Efendimiz (s.a.v) bir gün Kâbe-i Muazzama’ya bakarak, “Sen ne büyüksün! Hürmetin ne kadar büyük! Ama nefsimi kudret elinde tutana yemin olsun mü’minin Allah katındaki hürmeti senin hürmetinden daha büyüktür!..” buyurmuştu.[1]İbn Mâce, “Fiten”, 2. Aynı rivayet Abdullah b. Abbâs ve Abdullah b. Ömer (r.anhuma)’dan, onların sözleri (mevkuf) olarak da nakledilmiştir. Bkz. et-Tirmizî, “Birr”, 84; İbn Ebî … Continue reading Allah korusun, Beytullah’a bir saldırı vaki olsa İslam Dünyası’nda yer yerinden oynamaz mı? Ama Allah Teala katındaki değeri ondan daha … Devamını Oku
Muhammed Esed Meali
Soru “(…) Ben yıllar evvel Yeni Şafak gazetesinin dağıtmış olduğu Muhammed Esed mealini aldım. Sonra duydum ki bir kaç yerde ehli sünnet dışı söylemler var.(mucizenin inkarı gibi). Birkaç arkadaşla meseleyi tartıştık. Bir kısmı Esedin önemli bir şahsiyet olduğunu söyledi.Bu konu hakkında bizi bilgilendirirseniz seviniriz.” Cevap İtikadî noktada arızaları olan bir kimsenin bir yandan da “önemli” olarak nitelendirilmesi, neyi öne aldığımız ve önemsediğimiz sorusunu cevaplandırış tarzımıza göre değişecektir. Neye nasıl inanmamız gerektiği meselesinin önemini büyük ölçüde yitirdiği günümüzde … Devamını Oku
İşaretli Şehirler
Yıllar önce İmam ez-Zehebî’nin el-Emsâr Zevâtu’l-Âsar isimli eserini ilk defa gördüğümde, hakkında hadis bulunan şehirlerle ilgili bir kitap olduğunu düşünmüştüm ilk anda. Bu beni oldukça heyecanlandırmıştı… Eksikliğini hissettiğimiz alanlardan birisidir bu çünkü. Efendimiz (s.a.v) hangi şehirleri işaret buyurmuş, hangisi hakkında ne söylemiş ve ümmetini nasıl yönlendirmiş, bunu bilmek şüphesiz çok önemli. Bizim mekân algımızı oluşturan etkenlerden birisi, hatta en önemlisidir bu. İmam ez-Zehebî’nin o latif eserinde aradığımı bulamamıştım. O kitap da yazılış amacına uygun olarak belli bir … Devamını Oku
Bir Başka Açıdan Bosna
Aliya Hakk’ın rahmetine kavuştuktan sonra Bosna’da birçok şey değişmiş. Onun Bosna’nın İslamî kimliği üzerinde yürüttüğü mücadele, vefatından sonra ülke siyasetinin temel zemini olma özelliğini büyük ölçüde kaybetmiş. Birlikte mücadele ettiği arkadaşları ülke yönetiminde söz sahibi olmaktan çoktan uzaklaştırılmış durumda. Şimdi o coğrafyada da Batılılaşma rüzgârları esiyor… Şehirler modernleştikçe kimliklerini kaybediyor. Bu bizde de, başka yerlerde de böyle. Batılı, girdiği yeri kendisine benzeterek “adam” ediyor!.. Saraybosna’nın merkezinde yükselmeye başlayan devasa yapıların, şehrin İslamî dokusunu yavaş yavaş yok ettiğini … Devamını Oku
“Arş’ın İnlemesi” ve “İp Sarkıtma” Hadisleri-7
Allah Teala’nın mekândan ve zamandan münezzeh olduğu hakikatinin Kur’an’dan, Sünnet’ten ve ma’kulattan delilleri vardır. Bu deliller Allah Teala’nın muhdes varlıklara ve cisimlere mahsus özelliklerden münezzeh olduğunu hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde göstermektedir. Bütün mahlukatı olduğu gibi, mekânı da yaratan Allah Teala’dır. O, yarattığı diğer varlıklara muhtaç olmadığı gibi, mekâna da muhtaç değildir. Eğer, “Allah Teala, ihtiyacı bulunmaksızın bir mekâna hulul etmiş, mesela Arş’a (üzerine yerleşip mekân tutmak anlamında) istiva etmiştir demenin ne sakıncası olabilir?” diye sorulacak olursa … Devamını Oku
Bosna Seyahati
