Başlıktaki sorunun, Milli Gazete’nin okuyucularına vereceğini duyurduğu Gizli Dünya Devleti isimli kitapla ilişkili olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Sorunun birinci kısmının, artık herkesin bildiği bir “sır” (!) olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Nasıl yaşayacağımızı, hangi konuda ne düşüneceğimizi, neleri nasıl üretip tüketeceğimizi… kimler belirliyor” sorusu en azından icmali seviyede insanlığın meçhulü değil. Ancak bu durum, meselenin “tafsil” seviyesinde bilinmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla mezkûr kitaba, bu hususun tafsili noktasında ihtiyacımız bulunduğu şüphesiz. Bununla birlikte benim üzerinde durmak istediğim … Devamını Oku
İşleri Dinleri Gibi
Modern Batı’yı ilk defa müşahede edenlerimiz için tartışma dışı bir tesbitti: “Dinleri işimiz gibi, işleri dinimiz gibi.” Bu söz, Batılıların dinleri dışında her şeylerinin Hak Din’le kıyaslanabilecek kadar mükemmel olduğunu anlatıyordu. Hatta bir adım daha ileriye giderek bu tebsitte açık bir öykünme bulunduğunu dahi söyleyebiliriz. Batı’nın “ilerleme” yolunda yaptığı müthiş sıçrama idealize edilirken, bunu mümkün kılan dinî, fiilî ve zihnî durumlar elbette dikkate alınmıyordu. Temelinde fiilî olarak sömürü ve köleleştirme olgularının, zihnî olarak “ötekini yok ederek kendine … Devamını Oku
Salim Öğüt Hocanın Ardından
2008 veya 2009 yılıydı; kütüphanemde çalışıyordum. Telefonum çaldı. Arayan kişi Prof. Dr. Salim Öğüt hocaydı. Modern din algısına karşı sell-ü seyf etmişti hoca. Bu çerçevede piyasada ne var ne yok diye araştırmış ve bizim çalışmalarla da karşılaşmıştı. Teşekkürlerini, takdirlerini ilettikten sonra “görüşelim” demişti. Kitaplardan birer adet gönderdim kendisine çorbada tuzumuz olsun diye. Yanılmıyorsam Çorum’daydı. Bir süre sonra, Antep’ten mi desem, Maraştan mı, bir konferans sonrası aynı uçakta gelmişiz Ankara’ya kadar. İnerken karşılaştık. Kısa bin hal-hatır faslından sonra, … Devamını Oku
Bir Garip Gündem
Türkiye’nin “kürtaj” diye “öncelikli” bir meselesi var mıdır gerçekten? Kadın-erkek ilişkilerinin, özellikle büyük şehirlerde alabildiğine zıvanadan çıktığı bir ortamda bu meseleyi konuşmak, itiraf edelim ki komik duruyor. Gençlerin karşı cinsle sınır tanımayan yakınlaşması, kadın ve kızların annelerine, ninelerine inat giyim-kuşam tarzı, sokakta ayak uçlarına bakarak yürümeye mecbur ediyor “iffet” diye bir meselesi olanları. İnsanları gayrimeşru ilişkiye götüren, hatta “teşvik eden” yolların sonuna kadar açık olduğu bir toplumsal yapının kendisi bizatihi münker haline dönüşmüştür. Modern toplum anlayışının, “bireysel … Devamını Oku
Dindar Bir Nesil Yetiştirmek
Dillendirmesi zor, gerçekleştirmesi daha zor bir husus “dindar bir nesil yetiştirmek”… Dillendirmesi zor, çünkü bu milletin bu topraklardaki varlığını 1923’ten başlatmayı alışkanlık edinmiş seçkinci “beyazlar” bakımından hazmedilmesi mümkün olmayan bir mesele bu. Bu dünyada var olabilmenin asgari şartının Allah’la bağları koparmak olduğuna iman etmiş, ezan sesi duymaktan rahatsız olan, Ramazan, Kurban, Hacc ve diğer İslamî şeair söz konusu olduğunda rahatsızlığı tavan yapan, ölüm anıldığında psikolojisi bozulan çevrelerin dindar insanların damgasını vurduğu bir toplumsal yapıya tahammülsüzlük göstermesi eşyanın … Devamını Oku
