Soru Ben Avusturya’da üniversite öğrencisiyim. Son olaylar (11 Eylül olayları) neticesinde İslam’a olan ilginin hayli arttığını, bunun da inşaallah çok hayırlı gelişmelere sebep olacağını söylemek isterim. İslam’ı kabul eden Avrupa’lı kardeşlerimizle, içinde yaşadığımız topluma nasıl faydalı olabileceğimizi konuşuyoruz. Bir Alman kardeşimizin bu meyanda karşılaştığı bir problemi size aktarmak istiyorum. Kendileriyle görüştüğü makamların bu kardeşimize söylediği şey özetle şudur: “Siz Müslümanlar Batı toplumunda Kur’an’ı yaşayacak olursanız, entegrasyonunuz mümkün değildir. Zira inandığınız Kitap size, sizin gibi inanmayanları “gördüğünüz yerde … Devamını Oku
Mezhebe Aykırı Ayet ve Hadisler
Bir konudaki bütün hadislerle amel edebilmek için o hadislerin sadece sıhhatinin sübut bulmuş olması yeterli değildir. Aynı zamanda mensuh olmadığının bilinmesi, tevil ile ortadan kaldırılamayan muarazadan salim bulunması ve özellikle Sahabe tarafından kendisiyle amelden sarf-ı nazar edilmemiş olması gibi hususiyetler de hadis ile amel için Hanefîler tarafından aranan şartlardır. Bu şartların hangi gerekçelerle konduğu, Usul kitaplarında ayrıntılı bir şekilde açıklandığı için burada bu noktaya girmeyi gereksiz görüyorum. Öte yandan, diğer mezheplerin –ve hatta Hadisçiler’in– delillerin tearuzu durumunda … Devamını Oku
İslam Modernizmi: Yeni Bir İslam Tanımı
Batı dünyasında ağırlıklı olarak 18. yüzyıldan itibaren kendisini hissettirmeye başlayan ve son iki yüzyılda akıl almaz bir hızla gelişerek bugün gelinen noktada küresel egemenliğini pekiştirmiş bulunan modern bilim ve teknoloji hareketi İslam dünyasının kelimenin tam anlamıyla “aklını başından aldı.” Müslüman aydınlarda bir “kimlik krizi” tarzında ortaya çıkan “öykünmeci” tavır, adına İslam Modernizmi’ni dediğimiz hareketin ateşleyicisi oldu ki, bu hareket bir cümleyle “yanlış teşhise yanlış tedavi” olarak özetlenebilir. Batı’lı “beyaz adam”ın, insanın ve tabiatın sömürülmesi temeline oturttuğu modern … Devamını Oku
Mezhepsizlik Niçin “Dinsizliğin Köprüsü”dür?
Bismillâhirrahmânirrahîm Bilindiği gibi “Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür” sözü, yirminci yüzyılın yetiştirdiği en büyük alimlerden ve son Osmanlı Şeyhülislam vekillerinden biri olan merhum Muhammed Zâhid el-Kevserî’ye aittir ve merhumun “Makâlât” adlı eserinde yer alan makalelerden birisinin başlığıdır.[1]“Makâlât”, el-Kevserî merhumun, Mısır’daki muhtelif dergi ve gazetelerde neşredilmiş olan ve her biri ayrı bir ilmî kıymeti haiz bulunan makalelerinin, vefatından sonra … Continue reading Bu hikmetli söz, bahse konu makale neşredildikten sonra adeta darb-ı mesel haline gelmiş ve dilden dile yayılmıştır. Kaynakça/Dipnot[+] Kaynakça/Dipnot … Devamını Oku
Kandiller, Üçaylar ve Diğer Bazı Hususlarda Bir Açıklama
[1]Bu yazı, Yeni Şafak gazetesinin 1 Aralık 1997 Pazartesi günkü sayısında Prof. Dr. Süleyman Ateş’in “Üç Aylar ve Faziletleri Üzerine” başlığıyla yayımlanan bir … Continue reading I- Kandil geceleri Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan “Üç Aylar ve Faziletleri Üzerine” başlıklı yazısında Prof. Dr. Süleyman Ateş, Receb ve Şa’ban aylarında oruç konusunda Hz. Peygamber (s.a.v)’in tutumunu belirttikten sonra sözü kandil gecelerine getirmekte ve şöyle demektedir: “Üç ay ardı ardına oruç tutmak veya Kandil geceleri adıyla Receb ve Şa’ban ayalarının bazı … Devamını Oku
