es-Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ‘da (II, 464) İbn Mâce’den naklen, Hz. Peygamber (s.a.v)’in oğlu İbrahim ile ilgili –senedinde mecruh bir ravi bulunan– bir rivayete yer vermiştir. İslamoğlu bu rivayet üzerinde dururken el-Aclûnî’den naklen ulemanın bu hadis hakkındaki değerlendirmeleri aktarmış: “Üç sahabeden rivayet edilmiş olması gerçekten şaşkınlık vericidir” diyen İbn Abdi’l-Berr biraz da çekinerek şöyle söyler: “Bu nedir, ben de akıl erdiremedim? Nuh aleyhisselamın oğlu da peygamber değildi. Oysaki, eğer peygamberden her doğan peygamber olsaydı Nuh’un oğlu da peygamber olurdu!” (Üç … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-4
Söz hadislerin miktarından açılmışken bu konuya devam edelim. İslamoğlu bu konuda bir CD’den şu ifadeleri aktarıyor: “… Zehebi der ki: Bu, Ebu Abdullah’ın (Ahmed b. Hanbel, E.S) ilminin çapının genişliği konusunda sahih bir rivayettir. Onlar, bu sayıya tekrarları, eserleri, tabiin görüşlerini ve yorumlarını ve buna benzer şeyleri de katıyorlardı. (…) İmam es-Sehavi, Fethu’l-Muğis isimli eserinde İmam Buhari’nin “Sahihinden 100.000 hadis ezberledim” sözüyle alakalı olarak der ki: Bununla tekrarları, mevkufları, yine sahabe, tabiin ve diğerlerinin sözlerini ve öncekilerden … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-3
el-Hesyemî’nin Mecmau’z-Zevâid‘inin ne maksatla tasnif edilmiş nasıl bir eser olduğunu, Hadis sahasıyla az-çok iştigal etmiş herkes bilir. Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya’lâ ve el-Bezzâr’ın Müsned‘leri ile et-Taberânî’nin üç Mu’cem‘inde bulunup da Kütüb-i Sitte‘de yer almayan rivayetleri bir araya toplamak maksadıyla oluşturulan ve “zevâid” literatürüne şüphesiz en muazzam katkıyı yapmış bulunan bu eseri, “rivayet adına eline geçen her şeyi içine alan” diye nitelendiren İslamoğlu (Üç Muhammed, 94) bunun tek istisnası olsa gerektir. Ne ki burada üzerinde duracağım asıl … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-2
“İbn Teymiyye bu eserinde (es-Sârimu’l-Meslûl‘de, E.S.) aynen şöyle der: “Kendi sesini Peygamber’in sesinden fazla yükselttiği sabit olan kimsenin, bundan dolayı, haberi olmadan küfre düşmesinden ve tüm yaptıklarının boşa çıkmasından korkulur.” ‘Bırakınız kendisinden yüksek sesle konuşan mü’mini, kendi canına kastedenleri dahi bağışlayan raûf ve rahîm bir peygamber, kendi adına verilmiş böylesi hükümleri görse ne derdi?’ sorusu, bu türlü durumlarda sorulması gereken en doğru sorudur.” (Üç Muhammed, 79) İbn Teymiyye’nin –her ne kadar metne sadık kalınmamışsa da, anlamı aksettirdiğini … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-1
Bugünden başlayarak birkaç yazı halinde Mustafa İslamoğlu’nun, “anlama problemi” üzerine kurguladığı Üç Muhammed adlı çalışmasını konu edineceğim. Hemen belirteyim ki, okuyacaklarınız “book review” tarzı yazılar olmayacak. Zira mezkûr kitabın kurgusuyla, iddiasıyla ve ortaya koyduğu argümanlarla ilgilenecek o tarz bir yazı, takdir edersiniz ki bu köşenin sınırlarını hayli zorlayacaktır. Bu itibarla burada yapmayı tercih edeceğim şey, “anlama problemi”nin altını çizen İslamoğlu’nun bu kitabında göze çarpan “anlama problemleri” ile sınırlı bir “hatırlatma” olacak. Anlaşıldığına göre İslamoğlu, kapağında sekizinci kere … Devamını Oku
“Varlık” Telakkisi
E-posta adresime her gün pek çok soru geliyor. Hiç birisini cevapsız bırakmamaya çalışıyorum. Bazan bütün gecemi, hatta birkaç gecemi alsa da, bu soruları önemsiyor ve –konunun ehemmiyetine göre– farklı uzunlukta cevaplar yazıyorum. Bugün, onlardan birisine verdiğim cevabın bir kısmını sizinle paylaşmak istedim: “Allah niye var?” gibi bir soru, temel bazı bilgiler olmadan doğru ve tatmin edici bir şekilde cevaplanamaz. Zira Allah Teala “vacibu’l-vücud”dur dendiği zaman bunun ne anlama geldiği bilinmiyorsa, bunun üzerine bina edilecek diğer meseleler de … Devamını Oku
Ölçü-3
El-Âlim ve’l-Müte’allim‘de (27-8) belirtildiğine göre İmam Ebû Hanîfe’ye, öğrencisi Ebû Mukâtil şöyle sorar: “Kişinin hasenatını (işlediği iyi amelleri) iptal edip boşa çıkaran şey nedir?” İmam’ın bu soruya verdiği cevap şöyledir: “Allah, kulun işlediği farzları (sevapları) ve günahları yazar. Mesela bir kimsenin, malının zekâtı olarak elli dirhem verdiğini kabul edelim. Fakat aslında bu kişinin (sahip olduğu malın çokluğu dolayısıyla) daha fazla zekât vermesi gerekiyor. Bu durumda Allah Teala onu, verdiği miktartad dolayı değil, vermediği miktardan dolayı cezalandırır. Aynı … Devamını Oku
Ölçü-2
Tekfir’le ilgili olarak İmam el-Gazzâlî’nin söyledikleri şöyle devam ediyor: “Beşinci Grup: (Nassları) açık bir şekilde tekzib etmeyen, ancak Hz. Peygamber (s.a.v)’den tevatüren malum olan Şer’î asıllardan birisini inkâr edenlerdir. Bir kimsenin, “Beş vakit namaz farz değildir” demesi, kendisine Kur’an ve hadisler okunduğu zaman, “Bunun Hz. Peygamber (s.a.v)’den sadır olup olmadığını bilmiyorum; belki de hata ve tahriftir” demesi, keza bir kimsenin, “Ben Hacc’ın farziyetini itiraf ediyorum; fakat Mekke’nin ve Kâbe’nin nerede olduğunu ve insanların namazda yöneldikleri ve haccettikleri … Devamını Oku
İçtihad ve Sapıklık
“Bir kimsenin fıkhî anlamda “mezhepsiz” olmasının birkaç anlamı olabilir: Ya o kimse “mezhep” kurumunu toptan reddediyordur veya kendisini bir veya birkaç meselede yahut bütün Fıkıh bablarında ictihad seviyesinde görüyordur.” CEVAP “Bir kimse müctehid olmadığı halde kendisini müctehid olarak görmesi basit bir olay mıdır? Ehli sünnet alimlerinin ictihadlarına aykırı konuşması önemsiz midir?” “Eğer bu işe ehil ise sevabını alır, değilse Allah’ın dinini eğlence edinmenin hesabını öte tarafta verir.” CEVAP “Sapık da kâfir de öte tarafta hesap verecektir. Peki … Devamını Oku