Sahih Bilinen Asılsız Bir Rivayet

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Hadis İlmi, Konularına Göre, Ocak 2012, Rivayetler

Günlük konuşmalarımızda meramı ifadede kolaylık sağladığı için dilimize ve hafızamıza kolayca yerleşen deyimler, kalıp ifadeler, özdeyişler yanında bir de “rivayetler” vardır. O rivayetlerin  dilimize yerleşmesi ötekiler kadar masum değildir. Bilhassa Efendimiz (s.a.v)’e söylemediği bir sözü isnad etmenin ağır vebali dikkate alınacak olursa, bu konuda en yüksek hassasiyeti göstermemiz gerektiği kendiliğinden anlaşılacaktır. Allame Abdülfettâh Ebû Gudde merhumun, uydurma/asılsız rivayetlerin toplandığı eserleri tekrar tekrar okumamız gerektiği yolundaki ikazının altında da şüphesiz bu hassasiyet yatıyor. Bu sebeple merhum, hem İbnu’l-Kayyım’ın hem de Ali el-Karî’nin mevzu hadisler konusundaki eserlerini son derece kıymetli notlarla neşretmişti. Mekânı cennet olsun…

Dikkat çekmek istediğim rivayetlerden birisi, “İnsanlar tarağın dişleri gibidir” mealindeki rivayet. Tam metni şöyle: “İnsanlar tarağın dişleri gibidir. Ancak afiyette (esenlik ve rahatta) birbirlerine üstünlükleri söz konusudur. Bu sebeple fazilette senin onda gördüğünü sende görenden başkasıyla arkadaşlık etme.”[1]Ebû Şücâ’ Şîrûye b. Şehrdâr, el-Firdevs, IV, 330; Muhammed b. Tâhir el-Makdisî, Zehîretu’l-Huffâz, V, 2538.

İbnu’l-Cevzî, bu rivayetin biraz daha uzun bir varyantını zikrederek İbn Adiyy’den naklen senedindeki Süleyman b. Amr isimli ravinin hadis uyduran yalancı birisi olduğunu kaydeder.[2]İbnu’l-Cevzî, el-Mevdû’âtu’l-Kübrâ, II, 80.

İçinde aynı cümlenin geçtiği bir başka varyant da şöyledir: “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Allah azze ve celle’ye karşı takva dışında kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.”[3]el-Firdevs, IV, 301.

Bu rivayet de senedindeki bir ravinin tanınmaması/durumunun bilinmemesi sebebiyle zayıf bulunmuştur.[4]es-Süyûtî, el-Le’âli’l-Masnû’a, II, 156. İbn Ebi Hâtim, babası (İmam el-Buhârî ve emsali hadis imamlarının akranı olan) Ebû Hâtim’e bu rivayetin durumunu sormuş, o da münker olduğunu söylemiş ve senedindeki Ebû Sa’îd meçhul (bilinmeyen/tanınmayan) bir ravidir” demiştir.[5]İbn Ebî Hâtim, Kitâbu’l-İlel, V, 92.

Şu halde, her ne kadar el-Aclûnî her iki varyantı da zikrettiği halde ilginç biçimde sükût etmiş, herhangi bir şey söylememiş ise de[6]el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 433., bu rivayetlerin hiç birisinin “hadis” diye Efendimiz (s.a.v)’den sadır olmuş gibi nakledilmesi doğru değildir.

Özgürlük, eşitlik gibi sloganların havada uçuştuğu modern zamanlarda bazı kesimlerin işini hayli kolaylaştırsa da bu rivayet(ler)i dilinize almayın, onların hadis diye nakletmeyin. Modern zihin yapısının vakıayı nassa teyit ettirme tarzında çalıştığını ve bu tarz rivayetlerin de aslında hadise ve dine değil, moderniteye hizmet amacıyla istihdam edildiğini asla hatırdan çıkarmayın.

Zaman buldukça bu tarz rivayetleri ele almaya devam edeceğim…

Milli Gazete – 21 Ocak 2012

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Ebû Şücâ’ Şîrûye b. Şehrdâr, el-Firdevs, IV, 330; Muhammed b. Tâhir el-Makdisî, Zehîretu’l-Huffâz, V, 2538.
2 İbnu’l-Cevzî, el-Mevdû’âtu’l-Kübrâ, II, 80.
3 el-Firdevs, IV, 301.
4 es-Süyûtî, el-Le’âli’l-Masnû’a, II, 156.
5 İbn Ebî Hâtim, Kitâbu’l-İlel, V, 92.
6 el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 433.