Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-4

Ebubekir Sifil2002, Ekim 2002, Gazete Yazıları, Gündem, Konularına Göre

DİB toplantısı için hazırladığım müzakere metninin özetinin son kısmını arz ederek bugün bu seriyi tamamlayacağım. Zira sırada bekleyen önemli hususlar var… C ve D. İcma ve Kıyas üzerinde bizzat kimi “klasik” alimler tarafından ortaya konmuş farklı görüşler bulunduğu malum olduğuna göre, tebliğin ortaya çıkarmayı hedeflediği yapı içinde bu ihtilafların da tatminkâr izahı bulunmalıydı diye düşünüyorum. Öte yandan tarihte ortaya çıkmış olan ve bugün de kendisini yeni söylemlerle ifade eden birçok Kelamî fırka, yukarıdaki 4 husus üzerinde şu … Devamını Oku

Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-1

Ebubekir Sifil2002, Ekim 2002, Fıkıh, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Usul

Başlığı “Klasik Anlama Usullerini…” diye de koyabilirdim. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da “klasik-yeni” şeklindeki kategorizasyonun aldatıcı olabileceğini düşünüyorum. Gerekçesi, “Kur’an ve Sünnet’in Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlıklı konuyu tartışmak için oluşturulan İhtisas Toplantısı’na hazırladığım müzakere metninde mevcut. Bu metnin kısaltılmış halini birkaç yazı halinde görüşlerinize sunacağım: Dr. Tahsin Görgün’ün tebliğini, “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” meselesinin “zemini” üzerine kurgulaması, oldukça isabetli bir yaklaşım. Zira tebliğ sahibinin de ısrarla altını çizdiği gibi bu … Devamını Oku

İmamiyye Şiası, Akaid, Ümmetin Birliği, Mezhepçilik Vesaire-3

Ebubekir Sifil2012, Ekim 2012, Gazete Yazıları

Akaidini kendi hevasına göre tanzim eden kişi, herhangi bir dinin müntesibi olduğunu iddia edemez. Etse de ciddiye alınmaz. [fotoğraf: @ wikimedia.com]

Sorular İran’ın İslam Dünyası’yla ilişkisinin “mezhebe dayalı devrim ihracı” politikası üzerine oturduğu gün gibi aşikâr iken, bu gerçeği görmeyenlerin kendilerine şu soruları sorup cevabını “hakikati rencide etmemeye özen göstererek vermeleri gerekir: Devrim sonrası İran’da Sünnî kesim ne durumdadır? Devrimin ölüm cezasına çarptırıp infaz ettiği sünnî alimlerin suçu neydi, sayıları kaçtı? Şu andaki ahvalleri nedir? İran Şiiliğinin Sünnîliğe bakışında devrim öncesiyle devrim sonrası arasında herhangi bir farklılık var mıdır, varsa nedir? Bu sorunun “söylemden öte”, somut hadise ve … Devamını Oku

Yeni Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları

Ebubekir Sifil2002, Ekim 2002, Gazete Yazıları, Gündem, Konularına Göre, Kuraniyyum

“Kur’an ve Hadislerin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlığı altında DİB tarafından düzenlenen –bir önceki yazıda söz ettiğim– oturum, iki ana başlık etrafında şekillenmişti: “Yeni Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” ve “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları.” Bu iki başlık doğrultusunda katılımcıların hazırladığı tebliğlerden her biri üzerinde durmaya ne benim niyetim var, ne de bu köşe buna imkân verir. Dolayısıyla tebliğler arasından bir seçme yaparak burada içeriklerinden ancak çok kısa olarak söz edebileceğim. Peşinen söyleyeyim ki, tebliğler … Devamını Oku

İmamiyye Şiası, Akaid, Ümmetin Birliği, Mezhepçilik Vesaire-2

Ebubekir Sifil2012, Ekim 2012, Gazete Yazıları

Akaidini kendi hevasına göre tanzim eden kişi, herhangi bir dinin müntesibi olduğunu iddia edemez. Etse de ciddiye alınmaz. [fotoğraf: @ wikimedia.com]

(Bir önceki yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Editör) Eli kanlı Esed yönetiminin Türkiye’yi debelendiği kan gölünün içine çekme girişimlerinin tavan yaptığı bu süreçte İran hakkında yazdıklarımın bu sıcak gündemin psikolojisiyle okunmaması dileğiyle kaldığımız yerden devam edelim: İran’ın İslam Dünyası’yla ilişkilerine şöyle kuşbakışı bir bakalım: Arap ülkeleri içinde sadece Suriye gibi kendisine “mezhep” noktasında yakın gördüğü yönetimlerle ilişkileri, diğer ülkelerle kıyas kabul etmeyecek bir ağırlık taşıyor. İran’la “kardeşliğimizi” önemseyerek ilişkileri bu romantizm sarhoşluğu içinde görme ısrarında olanlara sorarım: Mısır’la, Tunus’la, … Devamını Oku

İmamiyye Şiası, Akaid, Ümmetin Birliği, Mezhepçilik Vesaire-1

Ebubekir Sifil2012, Ekim 2012, Gazete Yazıları

Akaidini kendi hevasına göre tanzim eden kişi, herhangi bir dinin müntesibi olduğunu iddia edemez. Etse de ciddiye alınmaz. [fotoğraf: @ wikimedia.com]

