuna gözlerinizle görmedikçe inanmanız çok zor. Emeği geçen herkesten Allah … Devamını Oku