Hayzı Geciktirerek Oruç Tutmak – 3

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Tartışmalı olmakla birlikte, bir önceki yazıda zikrettiğim rivayetlerin konuya delalet ettiğini bir an için kabul edelim. Başka herhangi bir rivayette kadınların, Efendimiz (s.a.v) ve Sahabe döneminde ilaç kullanarak hayız dönemini ertelediğine dair herhangi bir kayıtt mevcut mudur? Hadis kitaplarının ilgili bölümlerinde konu hakkında bol miktarda rivayet bulunduğu halde, bu soruya müsbet cevap verilmesini mümkün kılan bir rivayet –bildiğim kadarıyla– mevcut değildir. Şu halde şayet bir önceki yazıda zikrettiğim rivayetler, hayız kanını kesmek veya ertelemek için ilaç kullanmanın … Devamını Oku

Hayzı Geciktirerek Oruç Tutmak – 2

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Görebildiğim kadarıyla konuyla ilgili tek sahabî fetvası Abdullah b. Ömer (r.a)’den gelmiştir ve şöyledir: “Abdullah b. Ömer (r.a)’e, uzun süre kesilmeyerek devam eden hayız kanını kesmesi için ilaç kullanmak isteyen bir kadının durumu soruldu. İbn Ömer bunda bir beis görmedi ve (hatta bu durumdaki) kadına Arak (ağacının) suyunu içmesini tavsiye etti.” Bu rivayeti nakleden Abdürrezzâk[1]el-Musannef, I, 318. şöyle der: “Ma’mer şöyle dedi: “İbn Ebî Necîh’e de bu meselenin sorulduğunu işittim. Bunda (bu durumdaki kadının ilaç kullanmasında) bir beis … Devamını Oku

Hayzı Geciktirerek Oruç Tutmak-1

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Soru: Kadınlar oruçlarını tam tutabilmek için adet dönemlerini geciktirici hap kullanmaya başladılar. Bu hapları kullanmaları kendilerine verilen izni tepmeleri anlamına mı geliyor? Zorunlulukları olmadığı halde fıtrata müdahale mi etmiş oluyorlar? Ayrıca zamanını ayarlayamazlarsa yan etkisi büyük oluyor diyor doktorlar. Bu ilaçları kullanmak doğru mu? Cevap: Öncelikle şunu belirtelim: Adet geciktirici ilaçların kullanımı, ancak zorunlu hallerde ve mutlaka doktor gözetiminde olmalıdır. Zira vücudun tabii işleyişine dışarıdan yapılan her müdahale, şu veya bu ölçüde mutlaka hasar verir. Nitekim bahsimizin … Devamını Oku

Müteşabih Hadisler-3

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

“Keşfu’s-sâk” deyiminin “azim bir nur açılması” anlamına geldiği hakkında Hz. Peygamber (s.a.v)’den nakledilmiş zayıf bir rivayet mevcut ise de[1]Ebû Ya’lâ, el-Müsned, XIII, 215. burada bu rivayet üzerinde durmayacağım. “Keşfu’s-sâk” meselesini, Hz. Peygamber (s.a.v)’in ifadelerinin, kimi ravi tasarruflarına maruz kalması ve ravilerin, anladıkları şeyi aktarmaları sonucu “Allah Teala’nın inciği/baldırı” şekline dönüştüğünü söylememizi mümkün, hatta “gerekli” kılan bir diğer husus, büyük imamlardan da bu tavrı destekleyen ifadelerin nakledilmiş olmasıdır. Ezcümle 68/el-Kalem, 42 ayetinin tefsiri sadedinde İbn Abbâs (r.a), “Kur’an’ın herhangi … Devamını Oku

Müteşabih Hadisler-2

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Pek çok kişiyi Allah Teala‘nın mahlukata benzetilmesi (teşbih) ve O’na, cisimlere mahsus özelliklerin atfedilmesi (tecsim) vartasına düşüren acelecilik, yüzeysellik ve şartlanmışlık, “keşfu’s-sâk” meselesinde de ne yazık ki yapacağını yapmış ve İbn Asâkir‘in, “Gördüğüm en hafızası geniş kişiydi” dediği Hadis hafızı Ebû Âmir el-Abderî gibi birisine, eğer rivayet doğruysa –68/el-Kalem, 42 ayetini tefsir sadedinde– inciğine vurarak, “İşte benim şu inciğim gibi bir incik” dedirtmiştir![1]Bkz. İbn Asâkir, Târîhu Dimaşk, LIII, 60. ez-Zehebî, İbn Asâkir tarafından “Bana ulaştığına göre…” ifadesiyle … Devamını Oku

