Acemi bir yazar, ilk kitabını tecrübeli bir yazara götürüp incelemesini istemiş. Bir süre sonra heyecanla kanaatini öğrenmek için gittiğinde usta yazar şöyle demiş: “Kitabını okudum. İçinde birçok yeni şey ve birçok hakikat var.” Acemi yazarın heyecanı tam sevince dönüşecekken üstat devam etmiş: “Fakat kitabındaki hakikatlerin hiçbirisi yeni değil, yeni olanların da hiç birisi hakikat değil.”
Allah Teala Geleceği Bilmez Mi?
Abdülaziz Bayındırın bu konuşmada delil olarak gösterdiği ayetleri aşağıda zikredeceğim. Kur’an-ı Kerim’de onlarla benzer muhtevada başka pek çok ayet mevcuttur. Onları da bu bağlamda zikrederek meselenin mahiyetini tahlile geçeceğim.
“Müçtehit” Muhammed Abduh ve “Sir” Muhammed İkbal
70’li ve 80’li yılların, bu coğrafyanın İslam’la irtibatını yeniden keşif “macerasında” önemli bir yeri vardır. Bu, kimi artıları yanında, telafisi hayli zor bir “savrulma”yı da beraberinde getirmiştir. Keskin bir “redd-i miras” anlamına gelen Cumhuriyet’le birlikte kendi köklerimizle irtibatımızın kesildiği bir vaka. Ama bütün sorumluluğu Kemalist ideolojiye yükleyip hedef saptırmanın da bir anlamı yok. Tercüme furyasının son derece kontrolsüz biçimde alıp başını gittiği o dönemlerde bu toprakların müktesebatının Risale-i Nur’dan ibaret olduğu gibi bir kanaatin oluşmasına kimler vesile … Devamını Oku
Ümmetin Hocası
Hayat iman ve cihaddır düsturunu “hayat tarzı” edinmiş insanların hayatlarının da ölümlerinin de sıradan insanlarınkinden farklı olduğunu söylemek “malumun ilamı” olacak. Ama rahmetli hocamızı yakından tanıyanlar bu hakikatin ete-kemiğe bürünmüş, hayatın içine inmiş yansımasını sadece “bilme” değil, bizzat “müşahede etme” ayrıcalığını da yakalamışlardır. Toplumsal bir hareketi, A’sından Z’sine tasarlamak, planlamak, uygulamak her babayiğidin harcı değildir. Birikim ister, yetenek ister, bitmez bir enerji ve azim ister, sabır ister, fedakârlık ister… Hele Türkiye gibi bir coğrafyada ve 1970’lerin, 80’lerin, … Devamını Oku
Bir Fikri Hoca Geçti Bu Âlemden
Sarıkamış’ın İnkaya köyünden çıkıp Gönenli Mehmet Efendi merhumun halkasına katılmış bir Anadolu delikanlısı… Tek özelliği sesinin güzelliği değil; hafıza kuvveti ile de akranları arasında temayüz ediyor. Kıraat dersleri yanında Arapça ve İslamî ilimler de tahsil ediyor. Kısa süre içinde eski İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen merhumun dikkatini çekiyor. Fatih Camii için açılan müezzinlik imtihanını birincilikle kazanıyor. Atamasının yapılabilmesi için kimlik belgesi gerekiyor, ama nüfus cüzdanı memlekette unutulmuş! Memlekete haber gönderiliyor. Kimlik belgesi “kara tiren”e veriliyor. Kendi ifadesi … Devamını Oku
Allah Teala Geleceği Bilmez Mi?