Modernizme Kelamî Bakış
Salı günü Ankara’daydım. Başlıktaki ifade, orada yaptığım bir sunumun da başlığıydı. Siyasallılar Vakfı’nın davetlisi olarak bence “uzun” bir aradan sonra yeniden Ankara’yı teneffüs etmenin heyecanını yaşadım. Yaşadığım tek heyecan bu değildi. Uzun yıllarımın geçtiği Keçiören’i tekrar gördüm. Ankara’yı kelimenin tam anlamıyla “esir” almış olan kışı Keçiören’in yokuşlarında bir kere daha yaşadım… Siyasallılar Vakfı, Ankara’dayken bir süre Akaid dersleri yaptığım bir sıcak adres. Şimdi başta Ömer Faruk Özkan olmak üzere genç, idealist ve daha da önemlisi “müstakim” gençler, … Devamını Oku
Toplumsal Hayat ve Kadın
Bir hanım kardeşimizden, kadının toplumsal hayattaki rolü konusunda zikre değer tesbitler ihtiva eden bir e-posta aldım. Uzunca bir metinden oluşan o e-postanın önemli yerlerini aşağıya alıyorum: “(…) Dr. Muhammed Ekrem Nedwi veya Muhammet Yılmaz’ın “İbn Hacer’in Hocaları Bağlamında Kadın Hadisçiler” kitaplarını okuduğumuzda, kadının İslami ilimler bağlamında İslam toplumunda ne kadar aktif olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu soru şu: Görüyor muyuz hocam, görmeli miyiz? Kadınların ağırlıkta hadis rivayet etmeye ve ezberlemeye yoğunlaştıklarını ve muhaddis olmalarını delil olarak kullanarak kadının … Devamını Oku
Hala Orada Mısınız?
Modern zamanlarda Müslümanlar’a “bir” hal olmadı, “birkaç” hal oldu. Papalık tarafından başlatılan diyalog sürecinin, sadece Hristiyanlar ile diğer dinlerin mensupları arasında değil, bizzat Hristiyan mezheplerinin kendi aralarında da yürütüldüğünü biliyoruz. Gerek bu husus, gerekse kendi tarihsel tecrübemiz ve hal-i hazırımız, mezhepler/gruplar arası diyaloğun önemini yeterince açık bir şekilde ortaya koymaya yetmiyor mu? Herhalde yetmiyor olacak ki, 1000 yılı aşkın bir zaman öncesine gömülmüş bulunan kadim tefrikalar hortlatılıyor ve Müslümanlar, yığınla hayatî problem yanında, bir de “müzelik” sıkıntılarla … Devamını Oku
“Özümseme” ve “İfraz” Mekanizmaları
Daha önce bu köşede, Malezya’da doktora yapan Serdar Demirel kardeşimden bahsetmiştim. Türkiye’de yayımlanmakta olan bir dergiye gönderdiği bir yazıyı bana da gönderme inceliğini göstermiş. Nefis tesbitler içeren bu yazının bir kısmını –birkaç küçük tasarrufla– sizinle paylaşmak istedim. Buyrun: “Son dönemde en çok kullanılan kavramların başında –tabii ki terör, terörizm ve teröristten sonra– “globalizm” gelmektedir. Bu kavramlar sadece masum birkaç harfin bir araya gelmesinden ibaret değillerdir. “Acizâne kanaatime göre, globalizm –küreselleşme– postmodernizmi ifade etmekte; yani, içinde bulunduğumuz tarihî … Devamını Oku
Batı “Hukema”dan Ne Öğrendi?
İslam filozoflarının, Felsefe’nin “İslamîliğini” temellendirmek için Kur’an’ın tefekkür, i’tibar, tedebbür, tezekkür, teemmül… vurgusuna başvurması bana oldum olası “problemli” görünmüştür. Düşünürüm ki, Kur’an’ın bu alandaki çağrısı Mekkî’dir ve dahi Yüce Allah’ın vahdaniyet, kudret ve azametine imana ve bunları itirafa çağırır. Bu maksat hasıl olduktan sonra sıra “teslimiyet”e, yani “uygulama”ya gelir. Bir sonraki ise iman, amel ve ve takvada “kemal”e ulaşma merhalesidir. Ne ki İslamîliği ispatlanmaya çalışılan Felsefî düşüncenin ilk noktada durmadığı da vakıa. Zira o sistemli düşünce peşinde … Devamını Oku