Osmanlı’dan devraldıklarımızı layıkı veçhile muhafaza ve temsil edip edemediğimiz meselesi bu yazının hacmini çok aşacak devasa bir mesele. Burada sadece bu konuyla ilgili sorumluluklarımıza başlıklar halinde değinebilmemiz bile başlı başına bir çalışma gerektirir. Bu yazıyı, “Mirasımız” başlıklı yazı üzerine gönderilen bir okuyucu mesajına hasredeceğim. Şöyle demiş Metin Zorlu kardeşim: “Selamun Aleyküm. Hocam “Mirasımız” başlıklı makalenizde mühim tahlil ve teşhislerde bulunmuşsunuz. Yazınızın öncelikli hedef kitlesi kimlerdir veya var mıdır bilmem ama “ihmal” ve “gaflet” teşhislerinde bulunuyorsunuz. Sonuç bölümünde … Devamını Oku
Cevap
Bir önceki yazıda Celaleddin Alioğlu’nun ileri sürdüğü hususları, aynı sıralama içinde cevaplandıracağım: 1-2. Alioğlu’nun, Benû Zühre’nin de tıpkı Benû Hâşim, Benû Ümeyye, Benû Mahzum, Benû Esed… gibi Kureyş kabilesinin kollarından biri –dolayısıyla Sa’d b. Mâlik b. Üheyb (veya Vüheyb)’in de Benû Zühre’den olmakla Kuraşî– olduğu gerçeğinden habersiz olduğunu ifşa eden sözleri, kendisi adına tam bir talihsizliktir. Benû Zühre Kureyş’in bir kolu olduğu ve Hz. Ömer (r.a), bu kabileye mensup olan Sa’d (r.a)’ı (hatta aynı kabileden olan … Devamını Oku
İki Hadis – 1
Soru “(…) Serdar Demirel Hocanın Darulhikme sitesindeki bir yazısında “Vatan sevgisi imandandır” sözünün hadis değil, uydurma olduğu yazılmıştı. (http://darulhikme.org.tr/darulhikme/tr/2012/01/14/vatan-sevgisi-imandandir/#more-343) “Bu sözün İmam-ı Rabbani ve Mevlana’nın eserlerinde de yer aldığı (ama hadis olarak mı yer alıyor bilmiyorum) söyleniyor. Bu söz ve “Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım” sözü hadis midir veya değilse bile kullanılması Ehl-i Sünnet’e uygun mudur?.. Cevap Önce Serdar Demirel kardeşime buradan selam gönderelim. “Vatan sevgisi imandandır” sözünün hadis olarak sabit olmadığı, ilgili kaynakların ittifakla kaydettiği bir husustur.[1]Bkz. … Devamını Oku
Mirasımız
Üzerinde yaşadığımız coğrafya da dahil olmak üzere yaklaşık 20 milyon kilometrekareye hükmetmiş, hem de yetmişikibuçuk milleti yüzyıllarca bir arada yaşatmasını bilmiş bir geçmişimiz var. Osmanlı, 6 asır boyunca büyük bir dirayet ve muvaffakiyetle son derece önemli bir tecrübenin altına imza attı. Dost-düşman herkesin teslim ve itiraf ettiği bir hakikat bu. Bunu mümkün kılan neydi? Bu sorunun bizce tereddütsüz cevabı “İslamî ilimler”dir. Talebe-i ulum içinden çıkacak 10 alim için 90 kişiyi beslemeyi zaruri gören ilim politikasıdır ki Molla … Devamını Oku
“Elbirliği” Sistemi Konusunda İtirazlar – 2
“Okuyucu Soruları” fazlında Eminevim tarafından ortaya konulan “Elbirliği” sistemi üzerine yazdıklarım tartışılıyor. Lehte ve aleyhte görüş beyan edenler, açıklama isteyenler ve muallakta kalanlar var. Helal-haram hudutlarına riayet ederek ev/araba sahibi olmak isteyen insanlar var. Parasını peşin ödeyip ev veya araba alabilecek maddî gücü olmayan insanların haklı talep ve beklentileri var. Daha önce de yazdığım gibi Fıkıh adına konuşan insanların, helal-haram hudutlarını muhafaza etmek kadar, insanların sıkıntı ve ihtiyaçlarını karşılayacak çareler üretmek gibi bir sorumlulukları da var. “Ben … Devamını Oku
Mısır’da Olanlar
