Bundan önceki 4 yazıda ortaya koymaya çalıştığım hususları da dikkatte tutarak İmam Ebû Hanîfe‘nin “anadilde ibadet” meselesindeki görüşü hakkında şu sonuçların ortaya çıktığını söyleyebiliriz: İmam Ebû Hanîfe‘nin bu konudaki “cevaz” görüşü İmam Muhammed tarafından İmam Ebû Yusuf’dan nakledilmiştir.. İmam Ebû Hanîfe‘nin bu görüşünden döndüğünü nakleden Ali b. el-Ca’d da bunu İmam Ebû Yusuf‘tan nakletmiş olmalıdır. Zira onun İmam Muhammed ile teşrik-i mesaide bulunduğuna dair herhangi bir kayda rastlayamadım. Öyle olsa bile İmam Muhammed‘in de bu görüşü İmam … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe Ve Anadilde İbadet-4
Öncelikle İmam Ebû Hanîfe‘nin “anadilde ibadet“e cevaz verdiğini bildiren naklin durumuna bakalım: İmam Muhlammed‘in el-Câmiu’s-Sağîr‘inde (94) bu görüş şöyle nakledilmektedir: “Muhammed, Ya’kub (İmam Ebû Yusuf)’dan, o da Ebû Hanîfe’den…” Görüldüğü gibi İmam Muhammed bu içtihadı İmam Ebû Hanîfe‘den doğrudan değil, İmam Ebû Yusuf aracılığıyla aktarmaktadır. İmam Ebû Yusuf‘un bir diğer öğrencisi ve başta el-Buhârî olmak üzere birçok Hadis imamının hocası olan büyük Hanefî muhaddis Ali b. el-Ca’d ise İmam Ebû Yusuf‘tan, İmam Ebû Hanîfe‘nin bu içtihadından döndüğünü … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe Ve Anadilde İbadet-3
İmam Ebû Hanîfe‘nin “anadilde ibadet” meselesindeki içtihadı konusunda şu hususları tesbit etmemiz gerekiyor: Elimizdeki kaynaklar İmam’ın bu konudaki görüşünün delilleri hakkında bizzat kendisinden nakledilmiş herhangi bir veri zikretmiyor. Bu durum, İmam‘ın bu meseledeki delilleri konusunda “bir anlamda” spekülatif bir gerekçelendirme yapıldığını söylememizi mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla “İmam‘ın bu meseledeki delili şudur” tarzındaki yaklaşımlar konusunda ihtiyatı elden bırakmamak en doğrusu. İmam bu meselede –bilebildiğimiz kadarıyla– diğer bütün müçtehidlerden ayrılmıştır. Elbette –bir önceki yazıda da söylediğim gibi– bu durum tek … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Anadilde İbadet-2
“Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve okutmak bize aittir. O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et. Sonra şüphen olmasın ki onu açıklamak da bize aittir.” (75/el-Kıyâme, 16-9) Bu ayet, “Kur’an” tanımında lafzın da tıpkı mana gibi göz ardı edilemeyecek merkezî bir yer tuttuğunu açık biçimde göstermektedir. Zira Efendimiz (s.a.v)’in, vahyin kelimelerini hemen ezberine almak için –belki de “telaş”a varan bir hassasiyetle– ayetleri Cebrail (a.s)’ın okumasının … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Anadilde İbadet-1
Anadilde ibadet konusunda gerek Y.N. Öztürk‘ün, gerekse bu meseleyi hararetle savunan diğer zevatın, görüşlerini İmam Ebû Hanîfe‘nin içtihadına dayandırmaya büyük bir özen gösterdiği dikkat çekiyor. Bu zevata, “Eğer İmam Ebû Hanîfe‘nin içtihadları sizin için gerçekten vazgeçilmez ise, onun diğer içtihadları hakkında niçin aynı tavrı sergilemiyorsunuz?” diye sormanın anlamsız olduğunun farkındayım. Zira onların her biri aslında bütün müçtehid imamları geride bırakacak seviyede bir “kendinden menkul” içtihad mertebesi ihraz etmişlerdir ve böyle olduğu için meseleye İmam Ebû Hanîfe‘nin içtihadından … Devamını Oku
