Önceleri “Faizsiz Finans Kurumları” olarak adlandırılan, daha sonraki bir düzenlemeyle isimleri “Katılım Bankaları” olarak değiştirilen finans kurumlarının İslamî hassasiyet sahibi kitleler nezdinde farklı bir yeri olduğu malum. Ticarî/malî işlerini faize bulaşmadan yapmayı tercih eden, daha doğrusu bunu bir “yükümlülük” bilen kitlelerin hassasiyetinin bu kuruluşları ayakta tutan en önemli unsur olduğunu söylemek gerçeğin ifadesi olacak. Bununla birlikte yine aynı kesimlerin, bu kurumların çalışma şekli ile ilgili olarak “tam” bir itmi’nan sahibi olduğunu söylemek zor. Bu noktada söz konusu … Devamını Oku
Modernitenin Dönüştürücü Karakteri
İslam Dünyası’nın içinden geçmekte olduğu sürecin soğukkanlı ve gerçekçi tahlillere ihtiyaçgösterdiği açık. Bu dünyayı oluşturan unsurların farklı siyasî, sosyal, kültürel… realiteler içermesi dolayısıyla, söz konusu tahlilleri İslam Dünyası’nı oluşturan her bir unsur üzerinde müstakil olarak yapmak gerekir. Bunun bir gazete köşe yazısına sıkıştırılamayacağını ise ayrıca belirtmeye gerek yok… Şurası kesin: Her şey çok hızlı gelişiyor. Bu da olaylar ve süreçler hakkında nihai şeyler söylemeyi imkân dışı bırakıyor. Bu sebeple İslam Dünyası’nda oluşan ve bugünlerde dikkatleri Libya üzerine … Devamını Oku
“Arş’ın İnlemesi” Ve “İp Sarkıtma” Hadisleri
Soru “Hocam sizin kitabınızda etitül arş ve ip sarkıtma ile ilgili bir hadis duydum. İp sarkıtmayla ilgili olan hadisin uydurma olduğunu söylüyorsunuz fakat etitül arş hadisi hakkında böyle bir şey yazmıyor; bu hadis sahih midir? Ayrıca ben alim değilim, bazı alimlerimizin Allah’a mekan isnad etmesine bir anlam veremiyorum.Böyle birşey olduğuna göre demek ki hadislerde net bir şekilde Allahu tealanın mekandan münezzeh olduğu belirtilmiyor mu? Eğer Allahu tealanın mekandan münezzeh olduğunu belirten bir hadis varsa bu benim için bir mucize … Devamını Oku
İdam Cezası
Kayseri’de bir gencin üç masum çocuğa yaptığı insanlık dışı muamele dolayısıyla idam cezası yeniden gündeme geldi. Birtakım siyaset ve hukuk adamları bu tarz suçlara karşı idam cezasının uygulanması gerektiğini bireysel/vicdani kanaatleri olarak dile getirdiler. Hatta Norveç cumhurbaşkanı dahi idam cezasının Avrupa Birliği’nce uygulamadan kaldırılmasının bir kere daha düşünülmesi gereken bir karar olduğu yolunda kanaat izhar etti. Her ne kadar samimi olsalar da bunların “bireysel kanaatler” olmaktan öte bir anlam taşımadığı ve yasama/yargı düzleminde herhangi bir somutluğa tekabül … Devamını Oku
Yine Hollanda
Geçtiğimiz Cuma sabahı geldiğim Hollanda’da 3. günüm. Avrupa ülkeleri içinde sesimize (Daru’l-Hikme’nin sesine) ses veren ülkelerden birisi, belki de başta geleni. Bir yandan buradaki teşkilat bünyesinde görev yaparken, bir yandan da okuyan, araştıran, kendini geliştirme yolunda güçlü bir irade ortaya koyan genç kardeşlerimizin davetlisi olarak buradayım bu kez. İslamî ilimlerin bizim için su kadar, ekmek kadar, hava kadar, hatta onlardan da önemli olduğunun bilincine varmış pırıl pırıl genç arkadaşlar… Ufukları geniş, gelecekleri açık, meselelerimizi özünden kavrama kapasite … Devamını Oku