Adına “Arap Baharı” denen süreçte yaşanan, sadece sosyal-siyasal hareketlilik değil hiç şüphesiz. Hatta onlardan önce ve öte yaşanan bir “zihnî dönüşüm” bu sürece esas ivmesini veren unsur. Sürecin başından beri bu dönüşümün kendisini “özgürlük” vurgulu söylemlerle dışa vuruyor olmasını, üzerinde durulması gereken esas mesele olarak görmeye/göstermeye çalıştım. Bu, içini bizim doldurmadığımız; muhtevasının ve o muhtevadan hareketle vücut bulması beklenen pratiğin, kaynağın iradesi istikametinde oluşmasını sağlayan bir kavram. Dolayısıyla nerede, kim tarafından ve ne maksatla kullanılırsa kullanılsın, kaynağından … Devamını Oku
“Elbirliği” Sistemi Konusunda İtirazlar
Helal-haram hudutlarına riayet ederek ev/araba sahibi olmak isteyen insanlar var. Parasını peşin ödeyip ev veya araba alabilecek maddî gücü olmayan bu insanların haklı talep ve beklentileri var. Daha önce de yazdığım gibi Fıkıh adına konuşan insanların, helal-haram hudutlarını muhafaza etmek kadar, insanların sıkıntı ve ihtiyaçlarını karşılayacak çareler üretmek gibi bir sorumlulukları da var. “Ben çözüm üretmek zorunda değilim. Önüme gelen meselenin hükmünü vermekten öte bir mükellefiyetim yok” diyenler varsa, onlara, “kendinizi o insanların yerine koyun”dan başka diyecek … Devamını Oku
Hadisçiler “Mezhepsiz” Mi?
Bir önceki yazıda A.M. Abdülmecîd’den naklen bazı Hadis otoritelerinin Fıkhî tercihleri konusunda birkaç örnek zikretmiştim. Hadis ehlinin bazılarıyla sınırlı olan bu örnekler onların tamamının tavrı hakkında bir fikir verse de, mezhebe intisabı şirk sayanların bu tutumlarını gözden geçirmelerine vesile olur ümidiyle bu konu üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Önceki yazıda, Ehl-i Hadis’in önde gelenlerinden Yahya b. Sa’îd el-Kattân ve Vekî’ b. el-Cerrâh’ın Kûfe/Hanefî ekolüne mütabaatı ile ilgili sözlerini naklettiğim –başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere birçok Hadis … Devamını Oku
İsrail’i Durdurmak
Arap Baharı’yla birlikte kendini görünür kılan müthiş bir güç var: Halk. Bu süreçte halkın meydanları doldurmasıyla, sesini yükseltmesiyle, herhangi bir olay karşısında anında tepki vermesiyle kendini fark ettiren bu güç, Filistin meselesinde de etkin bir rol oynayabilir, oynamalıdır. Bugüne kadar işbaşında bulunan Arap firavunlar, keyifleri neyin nasıl olmasını istediyse onu öyle yaptılar. Sesini biraz yükseltecek olanı zindanla, işkenceyle susturdular; uslanmayanı, evini ocağını söndürerek, soyunu kurutarak hizaya getirme yolunu seçtiler… Libya’da, Tunus’da, Mısır’da, Suriye’de… bu ortak temada birleşen … Devamını Oku
Arap Baharı, Demokratikleşme, Bop Vs.
Şu an itibariyle dünyanın en hareketli bölgesini Ortadoğu coğrafyası oluşturuyor. Bu hareketlilik sadece kitlelerin zalim iktidarlara karşı sokaklara dökülmesi ile başlayıp iktidarların değişmesiyle neticelenen “siyasî karakterli” bir mahiyet taşıyor değil. Aynı zamanda adı konulmamış bir zihnî değişim ve dönüşüm de söz konusu. Şurası açık: Zalim yöneticilerin halk hareketleri sonucu iktidardan uzaklaştırılması, meselenin en fazla görünen yanı. Oysa mesele bundan ibaret değil. Kim ne derse desin, Arap Baharı diye ifade edilen sürecin ana unsuru, baş aktörü Müslümanlardır. Dolayısıyla … Devamını Oku