Soru “Bismihi Taala es-Salamu aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh. Muhterem Hocam! Sizleri Azerbaycan’dan selamlıyoruz. Rica ediyoruz ki, aşağıda yer alan sorularımızı cevaplayasınız. Bu soruların cevaplarını ‘Vahdet’ ile ilgili kitabımızda yayınlamak istiyoruz. Konu ile ilgili olarak diyeceğiniz sözler, vereceğiniz fetvalar veya vermek istediğiniz İslam alimlerinin fetvası, Sünni-Şii kardeşlerinin birleşmesine sebep olabilir. Bizler araştırmacı gençler olarak sizlere teşekkür ederiz. SORULAR Sünni biri namazda Şii imamına uya (iktida ede) bilir mi, bu caiz mi? Buna cevaz veren (caizdir söyleyen) alimlerin … Devamını Oku
Sünnî-Şii İhtilafı ve “Mezhepçilik”
Sünnî dünyanın siyasî, ekonomik ve ilmî alanda kurumsal yapıdan mahrum olması anlamında korunaksız bulunması Şii yayılmacılığı için son derece elverişli bir zemini işaret etmektedir.
Misyonerlik Diye Bir “Mesele”miz Var Mı?
Büyük bir rahatlık içinde böyle bir meselemiz olmadığını söyleyenlere bir tek soru soracağım: Bu ülkede bir tek kişi dahi misyoner propagandasına kapılarak imanında şüpheye düşse, bunun vebalini kaldırabilir misiniz? Bu ülkede yaşayan her bir ferdin sarsılmaz bir dinî bilinç sahibi olduğuna dair elinizde bir garanti mi var? Böyle olsa bile bu bilincin sonraki kuşaklarda aynen devam edeceğini söyleyebilir misiniz? Adı ve nereden yazdığı bende mahfuz bir genç kardeşimin aşağıda okuyacağınız mesajı sadece bu ülkenin yarınları hakkında değil, … Devamını Oku
İki Mesele-2
“Adetten kesilmiş kadınlarınız hakkında şüpheye düşerseniz, onların iddeti üç aydır; adet görmeyenler de öyledir. Hamilelerin (iddet) süresi ise doğum yapmalarıdır…” mealindeki 65/et-Talak, 4 ayetinde geçen “adet görmeyenler” ifadesi genel olduğu için hem Mevdudi’nin, hem de Muhammed Esed’in söylediklerini kapsamına alır. Hatta onların ifade etmediği durumlar da bu ayetin şümulüne girer. Dolayısıyla Elmalılı merhumun bu ayetin delaletinin kapsamı konusunda söyledikleri –Allahu a’lem– en doğrusu olsa gerektir: “Gerek onyedi yaşından küçük olup henüz büluğa ermemiş olduklarından dolayı hayız görmemiş … Devamını Oku
Kur’an, Tevatür Ve Kalisch
Bu köşede daha önce de birkaç kere değindiğimiz bir mesele yeni bir zeminde tekrar karşımıza çıkıverdi: Münster Wilhelms Üniversitesi Din Araştırmaları Merkezi’nde İslam Dini profesörü olan “Muhammed” Sven Kalisch, Efendimiz (s.a.v)’in tarihsel bir şahsiyet olarak aslında hiç var olmadığı iddiasıyla gündemde. Kalisch’e göre sadece Efendimiz (s.a.v) değil, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa (hepsine selam olsun) da aslında hiç yaşamamışlar. Bu peygamberlerle ilgili mevcut bilgilerin tamamı birer “mit” (efsane) imiş! Dahası Kalisch’e göre Kur’an’ın sübutunu ispatlayan … Devamını Oku
Kur’an İle Aldatmak