İlk duyduğumda inanmadım. Çünkü, “Bu kadarı olmaz” dedirten bir iddiaydı duyduğum. Sonra arkadaşlar internetteki bir ses kaydını dinlettiler. Evet; duyduğum doğruymuş: Abdülaziz Bayındır, kendisine telefonda, “Allah benim kiminle evleneceğimi bilmez mi? Sizin böyle bir şey söylediğinizi duyduk” diye soran kişiye, “Ben demiyorum; Allah diyor” diye mukabele ediyor ve devam ediyor: “Allah Teala önceden kararlaştırmışsa sana emreder mi, şununla evlen, bununla evlenme diye?” Sonra telefondaki ses, “Biz imamlarımızın bunun aksini söylediğini biliyorduk” gibi bir şey söyleyince şöyle mukabele … Devamını Oku
Salim Öğüt Hocanın Ardından
2008 veya 2009 yılıydı; kütüphanemde çalışıyordum. Telefonum çaldı. Arayan kişi Prof. Dr. Salim Öğüt hocaydı. Modern din algısına karşı sell-ü seyf etmişti hoca. Bu çerçevede piyasada ne var ne yok diye araştırmış ve bizim çalışmalarla da karşılaşmıştı. Teşekkürlerini, takdirlerini ilettikten sonra “görüşelim” demişti. Kitaplardan birer adet gönderdim kendisine çorbada tuzumuz olsun diye. Yanılmıyorsam Çorum’daydı. Bir süre sonra, Antep’ten mi desem, Maraştan mı, bir konferans sonrası aynı uçakta gelmişiz Ankara’ya kadar. İnerken karşılaştık. Kısa bin hal-hatır faslından sonra, … Devamını Oku
Said Fûde Misafirimizdi
Müslümanlar modern çağa gerektiği ölçüde mukabelede bulunabiliyor mu? Bu soruya gönül rahatlığı içinde “evet” demek isterdik. Ama realite yazık ki buna izin vermiyor. Modernite, zahirde/dış dünyada olduğundan daha fazla, “bilinçaltı” seviyesinde hakimiyet kurmuştur üzerimizde. Dolayısıyla ona gerektiği gibi mukabelede bulunmak ancak Müslüman bireyin bilinçaltının İslamî kodlarla yeniden inşa edilmesiyle mümkün olabilecektir. Peki bunu kim/ne yapacak? Zannedildiğinin aksine bunu Kur’an ve Sünnet “doğrudan” yapmaz. Zira Kur’an ve Sünnet bizim hayatımıza İslamî ilimler vasıtasıyla girer. İslamî ilimler olmadan Kur’an … Devamını Oku
Ahmed Davudoğlu Hoca’nın Ardından
29 yıl önce 7 Nisan 1983 tarihinde aramızdan ayrıldı Ahmed Davudoğlu hoca. Gidenlerin ardından –adet olduğu üzere– yazılan yazılar, söylenen sözler, anma programları… ondan bunları da esirgemişiz. Vefatının üstünden geçen 29 yıl boyunca hiç birimiz ona olan borcumuzu hatırlamamışız. Haydi genelleme yapmayalım; belki hatırlayanlar olmuştur, ama bu hatırlamayı anlamlı kılacak, ona olan borcumuzla mütenasip olduğunu düşündürecek bir şey yapmadığımız ortada. Aksi söz konusu olsaydı önceki Cumartesi günü adına yapılan anma programında bu kadar irkilmezdik. Evet, Davudoğlu hoca … Devamını Oku
Tefsir “Piyasası”
Geçtiğimiz günlerden birinde belediye otobüsüyle Daru’l-Hikme’ye giderken bir genç bir süre yüzüme dikkatli dikkatli baktıktan sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti: Afedersiniz, bir şey sorabilir miyim? Tabi, buyurun. Ünlü biri misiniz? Değilim. Olsaydım böyle sormazdınız. Sizi birine benzettim de. ?? Ebubekir bey misiniz? Sizin Mustafa İslamoğlu’na yazdığınız bir tenkit yazısını okumuştum. Öyle mi! Afedersiniz ama, fazla acımasız değil misiniz? Sorum biraz fazla mı “bodoslama” oldu? Sorunuzun bodoslama olması önemli değil. Benim niçin “acımasız” olduğumu düşünüyorsunuz? Eleştirirken sanki … Devamını Oku