Nûh b. Ebî Meryem-4
İbnu’l-Mübârek, İbn Cüreyc ve Şu’be gibi Hadis ilminin dev isimleri kendisinden rivayette bulunduğu halde Hadis ulemasının Nûh b. Ebî Meryem‘in “hadis uydurucusu” olduğu konusunda ittifak ettiğini söylemek tam bir saptırmadır. Ehlince malumdur ki Şu’be (b. el-Haccâc) sadece güvenilir ravilerden rivayette bulunmakla ünlenmiş bir Hadis imamıdır. İbn Adiyy de onun hakkında “Zayıf bir ravi olmakla birlikte hadisi yazılır” demiştir. el-Muvaffak el-Mekkî‘nin zikrettiğine göre Nûh b. Ebî Meryem vefat ettiğinde İbnu’l-Mübârek, ta’ziye için onun kapısından günlerce ayrılmamıştır. Bütün bunlar, … Devamını Oku
Nûh b. Ebî Meryem-3
Ahmed Naim merhumun da isabetle vurguladığı gibi, söz konusu rivayetin el-Halîlî’nin el-İrşâd‘ındaki (347-8) varyantı şöyledir: “Kur’an’ın sure sure faziletleri konusunda (meçhul) bir adamdan, o, İkrime’den, o da İbn Abbâs’tan (bir hadis) rivayet etmiştir. “Bunu nasıl rivayet ediyorsun?” dendiğinde, “Çünkü insanlar İbn İshâk’ın megazisi ve başka şeylerle iştigal etmekteydiler. Ben de onları Kur’an okumaya teşvik ettim” dedi.” Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Nûh b. Ebî Meryem, biyografisini veren hemen herkesin belirttiği gibi Fıkıh ilmini İmam Ebû Hanîfe’den … Devamını Oku
Nûh b. Ebî Meryem-2
Nûh el-Câmi’ olarak da anılan Ebû Isme Nûh b. Ebî Meryem hakkında merhum Ahmed Naim ve Kâmil Miras‘ın verdiği kısa malumat bile aslında bu zatın bir “taassub”a kurban gittiği konusunda tatminkâr açıklamaları havi iken, aynı taassubu farklı bir zeminde ve katmerli bir şekilde sürdürme kararlılığında olan Y.N. Öztürk için elbette bu zat, saf dışı bırakılması gereken bir “yalancı” ve “sahtekâr” olacaktır. Öztürk‘ün iddiasının şu noktalarda toplandığını görüyoruz: Nûh b. Ebî Meryem, Kur’an‘ın faziletleri hakkında Hz. Peygamber (s.a.v)’in … Devamını Oku
Nûh b. Ebî Meryem-1
Bu yazıyı, sizinle herhangi bir ilgisi bulunmayan “sıradan” bir ravi hakkında kaleme alınmış, bu sebeple “yazılmasa/okunmasa da olur” türünden, bunca cafcaflı gündemin ve hay-huyun arasında “ne alaka!” dedirtecek bir yazı olarak görenler olabilir. Rical ilminin önemi konusunda benimle aynı fikri taşımayan –tabii eğer varsa– bu okuyuculara, yazacaklarımı Y.N. Öztürk‘e “reddiye” olarak görmelerini tavsiye edeceğim. Yani ben bu yazıyı her hal-u kârda yazacağım da, okumakta zorlanabileceklere kolaylık olsun… Öztürk, Anadilde İbadet adlı kitabında (117 vd.) şöyle diyor: “Ebu … Devamını Oku
Ekber Şah Kimdir?
Y.N.Öztürk‘ün, “anadilde ibadet” uygulamasını, “Türk dünyasının hayati meselesi olarak” başlatan kişi nitelemesiyle kendisinden sitayişle bahsettiği Ebu’l-Feth Celâluddîn Ekber b. Hümâyûn, 1526-1858 yılları arasında Hindistan‘da hüküm sürmüş olan Babürlüler devletinin 3. hükümdarı olarak, 1556’dan, ölüm tarihi olan 16 Ekim 1605’e kadar tahtta kalmıştır. Abdülhayy el-Hasenî‘nin verdiği bilgiye göre (Nüzhetu’l-Havâtır, V, 84 vd.) önceleri ulema ve sulehaya karşı son derece saygılı ve ilme düşkün birisi olan Ekber, 1575’te başkent Fetihpur Sikri‘de inşa ettirdiği ve “ibadethane” adını verdiği mekânda Müslüman, … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2