İslam bir “ideoloji” değil, “Din”dir. “Din günü”nde kişi, “hangi dinden” olduğuna bakılarak muamele görecek. Allahu a’lem, kıyamet gününün Kur’an’da “din günü” olarak zikredilmesinin sebeplerinden birisi bu. Din’in temeli “akaid”dir. Akaid’in sıhhati, din ile tedeyyünün sıhhatini, akidenin fesadı, tedeyyünün fesadını müstelzimdir. Bir başka ifadeyle söylersek, akaidini kendi hevasına göre tanzim eden kişi, herhangi bir dinin müntesibi olduğunu iddia edemez. Etse de ciddiye alınmaz. İtikadî ayrışmalar mahiyet olarak ictihadî ihtilaflar gibi değildir. İctihadî ihtilaflarda kişi, detayları ilgili kitaplarda bulunan … Devamını Oku

Hanefî Usulü – Mütekellim Usulü Yazısına Tetimme

Ebubekir Sifil2012, Eylül, Fıkıh, Gazete Yazıları, Hanefî, Konularına Göre, Mezhep, Şafiî, Usul

Hanefî Usulü-Mütekellim Usulü" ayrımının "Hanefîlerin Usul sistemi" ve "diğerlerinin Usul sistemi" şeklinde kesin bir farklılaşmaya tekabül etmediğini belirtmekte yarar var.

“Hanefî Usulü” diye bilinen usul ile “Mütekellimîn Usulü” arasındaki farka ilişkin okuyucu sorusuna cevap olarak Ramazan öncesi bir yazı yazmıştım. Ramazan girince köşemizi Ramazan yazılarına tahsis ettik. Ramazan sonrasında da uzun sayılabilecek bir yurtdışı seyahati söz konusu oldu. Dolayısıyla o soruyla ilgili olarak yazmak istediklerim bugüne kadar sarkmış oldu. Bu girizgâhtan sonra meselemize dönecek olursak; Hanefî Usulü-Mütekellim Usulü” ayrımının “Hanefîlerin Usul sistemi” ve “diğerlerinin Usul sistemi” şeklinde kesin bir farklılaşmaya tekabül etmediğini belirtmekte yarar var. Hanefî Usulcüler … Devamını Oku

Efendimiz (sav)’e Hakaret

Ebubekir Sifil2012, Eylül, Fıkıh, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Peygamber Efendimiz

Ebubekir Sifil

Efendimiz (s.a.v)’e hakaret ihtiva eden film dolayısıyla İslam Dünyası’nın dört bir yanından yükselen infialler bir “problem”i de beraberinde gündeme taşıdı: İslamî değer, sembol ve dokunulmazlara saldırı durumunda nasıl davranmak gerekir? Tarihte Efendimiz (s.a.v)’e hakaret etmenin hükmüyle ilgili birçok müstakil eser kaleme alınmıştır. Bunlardan ikisi çok meşhur ve mütedaveldir: Takiyüddîn es-Sübkî’nin es-Seyfu’l-Meslûl’ü ile çağdaşı İbn Teymiyye’nin es-Sârimu’l-Meslûl’ü. Gerek bu eserlerde, gerekse konuyla ilgili diğer kaynaklarda yer alan bilgi şöyle: Eğer bu suçu işleyen kişi Müslümansa, bu fiiliyle irtidat … Devamını Oku

Dünyayı Kimler Nasıl Yönetiyor?

Ebubekir Sifil2012, Eylül, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Modernizm

İslam Dünyası'nın modern zamanlarda yaşadığı Batı kaynaklı fiilî işgaller bu sorunun cevabı noktasında bize bir miktar ipucu veriyor. Başka yollarla denetim altına alamadıkları coğrafyaları metazori hizaya getirmeye çalışıyorlar.

Başlıktaki sorunun, Milli Gazete’nin okuyucularına vereceğini duyurduğu Gizli Dünya Devleti isimli kitapla ilişkili olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Sorunun birinci kısmının, artık herkesin bildiği bir “sır” (!) olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Nasıl yaşayacağımızı, hangi konuda ne düşüneceğimizi, neleri nasıl üretip tüketeceğimizi… kimler belirliyor” sorusu en azından icmali seviyede insanlığın meçhulü değil. Ancak bu durum, meselenin “tafsil” seviyesinde bilinmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla mezkûr kitaba, bu hususun tafsili noktasında ihtiyacımız bulunduğu şüphesiz. Bununla birlikte benim üzerinde durmak istediğim … Devamını Oku

Yine Kitaplar

Ebubekir Sifil2002, Eylül 2002, Gazete Yazıları, Konularına Göre, Şahışlar

Bir süre önce, İnsan Yayınları’nın neşrettiği son kitaplardan ikisini gönderme jestinde bulunan editör Ahmet Murat’a teşekkür ederek başlamam gerekiyor. Kitaplardan ilki Ahmet Demirhan’ın derleme ve çevirisi: Heidegger ve Teoloji. Kitap, Demirhan’ın uzun önsözüyle başlıyor ve ardından Heidegger’in teoloji  konusundaki yaklaşımını keşfetmeye çalışan derinlikli, yetkin yazılarla devam ediyor. Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve önceleri Cizvit papazı olmayı hedefleyen Heidegger, bir süre sonra Felsefe çalışmaya karar vermiş ve Katolikliği terkederek Protestan olmuştur. Ancak burada da karar … Devamını Oku