İmam Hatipler Meselesi

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Temmuz 2012, Ümmet

İmam Hatip okullarının geçmişte icra etiği fonksiyon ve bugünkü durumu konusu tartışılıyor. Geldiğimiz noktada bu okulların misyonunu tamamladığı ve artık bunlara ihtiyaç kalmadığı tarzındaki yaklaşımlar, vakıayı esas kabul ettiği için isabetli değil.

İmam Hatip okullarının geçmişte icra etiği fonksiyon ve bugünkü durumu konusu tartışılıyor. Geldiğimiz noktada bu okulların misyonunu tamamladığı ve artık bunlara ihtiyaç kalmadığı tarzındaki yaklaşımlar, vakıayı esas kabul ettiği için isabetli değil. Geldiğimiz noktada İmam Hatip okulları seviye kaybına uğramışsa, yapılması gereken onları devre dışı tutmak değil, ihtiyacı karşılar kıvama ve seviyeye taşımaktır. Bu okullardan din alimi yetiştirmek gibi bir beklenti içinde olmak elbette doğru değil. Hatta İlahiyat fakültelerinden alim yetiştirmek de –tecrübelerin de ortaya koyduğu gibi– … Devamını Oku

Namazda Ayakların Durumu ve Cenaze Namazında Ellerin Salıverilmesi-2

Ebubekir Sifil2012, 2012 Yılı, Fıkıh, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Okuyucu Soruları, Temmuz 2012, Temmuz 2012 OS

Rükûda ve secdede ayakların nasıl bir pozisyonda tutulacağı konusunda Efendimiz (s.a.v)'den herhangi bir rivayet nakledilmediğini bir önceki yazıda belirtmiştik.

Rükûda ve secdede ayakların nasıl bir pozisyonda tutulacağı konusunda Efendimiz (s.a.v)’den herhangi bir rivayet nakledilmediğini bir önceki yazıda belirtmiştik. Rükû ve secdede ayak topuklarının bitiştirilmesinin sünnet olduğunu kaydeden kaynaklarımızda da bu konuda herhangi bir rivayet nakledilmemiştir. Dolayısıyla bu konuyu abartıp, öyle yapmayanları kınamak doğru değildir. Okuyucu sorusunun ikinci kısmı, cenaze namazı kılınırken namazın sonunda ellerin çözülmesiyle ilgiliydi. Şöyle deniyordu soruda “- Son tekbir ile birlikte okuma / dua etme işi bittiğinden el bağlamak da son bulmuştur. Zira … Devamını Oku

Ahmed El-Kâtib’in Rüyası

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Mezhep, Şia, Temmuz 2012

Özellikle gençler arasında etkisini gittikçe artırdığı gözlenen Vehhabi propagandası da denklemin diğer kısmını oluşturuyor. Bu fırkanın da –Kerrâmiyye gibi fırkaların devamı olduğunu dikkate alarak söylersek– özgül ağırlığıyla gerçek ağırlığı arasında dağlar kadar fark var.

Bugünlerde internette dolaşın bildirisinde Ahmed el-Kâtib hayli cesur bir duruş sergiliyor. Masum imam inancının temelsizliğinden Hz. Aişe (r.anha) validemiz konusundaki sakat anlayışa, velayet-i fakih teorisinden humus uygulamasına… varıncaya kadar aklınıza gelen ne varsa açık yüreklilikle tartışmaya açıyor el-Kâtib. Baştan sona okunduğunda adeta Şia’ya temel karakterini veren ne varsa yeniden gözden geçirilmesi çağrısı yapan bir “manifesto” özelliği taşıyor söz konusu bildiri. Elbette el-Kâtib bu sebeple, tabii olarak şii dünyadan yoğun tepkiler de alıyor. Hatırlanacağı üzere bir ara Lübnan … Devamını Oku

Hafızlık Müessesesi

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Gündem, Konularına Göre, Şubat 2012, Ümmet

Hemen hepimiz hemen her gün Kur’an-ı Kerim’in ilahî koruma altında olduğunu dile getiren konuşmalar yapar ya da bu tarz konuşmalara şahit oluruz. Yüce Kitabımız’da “Muhakkak ki Zikr’i biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz”[1]15/el-Hicr, 9. buyurulduğu gerçeğinden hareketle Kur’an-ı Mübin’in korunmuşluğunu dile getirirken genellikle iki bağlam söz konusudur: Ya Tevrat ve İncil metinlerinin tahrif edildiğini konuşuyoruzdur ya da –ve daha yaygın olarak– Kur’an’dan başka güvenebileceğimiz bir başka kaynağa sahip olmadığımız iddiası gündemimizdedir. Daha önce de defaatle dile … Devamını Oku

Salim Öğüt Hocanın Ardından

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Haziran 2012, Konularına Göre, Modernizm, Şahıslar, Şahışlar, Salim Öğüt

2008 veya 2009 yılıydı; kütüphanemde çalışıyordum. Telefonum çaldı. Arayan kişi Prof. Dr. Salim Öğüt hocaydı. Modern din algısına karşı sell-ü seyf etmişti hoca. Bu çerçevede piyasada ne var ne yok diye araştırmış ve bizim çalışmalarla da karşılaşmıştı. Teşekkürlerini, takdirlerini ilettikten sonra “görüşelim” demişti. Kitaplardan birer adet gönderdim kendisine çorbada tuzumuz olsun diye. Yanılmıyorsam Çorum’daydı. Bir süre sonra, Antep’ten mi desem, Maraştan mı, bir konferans sonrası aynı uçakta gelmişiz Ankara’ya kadar. İnerken karşılaştık. Kısa bin hal-hatır faslından sonra, … Devamını Oku

