Kütüphanemde uzun zamandır eksikliğini derinden hissettiğim iki kaynak esere kısa bir zaman önce hamdolsun kavuştum. Başta M.Muhlis kardeşim olmak üzere vesile olanlardan Rabbim razı olsun. Bugüne kadar türlü zorluklarla DİB kütüphanesindeki nüshasından istifade ettiğim “Feydu’l-Bârî” bunlardan birisi. (Diğeri de Şebbîr Ahmed el-Osmânî merhumun “Fethu’l-Mülhim“i ile Muhammed Takî el-Osmânî‘nin bu esere yazdığı “Tekmile.”) Elime geçer geçmez mümkün olduğunca diğer şerhlerle karşılaştırmalı bir şekilde okumaya gayret ettiğim “Feydu’l-Bârî“de el-Keşmîrî merhumun ortaya koyduğu nefis tahkik örneklerinden, bugün için “mezillet-i akdam” … Devamını Oku
Hristiyanlık Ahir Zamanda Tasaffi Edecek Mi?
Said Nursî merhumun, Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü ile birlikte Hristiyanlığın, bünyesine arız olan batıl inanç ve kabullerden arınarak İslam ile bir noktada buluşacağı fikrini eserlerinde sıkça işlemesi, günümüzde dinlerarası diyalog faaliyetini yürütenler tarafından bu sürece bir “temel” ittihaz edilmiştir. Said Nursi merhum bu fikri, Efendimiz (s.a.v) tarafından kendisine Allah Teala‘nın bildirmesiyle haber verilmiş, vukuu kesin bir hakikat olarak değerlendirmekte ve mesela bir yerde şöyle demektedir: “İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i … Devamını Oku
Bediüzzaman ve Tarihselcilik
Esas meseleye geçmeden önce bir noktayı tasrih edeyim: Dinlerarası diyalog konusunu işleyen bir önceki yazımda Fethullah Gülen hocaefendinin “Fasıldan Fasıla“sından yaptığım alıntıyı yanlış değerlendiren bazı okuyuculardan, bağlamdaki “ilzam” üslubuna dikkat etmediklerini izhar eden mesajlar aldım. Konuyla ilgili olarak bu köşede kaleme aldığım onlarca yazı ortadayken hiçbir anlam veremediğim bu mesajların sahiplerini dikkat ve ciddiyete çağırıyorum… Gelelim maksada. Bilindiği gibi Kur’an, Mü’minler‘e hitaben, “Ey iman edenler! Yahudiler’i ve Hristiyanlar’ı dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar…” (5/el-Mâide, 51) buyurur. … Devamını Oku
Diyalog Eleştirileri Hangi Maksada Matuf?
Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin “esastan” ve “usulden” yanlış olduğunu dile getiren yazılar yazdıkça, Fethullah Gülen hocaefendinin sevenlerinden –”cemaatinden” demiyorum; çünkü Hocaefendi‘nin böyle bir tesmiyeyi kabul etmediğini biliyorum–, “sen de mi?” ya da “ahirette görüşürüz” içerikli mesajlar alıyorum. Zaman darlığından ve kişisel polemiğe girmeyi doğru bulmadığımdan bu mesajların hemen hiçbirine cevap yazmıyorum. Gerek bu türlü mesajlar gönderen kardeşlerimin, gerekse genel olarak bu köşenin okuyucularının bir şeyi bilmelerini istiyorum: Herhangi bir yazı kaleme almak için bilgisayarın başına oturduğumda, ortaya … Devamını Oku
Gassal Metaforu ve Dinlerarası Diyalog
Perşembe günkü yazım üzerine bir okuyucumdan, önemli bir noktaya neşter vuran bir e-posta iletisi aldım. Şöyle diyor adını vermeyen okuyucum: “(…) Bir kişi birilerini kendisine şeyh edindi mi hoca edindi mi mürşit edindi mi, ona ne derece bağlanmalı? Şâh-ı Nakşibend ile talebesi Molla Necmeddin arasında geçen kıssa mürşide bağlanmanın bir ölçüsü müdür?…” Burada yer kaplamaması için zikretmediğim kıssada Şah-ı Nakşibend hz.leri ile Molla Necmeddin arasında, Menakıb kitaplarında örneğine sıkça rastlanabilecek bir olay anlatılıyor: Zahiren İslam’ın emirlerine aykırı … Devamını Oku
