Bir önceki yazıda A.M. Abdülmecîd’den naklen bazı Hadis otoritelerinin Fıkhî tercihleri konusunda birkaç örnek zikretmiştim. Hadis ehlinin bazılarıyla sınırlı olan bu örnekler onların tamamının tavrı hakkında bir fikir verse de, mezhebe intisabı şirk sayanların bu tutumlarını gözden geçirmelerine vesile olur ümidiyle bu konu üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Önceki yazıda, Ehl-i Hadis’in önde gelenlerinden Yahya b. Sa’îd el-Kattân ve Vekî’ b. el-Cerrâh’ın Kûfe/Hanefî ekolüne mütabaatı ile ilgili sözlerini naklettiğim –başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere birçok Hadis … Devamını Oku
Kertenkele Hadisi-2
Bir önceki yazıda, soruda zikredilen sürüngenin “bir tür kertenkele” olabileceğini söylemiştik. Şu ana kadar yeryüzünde yaşayan 300 kertenkele türü tesbit edilmiştir. Bunlar arasında zehirli olanlar da mevcuttur.[1]http://tr.wikipedia.org/wiki/Kertenkele Ali el-Karî gibi alimler de bu noktaya dikkat çekmişlerdir.[2]Ali el-Karî, Mirkâtu’l-Mefâtîh, IX, 51. Bir önceki yazıda Mütecim Âsım Efendi’nin bu kertenkele türü hakkında “Ağulu keler” ifadesini kullandığını da tekrar hatırlamakta fayda var. Efendimiz (s.a.v) tarafından öldürülmesinin emir buyurulmasının asıl sebebi de onun zehirli olması ve insanlara eziyet vermesi olmalıdır. Aşağıda da geleceği … Devamını Oku
Uydurma Olduğu Söylenen Sahih Bir Rivayet-3
Sürâka b. Mâlik (r.a)’dan: “Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Eğer ben birisine, başka birisine secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.”[1]et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, VII, 152. el-Heysemî Mecma’u’z-Zevâid’de (IV, 310), sededdeki Vehb b. Ali ve babasının durumları hakkında bilgi sahibi … Continue reading Büreyde (r.a)’dan: “Bir bedevi Hz. Peygamber (s.a.v)’e gelerek, “Ey Allah’ın Resulü! Bana izin verin size secde edeyim”dedi. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu. “Eğer ben birisine, başka birine secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.”[2]ed-Dârimî, … Devamını Oku
Uydurma Olduğu Söylenen Sahih Bir Rivayet-2
Bir önceki yazıda Ebû Hureyre (r.a)’dan naklen zikrettiğim rivayete benzer bir rivayet de Enes b. Mâlik (r.a)’dan nakledilmiştir: Buna göre Ensar’dan birilerinin sakin bir devesi vardı. Ancak (hastalık vb. bir sebepten dolayı) deve azgınlaştı ve kimseyi yanına yaklaştırmaz oldu. Durumu Efendimiz (s.a.v)’e haber verdiler. Efendimiz (s.a.v) devenin bulunduğu bahçeye gitti. Deve Efendimiz (s.a.v)’i görünce O’na doğru yaklaştı ve önünde çöktü. Orada bulunanlar, “Aklı şuuru olmadığı halde bu hayvan size secde ediyorsa, bizim secde etmemiz daha evladır” dediler. … Devamını Oku
Uydurma Olduğu Söylenen Sahih Bir Rivayet
“Eğer bir insanın başkasına secde etmesini emretseydim, kadının, kocasına secde etmesini emrederdim” anlamındaki hadis hakkında hayli soru geliyor. Kur’an’a aykırı olduğu ya da kadını tahkir ettiği gerekçesiyle uydurma olduğunu söyleyenlerden alıntılar eşliğinde bu hadisin durumunun ne olduğu soruluyor. Öncelikle belirtelim ki, bir rivayetin sahih olup olmadığını, bizatihi o rivayetten hareketle ortaya koymak gerekir. Meseleyi kendi önyargılarımızın, peşin kabullerimizin ya da yaygın anlayışın/hakim söylemin boyunduruğu altına sokmaya çalışmak, kendi heva ve heveslerimizi hadisin, dolayısıyla Efendimiz (s.a.v)’in rehberliğinin önüne … Devamını Oku