Said Fûde Misafirimizdi

Ebubekir Sifil2012, Filistin, Fıkıh, Gazete Yazıları, Haziran 2012, Kelam, Konularına Göre, Şahışlar, Şahıslar, Said Fûde, Ümmet, Usul

Müslümanlar modern çağa gerektiği ölçüde mukabelede bulunabiliyor mu? Bu soruya gönül rahatlığı içinde “evet” demek isterdik. Ama realite yazık ki buna izin vermiyor. Modernite, zahirde/dış dünyada olduğundan daha fazla, “bilinçaltı” seviyesinde hakimiyet kurmuştur üzerimizde. Dolayısıyla ona gerektiği gibi mukabelede bulunmak ancak Müslüman bireyin bilinçaltının İslamî kodlarla yeniden inşa edilmesiyle mümkün olabilecektir. Peki bunu kim/ne yapacak? Zannedildiğinin aksine bunu Kur’an ve Sünnet “doğrudan” yapmaz. Zira Kur’an ve Sünnet bizim hayatımıza İslamî ilimler vasıtasıyla girer. İslamî ilimler olmadan Kur’an … Devamını Oku

Kabir Meselesinde İtiraza Cevap-3

Ebubekir Sifil2012, 2012 Yılı, Fıkıh, Gazete Yazıları, Hanefî, Haziran 2012, Haziran 2012 OS, Konularına Göre, Okuyucu Soruları, Vehhabilik

Vehhabilere bakarsanız, mezarların "belki" en fazla yerden bir karış yükseklikte olmasına göz yumulabilir, o kadar. Oysa mezarda yatanın kim olduğunu belirten..

Bu meseleyi hak ettiğinden fazla uzatmak istemediğim için son bir mülahazayla kapatacağım. “Allahu Teala’nın huzurunda, Resulü’nün s.a.s. hadislerini olduğu gibi alıp uygulayan, veya en azından, uygulayamasa bile, onlara aykırı uygulamaları haram veya mekruh olarak görmeye devam edenler mi kendilerini daha rahat savunabilirler, yoksa, “Hadisler böyleydi ama sonradan bunlar yapıldı, biz de onayladık, bize bu uygulama faydalı göründü” diyenler mi?” Okuyucu mesajı bu sözlerle sona eriyordu. Evet aslında mesele bu noktada düğümleniyor. Herkesçe malumdur ki bu algı sadece … Devamını Oku

“Engelli” Olmak “Engel” Olmaktır

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Haziran 2012, Konularına Göre, Ümmet

Engelli kardeşlerimizin camilere kolaylıkla ve kimseden yardım istemek zorunda kalmaksızın girip çıkmasını kolaylaştıracak düzenlemeler yapılması için ayrıca talepte bulunulmasını beklemeyin lütfen.

Yurtdışından aldığım bir mektubu dikkatinize sunmak istiyorum bugün. İslamî hassasiyet sahibi olduğu varsayılan kesimlerin “İslamî” bir “mesele” olarak bugüne kadar gündemine almayı düşünmediği “çarpıcı” bir gerçekten bahsediyor mektubun sahibi. Belli ki biraz kızgın, biraz kırgın, biraz sitemli… Ama oldukça haklı. Buyrun: “Sayın muhterem hocam, Size bir engelli kişinin durumunu iletmek istiyorum. Tekerlekli sandalye kullanan, bütün ihtiyaçlarının bir başkası tarafından karşılanan ve ‘maruz’ kaldığı bir durumdan bahsetmek istiyorum. 18 yaşında bir erkek engelli tanıdığımız var; bazı zamanlarda camiye … Devamını Oku

Bir Garip Gündem

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Haziran 2012, Konularına Göre, Modernizm

Ebubekir Sifil

Türkiye’nin “kürtaj” diye “öncelikli” bir meselesi var mıdır gerçekten? Kadın-erkek ilişkilerinin, özellikle büyük şehirlerde alabildiğine zıvanadan çıktığı bir ortamda bu meseleyi konuşmak, itiraf edelim ki komik duruyor. Gençlerin karşı cinsle sınır tanımayan yakınlaşması, kadın ve kızların annelerine, ninelerine inat giyim-kuşam tarzı, sokakta ayak uçlarına bakarak yürümeye mecbur ediyor “iffet” diye bir meselesi olanları. İnsanları gayrimeşru ilişkiye götüren, hatta “teşvik eden” yolların sonuna kadar açık olduğu bir toplumsal yapının kendisi bizatihi münker haline dönüşmüştür. Modern toplum anlayışının, “bireysel … Devamını Oku

Kabir Meselesinde İtiraza Cevap-1

Ebubekir Sifil2012, Fıkıh, Gazete Yazıları, Haziran 2012, Konularına Göre, Vehhabilik

Vehhabilere bakarsanız, mezarların "belki" en fazla yerden bir karış yükseklikte olmasına göz yumulabilir, o kadar. Oysa mezarda yatanın kim olduğunu belirten..

Öncelikle itiraz sahibine katkısı için teşekkür ederek başlayayım. İtiraz sahibi kardeşimin meseleyi “türbeler” üzerinden ele alınmayı tercih ettiği dikkat çekiyor. Evet, “kabir üzerine bina yapma” olgusu türbeyi de içine alır, ama ondan ibaret değildir. Bugün herhangi bir kabristanda binlercesini gördüğümüz, hatta görmesek garipseyeceğimiz, “mezar böyle mi olmalı” diyeceğimiz mezar stilidir aslında söz konusu olan. Vehhabilerin bu mezar stiline dahi tahammülleri olmadığı malumdur. “İllet-hikmet” meselesi tam da burada devreye giriyor. Vehhabilere bakarsanız, mezarların “belki” en fazla yerden bir … Devamını Oku