Bir önceki yazıda A.M. Abdülmecîd’den naklen bazı Hadis otoritelerinin Fıkhî tercihleri konusunda birkaç örnek zikretmiştim. Hadis ehlinin bazılarıyla sınırlı olan bu örnekler onların tamamının tavrı hakkında bir fikir verse de, mezhebe intisabı şirk sayanların bu tutumlarını gözden geçirmelerine vesile olur ümidiyle bu konu üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Önceki yazıda, Ehl-i Hadis’in önde gelenlerinden Yahya b. Sa’îd el-Kattân ve Vekî’ b. el-Cerrâh’ın Kûfe/Hanefî ekolüne mütabaatı ile ilgili sözlerini naklettiğim –başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere birçok Hadis … Devamını Oku
Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-1
Başlığı “Klasik Anlama Usullerini…” diye de koyabilirdim. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da “klasik-yeni” şeklindeki kategorizasyonun aldatıcı olabileceğini düşünüyorum. Gerekçesi, “Kur’an ve Sünnet’in Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlıklı konuyu tartışmak için oluşturulan İhtisas Toplantısı’na hazırladığım müzakere metninde mevcut. Bu metnin kısaltılmış halini birkaç yazı halinde görüşlerinize sunacağım: Dr. Tahsin Görgün’ün tebliğini, “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” meselesinin “zemini” üzerine kurgulaması, oldukça isabetli bir yaklaşım. Zira tebliğ sahibinin de ısrarla altını çizdiği gibi bu … Devamını Oku
Hanefî Usulü – Mütekellim Usulü Yazısına Tetimme
“Hanefî Usulü” diye bilinen usul ile “Mütekellimîn Usulü” arasındaki farka ilişkin okuyucu sorusuna cevap olarak Ramazan öncesi bir yazı yazmıştım. Ramazan girince köşemizi Ramazan yazılarına tahsis ettik. Ramazan sonrasında da uzun sayılabilecek bir yurtdışı seyahati söz konusu oldu. Dolayısıyla o soruyla ilgili olarak yazmak istediklerim bugüne kadar sarkmış oldu. Bu girizgâhtan sonra meselemize dönecek olursak; Hanefî Usulü-Mütekellim Usulü” ayrımının “Hanefîlerin Usul sistemi” ve “diğerlerinin Usul sistemi” şeklinde kesin bir farklılaşmaya tekabül etmediğini belirtmekte yarar var. Hanefî Usulcüler … Devamını Oku
Hanefî Usulü – Mütekellim Usulü-1
Soru Hanefi usulüyle mütekellim usulü arasındaki fark nedir? Mütekellim usulü kısaca ne demektir ve nasıl ortaya çıkmıştır? Diğer üç mezheb usulüne mi mütekellim usulü denir yoksa bu usül farklı bir ekol müdür? Cevap Usul-i Fıkıh çalışmalarının tarihî seyri, İslam ilimler tarihi ile ilgilenenler için son derece verimli ve “kışkırtıcı” bir alanı teşkil eder. İmam eş-Şâfi’î’nin er-Risâle’sinin elimizde bulunan ilk Usul eseri olduğu ittifakla kabul edilen bir husustur. Bu eserden günümüze doğru gelindiğinde, bilhassa “taklid çağları” diye ifade … Devamını Oku
Said Fûde Misafirimizdi
Müslümanlar modern çağa gerektiği ölçüde mukabelede bulunabiliyor mu? Bu soruya gönül rahatlığı içinde “evet” demek isterdik. Ama realite yazık ki buna izin vermiyor. Modernite, zahirde/dış dünyada olduğundan daha fazla, “bilinçaltı” seviyesinde hakimiyet kurmuştur üzerimizde. Dolayısıyla ona gerektiği gibi mukabelede bulunmak ancak Müslüman bireyin bilinçaltının İslamî kodlarla yeniden inşa edilmesiyle mümkün olabilecektir. Peki bunu kim/ne yapacak? Zannedildiğinin aksine bunu Kur’an ve Sünnet “doğrudan” yapmaz. Zira Kur’an ve Sünnet bizim hayatımıza İslamî ilimler vasıtasıyla girer. İslamî ilimler olmadan Kur’an … Devamını Oku
Modernizme Kelamî Bakış