Din’in Geleneğe Dönüşmesi Ve Devamlılık
Yahudilik, Din’in geleneğe dönüşmesi bağlamında önemli bir tecrübedir. İsrailoğulları, Hz. Musa (a.s) henüz hayattayken sık sık nükseden “yahudileşme” hastalığı dolayısıyla birçok ilahî cezaya çarptırılmış, Tevhid temelli bir hayat için getirildikleri Filistin toprağında kısa bir süre sonra şirk içinde bölünerek “Yehuda” ve “İsrail” devletlerini kurmuşlardır. Nihayet Buhtunnasr’ın (Nebukadnezzar) bu coğrafyadaki Yahudi varlığına son vermesiyle başlayan birinci ve Roma tarafından tabi tutuldukları ikinci sürgün dönemlerinde ve oradan 1948’e uzanan süreç içinde –sürekli gönderilen elçilerle uyarıldıkları halde– yoldan çıkma alışkanlıklarını … Devamını Oku
Takva-Tağva Gerilimi
İki temel İslamî kavram “takvâ” ve “tağvâ”. İlki genellikle meallerde “Allah korkusu” veya “sorumluluk bilinci” olarak veriliyor. Oysa takvanın bunları aşan boyutları var. Her şeyden önce “Allah korkusu” tabirini karşılayan bir değil, iki kavram var: Huşu ve haşyet. Bunlardan ilki korkuyla karışık saygıyı, bir dinginlik ve sekinet halinde idrak anlamını içerirken, ikincisi istiğrak halinde, her an canlı ve diri bir şuur halinde hissedilen korkuyu anlatıyor. Takva ise, iman ve istikamete zarar vermesin diye, nefsi zabt-u rabt altına … Devamını Oku
Cebrail (as) Vahyi Kimden Alıyordu?
Son zamanlarda sıklıkla sorulan bir rivayet bu. Soru metninde rivayetin Râmûzu’l-Ahâdîs’te geçtiği ima ediliyor. Ancak mezkûr rivayeti ne bu eserde, ne de elimdeki diğer kaynaklarda bulabildim.
Bu rivayetle ilgili olarak ulaşabildiğim tek bilgi, Muhammed Abduh el-Bürhânî’nin Tebrietu’z-Zimme fî Nushi’l-Ümme adlı kitapta yer verdiği nakil.
“Hindoz”
Basına yansıdığına göre bilim adamları yeni bir tür hayvan “tasarlamış”. Bu yeni tür, horoz, tavuk, hindi arası bir şeymiş. Tavukla hindinin genlerinin değiştirilmesiyle elde edilen bu türün (Hindoz) başı horoz, boynu hindi, butları tavukmuş. Yumurta ve etinin hem hindininkinden hem de tavuğunkinden daha sağlıklı olduğunu söyleyen bilim adamları, yakında hindozun “seri üretimi”ne başlayacaklarmış. Olayı birkaç şekilde okumak mümkün: Mesela şöyle diyenlerimiz olabilir: Bilimde sağlanan ilerleme sonucunda insanoğlu göz kamaştıran sonuçlara imza atıyor. Bizden bir kuşak önce hayal … Devamını Oku
Akide ve Amel
Hayatın anlam ve amacı “iman”sa eğer, nasıl bir ilaha inandığımız meselesi hayatın en temel sorusu olmalıdır. İman, tasavvura ve hayata yön veren “muharrik unsur”sa gerçektir. Değilse “kuru bir iddia” olmaktan öte bir anlam ifade etmez. Şurası açık ki, Yüce Yaratıcı’nın her bir isminin, her bir sıfatının insanı ilgilendiren, insana bakan, daha doğrusu insanı “ilzam eden” bir özelliği vardır. Bu bakımdan “esma-yı hüsna”ya ve “sıfat-ı ilahiye”ye gereği iman edip etmemek insanoğlunun esas meselesini oluşturur. Müslümanlık iddiasının içinin gereği … Devamını Oku