“Arş’ın İnlemesi” ve “İp Sarkıtma” Hadisleri-5

Ebubekir Sifil2011, 2011 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2011, Mayıs Ayı 2011 OS, Okuyucu Soruları

Her ne kadar Sünenu’t-Tirmizî’ye Ârıdatu’l-Ahvezî adıyla yazdığı şerhte Ebû Bekr b. el-Arabî, bir önceki yazıda zikri geçen “ip sarkıtma hadisi”ni zikrettikten sonra el-Hasenu’l-Basrî’nin münkatı (senedinde kopukluk bulunan) rivayetlerinin de muttasıl (senedi kesintisiz) rivayetleri gibi sahih olduğunu söylemiş ve bunu da onun, sadece haberi kabul edilecek kimselerden rivayet alan bir ravi olduğunu söyleyerek gerekçelendirmiş ise de[1]el-Alâî, el-Hasenu’l-Basrî’nin mürsel rivayetlerinin kabule şayan olup olmadığı konusunda ulema arasında ihtilaf bulunduğunu söyler (Câmi’u’t-Tahsîl, 113). … Continue reading, hemen arkasından şunları ilave etmiştir: “Bu rivayette anlatılmak istenen şudur: Allah Teala’nın yönler içinde “yukarı”ya nisbet edilmesi, “aşağı”ya nisbet edilmesi gibidir. Çünkü Allah Teala, zatıyla bu yönlerin herhangi birisine nisbet edilemez.”[2]Ebû Bekr b. el-Arabî, Ârıdatu’l-Ahvezî, XII, 185.

el-Beyhakî de şöyle der: “Bu hadisin son kısmında, Allah Teala’dan mekânın nefyine (Allah Teala’nın bir mekânda bulunduğunun söylenmesinin doğru olmadığına) ve kulun, nerede olursa olsun, Allah Teala’ya uzaklık-yakınlık bakımından aynı durumda olacağına işaret vardır. Buna göre O (c.c) ez-Zâhir’dir, deliller vasıtasıyla idraki sahihtir; el-Bâtın’dır, herhangi bir mekânda olduğu düşünülmek suretiyle idraki sahih değildir…”[3]el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, 400.

el-Cûzekânî, el-Ebâtîl’de işbu rivayetin hemen bütün varyantlarını zikretmiş ve her biri hakkında “batıl”, “münker”, “gayri sahih” gibi ifadeler kullanmıştır.[4]el-Cûzekânî, el-Ebâtîl ve’l-Menâkîr, I, 199 vd. İbnu’l-Kayyım da Tehzîbu Süneni Ebî Dâvud’da bu rivayetin et-Tirmizî tarafından taz’if edilmiş zayıf bir rivayet olduğunu tasrih eder.[5]İbnu’l-Kayyım, Tehzîbu Süneni Ebî Dâvud (el-Münzirî’nin Muhtasar’ı ve el-Hattâbî’nin Me’âlim’i ile birlikte), VII, 93.

Bütün bunlara rağmen İbn Teymiyye’nin, zaafını vurgulamak yerine bu rivayetin, Ebû Zerr (r.a) rivayetiyle takviye bulacağını söylemesi calib-i dikkattir.[6]Mecmû’u’l-Fetâvâ, VI, 571. Zira Ebû Zerr (r.a) rivayeti hem münkatıdır, hem de senedinde bulunan Ahmed b. Abdilcebbâr isimli ravi, Hadis imamlarının tenkidine maruz kalmış, hatta “yalancı” olduğu söylenmiş biridir.[7]Bkz. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 32.

Bu sebeple İbn Kesîr, bu rivayet hakkında, “İsnadında şüphe, metninde garabet ve nekâret var” demiştir.[8]İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 303.

Sözün kısası, bu rivayetin gerek sened, gerekse metin olarak bünyesinde taşıdığı kusurlar sebebiyle sahih kabul edilmesi mümkün değildir. Dipnotta da geçtiği üzere, özellikle itikadî meselelerde  bahse konu edilecek rivayetlerin gerek sübut, gerekse delalet açısından herhangi bir problem taşımamaları esastır. En küçük bir sübut problemi taşıyan rivayetlerin itikada “belirleyici” konuma taşınmaması gerekir. Delalet konusunda ise tenzih ifade eden muhkem nasslara aykırılık ifade etmemesi gerektiği açıktır.

Devam edecek.

Milli Gazete – 8 Mayıs 2011

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Alâî, el-Hasenu’l-Basrî’nin mürsel rivayetlerinin kabule şayan olup olmadığı konusunda ulema arasında ihtilaf bulunduğunu söyler (Câmi’u’t-Tahsîl, 113). Açıktır ki, böylesi hassas bir meselede itikada medar kılınan rivayetin hem bu tarz bir sübut problem taşımaması, hem de delaletinin açık olması gerekir.
2 Ebû Bekr b. el-Arabî, Ârıdatu’l-Ahvezî, XII, 185.
3 el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, 400.
4 el-Cûzekânî, el-Ebâtîl ve’l-Menâkîr, I, 199 vd.
5 İbnu’l-Kayyım, Tehzîbu Süneni Ebî Dâvud (el-Münzirî’nin Muhtasar’ı ve el-Hattâbî’nin Me’âlim’i ile birlikte), VII, 93.
6 Mecmû’u’l-Fetâvâ, VI, 571.
7 Bkz. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 32.
8 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV, 303.