Müteşabih Hadisler-3

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Ekim 2005, Ekim Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Keşfu’s-sâk” deyiminin “azim bir nur açılması” anlamına geldiği hakkında Hz. Peygamber (s.a.v)’den nakledilmiş zayıf bir rivayet mevcut ise de[1]Ebû Ya’lâ, el-Müsned, XIII, 215. burada bu rivayet üzerinde durmayacağım.

Keşfu’s-sâk” meselesini, Hz. Peygamber (s.a.v)’in ifadelerinin, kimi ravi tasarruflarına maruz kalması ve ravilerin, anladıkları şeyi aktarmaları sonucu “Allah Teala’nın inciği/baldırı” şekline dönüştüğünü söylememizi mümkün, hatta “gerekli” kılan bir diğer husus, büyük imamlardan da bu tavrı destekleyen ifadelerin nakledilmiş olmasıdır.

Ezcümle 68/el-Kalem, 42 ayetinin tefsiri sadedinde İbn Abbâs (r.a), “Kur’an’ın herhangi bir ayetini anlamadığınız zaman şiire (cahiliye şiirine) başvurun; zire o, Arab’ın divanı (hafızası)dır” demiş ve “keşf-i sâk” deyiminin Arap dilinde “şiddet, zorluk, sıkıntı” anlamlarında kullanıldığını gösteren bir şiir okumuştur.[2]el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, 345. Hemen bütün tefsir kaynakları, İbn Abbâs (r.a)’ın ilgili ayette geçen bu deyimi bu şekilde açıkladığını nakletmektedir.

et-Taberî, İbn Kesîr ve es-Süyûtî‘nin tefsirleriyle el-Beyhakî‘nin “el-Esmâ ve’s-Sıfât“ında, Mücâhid, İkrime, Katâde… gibi Tabiîlerin aynı doğrultudaki açıklamaları, buraya alınamayacak kadar uzundur.

İmam Mâlik‘e, sadedinde bulunduğumuz hadis de dahil olmak üzere “müteşabihat” alanına giren birkaç rivayet nakledildiğinde hiddetlenmiş ve bu türlü rivayetlerin nakledilmesini yasaklamıştır.[3]İbn Abdilberr, et-Temhîd, VII, 150. Tabiun‘dan Sa’îd b. Cübeyr’in tavrı da farklı değildir.[4]İbnu’l-Cevzî, Def’u Şübehi’t-Teşbîh, 36.

Ebû Hâtim de hadiste geçen “sâk” kelimesini “şiddet” kelimesiyle açıklamıştır.[5]İbn Hibbân, el-İhsân, XVI, 382.

Önemine binaen epey uzattığım bu bahsi, el-Kevserî merhumun genel olarak müteşabihat konusundaki temel bir tesbitiyle noktalayalım: İnsanlar arasında bilinen ve kullanılan herhangi bir lafız Kur’an‘da veya meşhur/sahih hadislerde Allah Teala hakkında varit olmuş ise, o lafzın Allah Teala hakkında kullanılması konusunda tevakkuf edilmez. Şu kadar ki, bu türlü lafızlar Allah Teala hakkında kullanıldığında, insanlar/mahlukat için geçerli olan anlamlardan daha yüce (Allah Teala’nın yüceliğine layık) olan ve tenzihe aykırı düşmeyen anlamlar söz konusudur. Bu durumda lafzın Allah Teala hakkında mecaz, mahlukat hakkında hakiki anlamda kullanılmış olması da, bunun tersi de mümkündür…[6]İbn Kuteybe’nin el-İhtilâf fi’l-Lafz’ına yazdığı ta’likler meyanında, 44.

Hemen belirtelim ki, bu açıklama, delaleti ve sübutu kat’î nasslarda geçen “el, yüz, istiva…” gibi lafızlar için geçerlidir. “Keşfu’s-sâk” konusunu ise böyle değerlendirmek mümkün değildir. Zira “sâk” kelimesinin Allah Teala‘ya izafesi konusunda kat’î bir delil yoktur.

Doğrusunu Allah Teala bilir.

Milli Gazete – 16 Ekim 2015

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Ebû Ya’lâ, el-Müsned, XIII, 215.
2 el-Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, 345.
3 İbn Abdilberr, et-Temhîd, VII, 150.
4 İbnu’l-Cevzî, Def’u Şübehi’t-Teşbîh, 36.
5 İbn Hibbân, el-İhsân, XVI, 382.
6 İbn Kuteybe’nin el-İhtilâf fi’l-Lafz’ına yazdığı ta’likler meyanında, 44.