Müdârât
Bundan bir süre önce İstanbul’dan arayan bir okuyucum, “İslam ve Modern Çağ”da (II, 163) geçen bir ifademe takıldığını ve kimi kasdettiğimi sordu. Ben kimi kasdettiğimi söyleyince de aramızda tatlı-sert bir konuşma başladı. Cep telefonumun şarjı bittiği için yarıda kalan konuşmamız esnasında muhatabım, “İslam’da müdârât” yok mudur?” dedi ve birkaç örnek zikretti. Ben de İslam’da elbette müdârât olduğunu, ancak takıldığı ifademin öznesinin yaptığı işin müdârât sayılamayacağını ve verdiği örneklerin buna uymadığını dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ancak konuşmamız yarıda … Devamını Oku
Sünnet’in Kur’an’ı Beyan Fonksiyonu ve Bir Usul Problemi
Sünnet’in Din’deki temel konumu, Modern Din telakkisi mimarlarının hedef tahtasındaki temel birkaç meseleden biri olması dolayısıyla sık denebilecek periyotlarla bu köşede mevzu-i bahs ediliyor. Meselenin ehemmiyeti ve gündemdeki değişmez yerini muhafaza etme özelliği sebebiyle, üzerinde ne kadar durulsa sezadır. Bugün meseleye “bizim penceremizden” bakıldığında “problem” görüntüsü veren bir noktaya değineceğim. Önce soruyu soralım: Madem ki Sünnet Kur’an’ın “beyan edicisi”dir ve madem ki Sünnet’i bize aktaran en önemli vasıta “hadis rivayetleri”dir; öyleyse büyük çoğunluğu “haber-i vahid” kategorisinde bulunan … Devamını Oku
Eleştirinin Yüzü Soğuktur
Hatırlayacağınız gibi, 11-20 Ocak tarihleri arasında bu köşede Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre hocanın İlm-i Hadis ile ilgili değerlendirmelerini konu edinen 5 yazı yazmıştım. Geçtiğimiz cumartesi günü Özemre hocadan şöyle bir mesaj aldım: “Hadîs rivâyetleri hakkındaki görüşlerim konusunda Millî Gazete’de yazmış olduğunuz 5 yazıya cevâbım ilişik dosyadadır. Bu yazı www.ozemre.com başlıklı web sitemde de bu ayki Umran dergisinde de yayınlanmıştır. Muhabbetlerimle ve hayr u dualarımla.” Özemre hoca, ilişikte gönderdiği dosyanın dibacesinde, “Mâşâallāh! Ne kadar da emek vermişsiniz! … Devamını Oku
Peygambersiz Din, Sünnet’siz Kur’an
Son birkaç yazının konusunu oluşturan internet sitesinde Sünnet/Hadis ve “Kur’an İslamı” hakkında ileri sürülen görüşlerin tamamını buraya aktarmaya ne niyetim, ne de imkânım var. Yabancısı olmadığımız bu yaklaşım hakkında sözü daha fazla uzatmaya gerek de yok doğrusu. Bugün son olarak birkaç noktaya parmak basıp bu konuyu nihayetlendireceğim. Siteyi hazırlayanların tutarlı olduğu tek nokta var. O da şu: Madem ki aralarına çok sayıda uydurma karışmıştır; o halde hadisler arasında “şunlar sahih olabilir” gibi seçici bir yaklaşımla ayıklamaya gitmek … Devamını Oku
Hadislerin Sayısı Niçin Artmış? – 2
Bir önceki yazıyı hadislerin sıhhatinin tesbiti konusuna giriş mahiyetinde birkaç şey söyleyerek noktalamıştım. İddiayı hatırlayalım: “Buhari’nin 600.000 hadis bildiği iddiasını ele alalım. Buhari’nin hayatında hiçbir iş yapmadığını, hiç uyumadığını ve her hadisin doğruluğunu, nakil zincirinin sağlamlığını anlamak için her hadise 2 saat ayırdığını düşünelim. Sırf bu süre 130 yıldan fazladır. Oysa bazen bir hadisin, bir zincirinin, bir halkasının sağlamlığını anlamak için günlerce seyahat edildiği iddiasını düşünürsek, Buhari’nin bildiği tüm hadislerin doğruluğunu test etmesi binlerce yıla bile … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2