Sahih Bilinen Asılsız Bir Rivayet
Günlük konuşmalarımızda meramı ifadede kolaylık sağladığı için dilimize ve hafızamıza kolayca yerleşen deyimler, kalıp ifadeler, özdeyişler yanında bir de “rivayetler” vardır. O rivayetlerin dilimize yerleşmesi ötekiler kadar masum değildir. Bilhassa Efendimiz (s.a.v)’e söylemediği bir sözü isnad etmenin ağır vebali dikkate alınacak olursa, bu konuda en yüksek hassasiyeti göstermemiz gerektiği kendiliğinden anlaşılacaktır. Allame Abdülfettâh Ebû Gudde merhumun, uydurma/asılsız rivayetlerin toplandığı eserleri tekrar tekrar okumamız gerektiği yolundaki ikazının altında da şüphesiz bu hassasiyet yatıyor. Bu sebeple merhum, hem İbnu’l-Kayyım’ın … Devamını Oku
“Yılan Hikâyesi”
Muhammed Hamidullah ile ilgili yazılardan birisinde onun, hicret esnasında Sevr dağındaki mağaraya önce Hz. Ebu Bekr (r.a)’in girdiği ve içerideki delikleri elbisesini yırtarak tıkadığı, geriye kalan son deliği de ayağıyla kapattığı ve orada bulunan bir yılanın Hz. Ebu Bekr (r.a)’in ayağını soktuğu hadisesine yer verdiğini zikretmiştim. Bu yazı üzerine bir okuyucum, Mustafa İslamoğlu’nun bu olayla ilgili değerlendirmesine dikkat çeken bir mesaj göndermiş. İslamoğlu, Üç Muhammed isimli çalışmasında (17-9) bu “hikâye”yi Hadis CD’lerinde bulamadığını söylüyor ve düştüğü dipnotta … Devamını Oku
Hanefi Mezhebi ve Hadis
Çoğu kimse içim “malumun ilamı” olsa da, Hanefi mezhebi-Hadis ilişkisi konusunda bazı okuyucuların kanaat netliğine kavuşma ihtiyacını karşılamak için bu meseleyi –kısaca da olsa– bir daha ele almadan edemedim. İbn Hazm, İbn Teymiyye, İbnu’l-Kayyım, İbn Hacer gibi farklı mezheplere mensup alimlerin başta İmam-ı Azam olmak üzere Hanefi mezhebi imamlarının –değil sahih hadisi–, zayıf hadisi bile kıyastan önde tuttuğunu tasrih eden ifadeleri ortadayken, bu mezhebin Hadis’i ihmal ettiği ya da Hadis müktesebatının “yetersiz” olduğu yolundaki iddialar havada kalmaya … Devamını Oku
Ehl-i Hadis ve Mezhep
Hadislerle amel iddiasıyla mezhep vakıasına karşı çıkanların gözden kaçırdığı önemli bir husus var. Fıkıh tarihinden biraz haberdar olanların çok iyi bildiği gibi İmam Ahmed b. Hanbel’in mezhebi “Fıkhî” bir mezhep olarak tebarüz edene kadar Hadis sahasının otoritelerinin her biri bir Fıkıh ekolünün tavrını iltizam ediyordu. Abdülmecîd Mahmûd Abdülmecîd’in el-İtticâhâtu’l-Fıkhiyye inde Ashâbi’l-Hadîs‘te tahkik ettiği gibi Ehl-i Re’y-Ehl-i Hadis ayrımının ikinci hicrî asrın ikinci yarısından itibaren ortaya çıktığı görülmektedir. Bu döneme kadar Muhaddisler’in fakih olanları Hicaz veya Kûfe ekolünün … Devamını Oku
Hadis Araştırmaları ve Sorumluluk
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım‘ın Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları isimli hacimli çalışması, üzerinde daha fazla durmayı gerektiren bir muhtevaya sahip olmakla birlikte, bu köşenin böyle detaylı bir “review” çalışması için uygun olmadığını biliyorum. Bunun için bugünkü yazıyla mezkûr kitap hakkındaki değerlendirmeler son bulacak. Keşke daha fazla vaktim olsaydı da, Yıldırım’ın gerçekten önemsediğim bu çalışması hakkında sadece aleyhte değil, lehte de söylenmesi gerekenleri aktarabilseydim. Ama bu seri yazıların ilkinde yer alan genel değerlendirmenin bu maksatla yapıldığının gerek … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2