Müteşabih Hadisler-1

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Bu yılın “Okuyucu Soruları” faslını biraz gecikmeli olarak bugünden itibaren açmış olacağız. Sorularını burada ele almak üzere internet üzerinden cevap vermediğim okuyucular, eğer burada da sorularına yer verilmemişse lütfen tekrar hatırlatsınlar. İkinci bir talebim daha var: Gönderilen soruları gerek internet üzerinden, gerekse bu köşede cevapsız bırakmamaya çalışıyorum. Ancak bazen aynı okuyucunun üst üste çok sayıda soru gönderdiği oluyor. Bu durumda diğer okuyucuların sorularını cevapsız bırakmaktansa, bir yerden sonra o okuyucunun sorularına cevap vermemeyi tercih etmek zorunda kalıyorum. … Devamını Oku

Cennete Kimler Gidecek? – 2

Ebubekir Sifil2005, Ekim 2005, Gazete Yazıları

Sahih bir “Allah ve ahiret inancı“nın, Kitap ve Peygamber inancı olmadan da mümkün olabileceği varsayımının pratiği yoktur! Yahudiler ve Hristiyanlar Kitap ve Peygamber çağrısına muhatap oldukları halde Allah ve ahiret konusunda bir dizi temel sapma yaşamış ve bunları “din” haline getirmişse, Kitap ve Peygamber çağrısından haberdar olmamış kitlelerin makbul/sahih bir “Allah ve ahiret inancı“nı hangi yöntemle keşf edeceği sorusu yabana atılmamalıdır… Esasen, Kitap ve Peygamber inancı olmadan, 2/el-Bakara, 62 ve 5/el-Mâide, 69. ayetlerinde zikredilen 4 zümrenin kimler … Devamını Oku

Cennete Kimler Gidecek? – 1

Ebubekir Sifil2005, Ekim 2005, Gazete Yazıları

İnkişaf‘ın son sayısında Muhammed Ali es-Sâbûnî‘nin, Yahudi, Hristiyan ve Sabiiler‘in de cennete gideceğini söyleyenlerden Prof. Dr. Süleyman Ateş hocaya –ve tabii aynı kanaati taşıyan diğer isimlere– karşı yazdığı reddiye mutlaka okunmalı. Söz konusu iddia, bildiğiniz gibi, ifadesi hemen hemen aynı olan iki ayete, 2/el-Bakara, 62 ve 5/el-Mâide, 69. ayetlerine dayandırılıyor temel olarak. “Şüphe yok ki iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler’den her kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, elbette bunların Rabb’leri yanında … Devamını Oku

“Diyaloğun Hiç Mi İyi Yanı Yok?”

Ebubekir Sifil2005, Ekim 2005, Gazete Yazıları

Cumartesi günkü yazım üzerine okuyucu soruyor: “… İster dinler, ister medeniyetler arası densin, esasta değişen bir şey olmadığını herkes biliyor. (…) Diyaloğun hiç mi getirisi yok?..” Daha önce de yazmıştım; Konunun Müslüman tarafı bakımından dinler, kültürler ya da medeniyetler (ne derseniz deyin) arası diyalog faaliyetleri kapsamına giren faaliyetler bağlamında iki husus dikkat çekiyor: Anakronizm yaparak tarihte cereyan etmiş “barışçıl” ilişkiler “diyalog” kapsamına sokulduğunda şu yapılmış oluyor: Yeni –ve “başkaları tarafından” (burası önemli)– keşf/servis edilmiş bir kavramın “meşruiyetini” … Devamını Oku

İlim Adamı ve Eser Telifi

Ebubekir Sifil2005, Ekim 2005, Gazete Yazıları

İlim adamı olmak için eser telif etmek şart olmadığı gibi, her eser telif eden de ilim adamı değildir. Her ne kadar günümüzde üniversite sistemi, “ilim adamı” olmayı akademik unvan sahibi olmaya hasretmiş, akademik sıfatları hak etmenin olmazsa olmaz yolu olarak da eser telifini öngörmüşse de, gözlem ve tecrübelerimizle biliriz ki tek başına eser telifi kişiyi ilim adamı yapmaya yetmemektedir. Bu işin daha başka kriterleri bulunmak gerekir… Her neyse; bu bir bahs-i diğer… Geçen gün Taşköprülüzade‘nin “eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye“sine bakarken … Devamını Oku