Kur’an’da Nesh Meselesi
Bismillâhirrahmânirrahîm Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması ve hükümlerinin hayata aktarılması bağlamında çözülmesi gereken en önemli problemlerden birisinin nesh meselesi olduğu açıktır. Bu mesele çözülmeden, birbiriyle yakından ilişkili olan Kur’an ayetlerinin gereği gibi anlaşılması mümkün değildir. Buradaki “birbiriyle yakından ilişkili Kur’an ayetleri” ifadesinden kastımız, özellikle ilk bakışta aralarında bir çelişki varmış gibi görünen ayetlerdir. Öyle ki, aynı konuda hüküm getiren ayetlerden birisiyle amel edildiği zaman öbürünün getirdiği hüküm askıda kalmakta, bir diğer ifadeyle, aynı konuda hüküm getirmiş olan bir kısım … Devamını Oku
Modern İslam Düşüncesinin Fikrî ve Toplumsal Tahribatı
[1]Bu yazının aslı, Meltem Tv. tarafından 17-18 Ekim 1998 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen “Dinî ve Millî Bütünlük Kurultayı”nda tebliğ olarak sunulmuş ve … Continue reading”Dinin sekülerleştirilmesi” veya “dinî bir çözülme” olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha belirsiz ve kaygan zeminlerde hareket etmeye itmektedir. Buna bir de hareketin literal yapısındaki heterojenite ve argümanlarınının kendisini isbat etmiş … Devamını Oku
Hadis Tarihi Bağlamında Bir Fazlur Rahman Eleştirisi(*)
Bismillâhirrahmânirrahîm Bu çalışmanın çerçevesi, Fazlur Rahman’ın “Tarih Boyunca İslami Metodoloji Sorunu” adıyla dilimize çevrilen kitabında konuyla ilgili olarak yer alan görüşleriyle sınırlandırılmıştır. Onun özellikle İslamî disiplinlerin –ve tabii bu arada Hadis ilminin– metodolojisi ve tarihî gelişimiyle ilgili görüşlerini oluşturan temel argümanlar büyük ölçüde bu eserde ortaya konduğu için bu çalışmanın bu başlık altında sunulmasında bir sakınca görmedik. Bilindiği gibi Fazlur Rahman’ın Hadis ve Sünnet ile ilgili görüşleri, otantik anlayış ile büyük ölçüde bağdaşmazlık arz eder. Bu özelliği … Devamını Oku
Saptırılan Gerçekler
GİRİŞİM dergisinin Temmuz-89 sayısında Doç. Dr. Yunus Vehbi Yavuz’un “İslam Tarihinde Hilafetten Saltanata Geçilmesi ve Doğurduğu Sonuçlar” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Doğrusu sayın Yavuz’un ağzından tarihi ve fıkhi gerçeklerden bu derece nasipsiz şeyler duymak bizleri oldukça şaşırttı. Hilafetten Saltanata geçişin, İslam dünyasında yol açtığı yönetimsel, toplumsal ve fikri yapılanma hiç kimsenin gizlisi değildir! Ancak bunları öne sürerek ve olaylar arasında zorlama bağlantılar kurarak kimi sonuçlara varmak, bilimsel yaklaşım değildir! Buna realite de izin vermez. 6 sayfalık yazısında … Devamını Oku
İbn-i İshak ve “Siyer”i
Son zamanlarda kamuoyunu bir hayli meşgul eden “ Şeytan Ayetleri”, Selman Rüşdi ve “Garanik Olayı” ile birlikte İbn-i İshak ve El Vâkıdi gibi isimler de, adı geçen olayın aktarıcıları olmaları hasebiyle gündeme geldi. Bu isimler hakkında pek çok şey yazıldı ve söylendi. Ama nedense bu kişilerin Rical İlmi ve Cerh-Ta’dil açısından durumlarına hemen hiç değinilmedi. Oysa bizce konunun net olarak anlaşılabilmesi ve sözü edilen olayı aktaranların durumlarının belirlenmesi, ancak bu açıdan yapılacak sağlıklı bir değerlendirme ile mümkün … Devamını Oku