Geride bıraktığımız haftayı Daru’l-Hikme olarak (bir kısmımız fiilen geri kalanlarımız kalben) Bosna’da geçirdik. Dolu dolu bir seyahat oldu gerçekten. Fatih hoca, Hakan hoca, Ö. Faruk hoca ve ben, başlangıçta 2 gün olarak planladığımız Bosna seyahatini “görülen lüzum üzerine” Cuma’ya kadar uzattık. Tv Net’te her Çarşamba canlı olarak yaptığımız “İlm-i Hâl” programının bu hafta aksamasının sebebi de bu seyahat oldu. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde tertip edilen Hulefa-i Raşidin Paneli’ne dördümüz, Dört Halife’yi anlatmak üzere iştirak ettik. Pazartesi günü öğleden … Devamını Oku
Fıtrat
Basına yansıyan haberlere göre, Oxford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, insanlarda inancın “genetik” olduğunu ortaya koymuş. Yani insan, daha doğuştan bir “Allah inancı”na sahip, ya da daha doğrusu “yatkın” olarak dünyaya geliyormuş. Şöyle diyor haber: “İngiltere’de Oxford Üniversitesi öncülüğünde, 20 farklı ülkede 57 akademisyenin yürüttüğü araştırmada, Tanrı’ya ve ölümden sonra yaşamın varlığına inancın insan doğasına “kodlanmış” olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre insanlar, bu tür inanç sistemlerini toplum içinde öğrenerek değil, kendi doğasına bağlı olarak küçük yaşlardan itibaren geliştiriyor.” … Devamını Oku
“Arş’ın İnlemesi” ve “İp Sarkıtma” Hadisleri-6
Başlıkta zikri geçen iki hadisin durumunu gördükten sonra okuyucu sorusunda yer alan diğer hususlara geçebiliriz. Soruda şöyle diyordu: “(…) Zayıf hadis nedir. Yani zayıf hadis deniliyorsa kesinlikle art niyetli insanların uydurduğu rivayet mi demek oluyor, eğer böyle olmuyorsa senedinde kopukluk da olsa böyle bir hadisi o zaman ki insanlar dillendiriyorsa bunda bir geçerlilik payı olamaz mı?…” Zayıf hadisi, “senedindeki veya metnindeki bir kusur sebebiyle sıhhat seviyesine ulaşamamış hadis” olarak tarif edebiliriz. Usul-i Hadis alimleri zayıf hadisin 40 … Devamını Oku
Seçim, Toplumsal Mutabakat ve Dinin Yaşanması
Hayatı Allah Teala’nın rızası istikametinde yaşamayı varoluş amacı olarak gören Müslümanlar, içinde yaşadıkları şartlar elverdiğince bu amacı gerçekleştirmeye çalışırlar ve güçlerinin yetmediği hususlarda –Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’de açıkça ifadesini bulduğu üzere– sorumlu tutulmayacaklarına inanırlar. Bu cümle, hayatın Müslümanlar tarafından “sorumluluk” temelinde anlamlandırıldığını ifade etmesi yanında bir şeyi daha ifadeye koyuyor: “Bir şey, tamamı elde edilemiyor diye tamamen terk edilmez” kaidesi gereğince İslamî yaşantının ve sorumlulukların, ideal şartlar oluşuncaya kadar ertelenmesi mümkün ve doğru değildir. Şimdi … Devamını Oku
“Arş’ın İnlemesi” ve “İp Sarkıtma” Hadisleri-5
Her ne kadar Sünenu’t-Tirmizî’ye Ârıdatu’l-Ahvezî adıyla yazdığı şerhte Ebû Bekr b. el-Arabî, bir önceki yazıda zikri geçen “ip sarkıtma hadisi”ni zikrettikten sonra el-Hasenu’l-Basrî’nin münkatı (senedinde kopukluk bulunan) rivayetlerinin de muttasıl (senedi kesintisiz) rivayetleri gibi sahih olduğunu söylemiş ve bunu da onun, sadece haberi kabul edilecek kimselerden rivayet alan bir ravi olduğunu söyleyerek gerekçelendirmiş ise de[1]el-Alâî, el-Hasenu’l-Basrî’nin mürsel rivayetlerinin kabule şayan olup olmadığı konusunda ulema arasında ihtilaf bulunduğunu söyler (Câmi’u’t-Tahsîl, 113). … Continue reading, hemen arkasından şunları ilave etmiştir: … Devamını Oku