Bir Portre

Ebubekir Sifil2005, Eylül 2005, Gazete Yazıları

Zaman zaman bu köşede çeşitli vesilelerle Pakistan ulemasından ve onların eserlerinden söz etmeye çalışıyorum. “Alim” sıfatının/ünvanının ağırlığını, ve “ilim” meşgalesinin ciddiyetini, özellikle de şu dönemde muhtaç bulunduğumuz “ilim adamı” portresini ortaya koyabilmek adına Pakistan‘a kadar uzanmamın en öncelikli anlamı, oradaki ilim yuvalarının köklü ve kesintisiz bir gelenekten besleniyor oluşu.

Bugün Pakistan‘ın yetiştirdiği ciddî ilim adamlarından birisinden, Pakistan müftüsü muhterem Muhammed Takî el-Osmânî‘den bahsedeceğim bir nebze.

Halen Pakistan Yüksek Mahkemesi‘nde kadılık, Karaçi Dâru’l-Ulûm Üniversitesi rektörlüğü, Cidde Mecmau’l-Fıkhi’l-İslâmî (İslam Fıkıh Akademisi) üyeliği ve birçok mali kuruluşun denetim kurulu başkanlığı veya üyeliği görevlerini yürütmekte olan el-Osmânî, akademik ünvanlıların pek çoğunun maruz bulunduğu “masa başı teorisyenliği” handikapını, uygulamanın içinde bulunmanın sağladığı paha biçilmez tecrübe ile aşmış, çok yönlü bir kişilik ve dünya çapında bir ilim adamı olarak temayüz etmiştir.

Onu “farklı” kılan en önemli hususun ne olduğu sorusuna, geçmişi bugünle güçlü biçimde irtibatlayan, bugünün problemlerine –geçmişi “zedeleyerek” veya “yok sayarak” değil, “işleterek” ve “üreterek”– dirayetle çözüm getirmesi tarzında cevap verirsem, onu tanımayanlara kısa yoldan tanıtmış olurum herhalde.

Telif eserlerinin başında, “Sahîhu Müslim“e Şebbîr Ahmed el-Osmânî tarafından “Fethu’l-Mülhim” adıyla yazılan, ancak tamamlanamayan şerhe yazdığı “tekmile” zikredilmelidir. Altı hacimli ciltten oluşan bu çalışma, hocası merhum Abdülfettâh Ebû Gudde‘nin de vurguladığı gibi pek çok meziyeti yanında, çağdaş problemlere yetkinlikle eğilmesi dolayısıyla ayrı bir önemi haizdir.

Buhûs fî Kadâyâ Fıkhiyye Mu’âsıra” (Çağdaş Fıkhî Meseleler Hakkında Araştırmalar), “The Authority of Sunnah” (Sünnet’in Otoritesi), “An Introduction to Islamic Finance” (İslam Finans Sistemine Giriş) “Judgement on Riba” (Faizin Hükmü) ve burada isimlerini tek tek sayamayacağım 100 civarında çalışma, idarî görevlerinden arta kalan zamanlarda kaleme alınmış olmasına rağmen, her bakımdan gerçek birer “ilmî eser” hüviyetini hakkıyla taşımaktadır.

İfta (fetva verme) usulü hakkındaki “el-Misbâh“ta fetva veren kişi konumunda bulunanların dikkat ve riayet etmesi gereken hususları, fetvanın ehemmiyetini ve konuyla ilgili diğer meseleleri –tabir yerindeyse– “nazarî” olarak işlemiş, yukarıda adını andığım Fıkhî araştırmalarında ve daha başka eserlerinde de bu nazariyatın fiilî uygulamasını oldukça güzel örneklendirmiştir.

Abdülhayy el-Leknevî‘nin, Eşref Ali et-Tehânevî (Tanvî)’nin bir kısım eserlerinin/ risalelerinin neşrine önayak olması, “İ’lâu’s-Sünen“in ilk ciltlerinin tahkiki gibi hizmetlerini de sayarsak, telif, tahkik ve tercüme suretiyle neşrettiği ilmî eserlerin sayısı büyük bir yekûna ulaşır.

Şahsında ilim ile “istikamet”i bir arada görebileceğimiz nadir isimlerden biri olan muhterem Osmânî, ülkemizde mutlak surette tanıtılması ve istifade edilmesi gereken bir müstesna değerdir ve istisnaların kaideyi bozması için mutlaka yaygınlaşması gerekir…

Milli Gazete – 18 Eylül 2005