Salı günü Ankara’daydım. Başlıktaki ifade, orada yaptığım bir sunumun da başlığıydı. Siyasallılar Vakfı’nın davetlisi olarak bence “uzun” bir aradan sonra yeniden Ankara’yı teneffüs etmenin heyecanını yaşadım. Yaşadığım tek heyecan bu değildi. Uzun yıllarımın geçtiği Keçiören’i tekrar gördüm. Ankara’yı kelimenin tam anlamıyla “esir” almış olan kışı Keçiören’in yokuşlarında bir kere daha yaşadım… Siyasallılar Vakfı, Ankara’dayken bir süre Akaid dersleri yaptığım bir sıcak adres. Şimdi başta Ömer Faruk Özkan olmak üzere genç, idealist ve daha da önemlisi “müstakim” gençler, … Devamını Oku
Usul-i Hadis Mülahazaları-3
Bir önceki yazıyı et-Tirmizî’nin “hasen-garib” tabirindeki “garib”e kısaca değinerek bitirmiştik. et-Tirmizî bu terimi, “isnadında itham edilmiş ravi bulunmayan, metni şazz olmayan ve birden fazla yoldan nakledilmiş hadisler”i anlatmak için kullandığını es-Sünen‘in sonundaki İlel kısmında tasrih etmektedir. Buradaki “itham edilmemiş” ifadesi üzerindeki mülahazalardan çıkan sonuca göre bu ifade sadece “yalancılıkla itham”ı değil, aynı zamanda “gaflet ve fıskla itham”ı da anlatır. Onun bu tanımının sahih hadis için de geçerli olup olmadığı da bir bahs-i diğer olmakla birlikte burada bizi … Devamını Oku
Usul-i Hadis Mülahazaları-2
Öncelikle belirteyim ki, Yard. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım’ın Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları isimli çalışmasına değindiğim 31 Ağustos tarihli yazı, özel olarak bu çalışmayı konu edinmediği için, sadece bir paragraf içinde ve çok kısa olarak bir-iki noktaya temas etmiştim. Yıldırım’ın mezkûr çalışması hakkında genel bir değerlendirme yapılacak olursa şunlar söylenebilir: İlk bakışta yoğun bir emek mahsulü olduğu hemen anlaşılan kitap, önyargıdan uzak, mutedil bir üslupla kaleme alınmış. Özellikle Tasavvuf söz konusu olduğunda akla gelen tartışmalı konularda keskin … Devamını Oku
Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-3
Din’in, Peygamber’in rehberliğinde ama artık O’nun fizik varlığı olmaksızın yaşanmaya başladığı ilk dönem Sahabe dönemidir. Bu dönemin, Din’i Peygamber’den telakki eden ilk neslin, yani ilk İslam toplumunun kendi ayakları üstünde durma tecrübesini yansıtması dolayısıyla ayrı bir önemi haiz bulunduğu muhakkaktır. Klasik usullerin temellerinin “beşer tecrübesi” bağlamında ilk referansını Sahabe kuşağının oluşturmasının esprisi burada yatmaktadır. Zahid el-Kevserî şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v), ashabını Din’de fıkıh sahibi yapmış ve kendilerini istinbat yöntemleri konusunda eğitmişti. Hatta daha kendisi hayattayken Sahabe’den … Devamını Oku
Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-2
Burada varoluşsal bir “bütün”den söz ettiğimiz için Kur’an Sünnet’e ve Hz. Peygamber (s.a.v) sonrası ilmî ve/dolayısıyla metodolojik faaliyetlere aşkın, bu ikisi de Kur’an’ı içkindir demek durumundayız. Yahya b. Ebî Kesîr’in “Sünnet Kitab’a hakim konumdadır” ve İmam el-Evzâ’î’nin, “Kur’an’ın Sünnet’e ihtiyacı, Sünnet’in Kur’an’a ihtiyacından daha fazladır” (ed-Dârimî, Mukaddime, 49; İbn Abdilberr, Câmi’u Beyâni’l-İlm, 563-4) tarzındaki sözlerini ve İmam eş-Şâfi’î’nin tebliğ sahibi tarafından nakledilen sözünü (“Ümmet’in söylediklerinin tamamı Sünnet’in, Sünnet’in tamamı da Kur’an’ın şerhidir. Kur’an’ın tamamı ise Yüce Allah’ın … Devamını Oku