Bu ülkede yıllardır bir kesim, bir kesimin halkı İslam adına sömürdüğünü, aldattığını söyler durur. Hatta o kesim, bütün varlık sebebini bu söylem üzerine bina etmiş durumdadır. Bütün kariyerini, şöhretini, “servetini” bu söyleme borçludur. Vakıa bu ülkede halkı “Allah” diyerek, “Din” diyerek aldatan, sömüren, yüce değerleri menfaat aracı olarak istismar eden bir kesim mevcuttur ve bu kesim de aynı şekilde servetini bu söyleme borçludur. Ancak bu arıza, asla bir başka arızanın “meşruiyet” sebebi olamaz. Halkı “Allah” diyerek”, “Din” … Devamını Oku
İki Mesele-1
Soru “1-) Mevdudi Talak – 4 yorumuna şu şekilde yazmış: “Kur’an’ın bu açıklamasına göre, burada “Mudhale” (kocasıyla gerdeğe girmiş) bir kadının sözkonusu olduğuna dikkat edilmelidir. Çünkü mübaşeret olmasaydı eğer, iddet sözkonusu olmazdı. (Bkz. Ahzab: 49) Bu yüzden, henüz hayız görmeye başlamamış kızların, iddetinin beyan edilmesinden anlaşıldığına göre, bu yaştaki kızlarla evlenmek ve kocalarının kendileriyle cinsel ilişkide bulunması caizdir. Dolayısıyla Kur’an’ın caiz gördüğü bir davranışı hiçbir Müslümanın yasaklamaya hakkı yoktur. “ “Fakat bir çok sahih hadis-i şerifte kadının … Devamını Oku
Kölelik Ve Cariyelik
Fıkıh’la, daha doğrusu Kur’an ve Sünnet’le problem yaşayanların her fırsatta gündeme getirdiği bir mevzu: Kölelik ve özellikle de cariyelik. Kölelik ve cariyelik statüsünün, devr-i saadette uluslar arası ilişkilerde cari olduğu malumdur. Temel kaynağı savaş olan bu statünün, İslam tarafından kökü kazınmamış ise de, hayli iyileştirildiği de bilinmektedir. “İslam faizin kökünü kazıdığı gibi köleliğin kökünü de kazımalıydı” diye düşünenler, savaş ortamının cari olduğu dönemlerde hem mütekabiliyet ilkesini, hem de esirlere yapılacak muamele meselesini atlamaktadırlar. Karşı taraf sizden aldığı … Devamını Oku
Dayanışma Ve Harcamanın Müslümancası
Gerek Kur’an, gerekse Sünnet mü’minleri ısrarla “Allah yolunda infak”a çağırır. Tarih boyunca Ümmet-i Muhammed bu çağrıya/emre hassasiyetle riayet etmiş, yoksula, ihtiyaç sahibine, kimsesize kol-kanat geren, onları hayata bağlayan müesseseler vasıtasıyla infak görevini yerine getirmişlerdir. Vakıf müessesesi bunların başında yer alır. Akla gelebilecek her sahada kurulmuş vakıflar bunun en canlı misalidir. Modern toplum, rekabet ve bireyin menfaatleri üzerine kurulduğu için, bencil, başkalarına karşı ilgisiz, hatta acımasız insan tipi modern toplumun adeta vazgeçilmez unsurudur. Bu söylediğime, Batılı toplumlarda da … Devamını Oku
Bazı İtikadî Meseleler-11
Şeyh Abdullah el-Hererî el-Habeşî hakkında Daru’l-Hikme olarak talebelerine ifade ettiğimiz son madde ile bu okuyucu sorusunun cevabı da tamamlanmış olacak. el-Hererî’nin red ve cerh karakterli çalışmalarının hemen tamamının Müslüman alimlere, fikir ve hareket adamlarına yönelik olduğu dikkat çekmektedir. Öyle ki, eserlerini okuyan kimsede, şeyhin gündeminde bunlardan başka bir mesele mevcut değilmiş gibi bir intiba uyanmaktadır. Oysa kendisi Lübnan’da ikamet etmektedir ve ikamet ettiği yer de dahil olmak üzere İslam coğrafyasının önemli bir bölümünde ırkçı/küresel emperyalizmin şu ya … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2