İmam Ebû Hanîfe Ve Anadilde İbadet-4

Ebubekir Sifil2003, Gazete Yazıları, Temmuz 2003

Öncelikle İmam Ebû Hanîfe‘nin “anadilde ibadet“e cevaz verdiğini bildiren naklin durumuna bakalım:

İmam Muhlammed‘in el-Câmiu’s-Sağîr‘inde (94) bu görüş şöyle nakledilmektedir: “Muhammed, Ya’kub (İmam Ebû Yusuf)’dan, o da Ebû Hanîfe’den…”

Görüldüğü gibi İmam Muhammed bu içtihadı İmam Ebû Hanîfe‘den doğrudan değil, İmam Ebû Yusuf aracılığıyla aktarmaktadır. İmam Ebû Yusuf‘un bir diğer öğrencisi ve başta el-Buhârî olmak üzere birçok Hadis imamının hocası olan büyük Hanefî muhaddis Ali b. el-Ca’d ise İmam Ebû Yusuf‘tan, İmam Ebû Hanîfe‘nin bu içtihadından döndüğünü nakletmiştir. İşbu nakil ya İmam Ebû Yusuf‘un el-Emâlî‘sinden alınmış, ya da doğrudan şifahi rivayet olarak el-Ca’diyyât‘da zikredilmiş olmalıdır. Her iki eser de ne yazık ki bugün elimizde olmadığı için bu noktayı tahkik edemiyoruz.

Şu halde konuda İmam Ebû Hanîfe‘den, her ikisi de İmam Ebû Yusuf tarafından aktarılmış iki görüş nakledildiğini söylemek durumundayız. İmam Muhammed‘in kitaplarında zikredilmiş olan meselelerin mezhepte “zâhiru’r-rivâye” olduğunu bilmek burada meseleyi halletmiyor. Zira ehlince malumdur ki, başta İmam el-Mergînânî‘nin el-Hidâye‘si olmak üzere mezhebin birçok temel eserinde, “zâhiru’r-rivâye” görüşlerin toplandığı 6 eserde yer yer mütearız rivayetlere rastlanabilmektedir.

Anadilde ibadet” meselesinde İmam Muhammed‘in el-Câmiu’s-Sağîr ve el-Asl dışındaki eserlerinde İmam Ebû Hanîfe‘ye yukarıdaki görüşün mü, yoksa “rücu” görüşünün mü nisbet edildiğini bilmiyoruz. İmam es-Serahsî‘nin el-Mebsût‘u “rücu” görüşünden söz etmediğine göre şimdilik “cevaz” görüşünün “zâhiru’r-rivâye” kitaplarındaki tek görüş olduğunu söylemek durumundayız.

Öte yandan yine İmam Muhammed‘in bir diğer eserinde, el-Asl (veya el-Mebsût)’da (I, 38-9) İmam Ebû Hanîfe‘nin mezkûr içtihadının zikrediliş tarzında da dikkat çekilmesi gereken bir nokta var: Bu eseri İmam Muhammed‘den rivayet eden Ebû Süleyman Musa b. Süleyman el-Cüzcânî‘nin kullandığı ifade aynen şöyledir:

“Dedim ki: “Bir kimse namaza (tekbir cümlesini söylemek yerine) tehlil, tahmid veya tesbih ile başlasa bununla namaza girmiş olur mu?” (İmam Muhammed) “Evet” dedi. “Niçin” dedim. “Bu kimse namaza “Allâhu ecel” veya “Allâhu a’zam” diyerek başlasa, böylece namaza girmiş olur mu?” dedi. “Evet” dedim. “Öbürü ile bu aynıdır” dedi. Bu, Ebû Hanîfe, Muhammed, İbrahim ve el-Hakem b. Uteybe’nin görüşüdür. Ebû Yusuf ise “Eğer bir kimse namaza ancak tekbir ifadesiyle girileceğini biliyorsa ve tekbiri de güzelce getirebilir durumda ise onun bu şekilde namaza başlaması yeterli değildir. Eğer bu kimse  namaza ancak tekbir ifadesiyle girileceğini bilmiyorsa, o zaman böyle söylemesi yeterli olur.”

“Ebû Hanîfe şöyle dedi: “EğerArapça’yı iyi telaffuz ettiği halde namaza (tekbiri) Farsça söyleyerek başlar ve Farsça kıraat ederse, yeterlidir.Ebû Yusuf ve Muhamed ise “Arapça’yı iyi telafuuz edemez durumda olmadıkça bu yeterli değildir” dediler.”

Bu uzun alıntı, el-Asl‘daki naklin İmam Muhammed tarafından doğrudan İmam Ebû Hanîfe‘den yapılmadığını, okuduğumuz cümlelerin el-Asl‘ın ravisi el-Cüzcânî‘nin ifadeleri olduğunu açıkça göstermektedir. (Devam edecek)

Milli Gazete – 29 Temmuz 2003