“Levle’s-Senetân Le Heleke’n-Nu’mân”

Ebubekir SifilYazılar

İnternette bir video dolaşıyor. Videoyu hazırlayanlar, İmam Ebû Hanîfe’ye atfedilen “Levle’s-senetân le heleke’n-Nu’mân” (Son iki sene olmasaydı Numan helak olmuştu) sözünün Sünnî kaynaklarda sahih bir nakille gelmediği hakikatini çürüttüğü zannıyla, benim de aralarında bulunduğum birkaç hoca arkadaşın “böyle bir rivayet yoktur” dediğimiz görüntüleri verip,  “siz yok diyorsunuz, ama var” diyerek buldukları bir-iki kitabın adını zikredip görüntülerini vermek suretiyle trajikomik bir duruma düşmüşler…

Enteresandır, bir kısım Tasavvuf eserlerinde İmam Ebû Hanîfe’nin bu -asılsız- sözle, hayatının son iki yılında İmam Ca’fer es-Sâdık’a “mürid” olup kendisinden Tasavvuf dersi aldığını kasdettiği söylenirken, İmâmiyye Şiası, bu -asılsız- sözün, İmam Ebû Hanîfe’nin İmam Ca’fer’e ilmî anlamda “talebelik ettiği”ni anlattığını ileri sürer. Bundan daha ilginç olanıysa, aynı iddiayı, Zeydîler’in, İmam Ebû Hanîfe’nin İmam Zeyd’e talebelik ettiğini isbat sadedinde söylemeleridir!! (Bkz. Müsnedu’l-İmam Zeyd, 92; 2 no’lu dipnot.)

Mahut videoda “Levle’s-senetân” sözünü İmam Enû Hanîfe’nin söylediğini isbat sadedinde ismi zikredilen ilk eser, et-Tuhfetu’l-İsnâ Aşeriyye‘nin muhtasarı. Meşhur müfessir Şihâbuddîn Mahmûd el-Âlûsî’nin torunu Mahmüd Şükrî el-Âlûsî’ye ait bu ihtisarda geçen (s. 9) bu ifadenin, eserin aslında senedli olarak zikredilip zikredilmediğini bilmiyoruz. Muhtasarın başında özetle Şii fırkalar zikrediliyor, o çerçevede “Sebeiyye” de anılıyor. O bağlamda Ehl-İ Sünnet Ehl-Beyt ilişkilerine değiniliyor. İmam Ebû Hanîfe’nin İmam Ca’fer’le münasebeti bahse konu edilirken bu söz İmam Ebû Hanîfe’ye atfediliyor; elbette “senedsiz” olarak!

Dikkat çeken bir husus: “el-Âlûsî” nisbesinin -müfessir el-Âlûsî sebebiyle- Ehl-i Sünnet üzerindeki müsbet tesirinden istifade maksadıyla olacak, muahhar Şii kaynakların neredeyse tamamı, “Levle’s-senetân” sözünü sadece “el-Âlûsî, et-Tuhfetu’l-İsnâ Aşeriyye” diyerek naklediyor!

Videoda zikredilen ikinci kaynak, İbnu’l-Kayyım’ın es-Savâ’ıku’l-Mürsele‘si. Burada da acemice bir telbis girişimi dikkatimizi çekiyor. Zira “Levle’s-senetân” sözü bu eserde ne İbnu’l-Kayyım tarafından, ne de eserin muhakkıkı tarafından dile getiriliyor. Sadece muhakkık, bir dipnotta İmam Ebû Hanîfe’nin İmam Ca’fer’den “ahz ettiği”ni söylüyor (I, 616). Bu ifade, “ilim almak” anlamına gelebileceği gibi, “rivayet almak” anlamına da gelir. Nitekim muhakkıkın orada zikrettiği kaynaklara baktığımızda İmam Ebû Hanîfe’nin İmam Ca’fer’den “rivayette bulunduğu”nun -ona “talebelik ettiğinin” değil!!- belirtildiğini görüyoruz ki, bundan daha tabii bir şey olamaz. İmam Ebû Hanîfe’nin de diğer imamların da Ehl-i Beyt’le münasebetleri -İmâmî kaynakların zikrettiğinin aksine- her zaman sevgi-saygı zemininde yürümüştür. Bu çerçevede nasıl ki Ehl-Beyt imamları Sahabe’den, Tabiun’dan ve sonraki nesillerden rivayette bulunmuşsa, bu kuşaklar da aynı şekilde onlardan rivayette bulunmuştur. Bunda “özel” bir durum/maksat aramak kişiyi herhangi bir neticeye götürmez!

Netice olarak,  “Levle’s-senetân” sözünün İmam Ebû Hanîfe’den sadır olduğunu ispat sadedinde “alın işte kaynağını bulduk” diyerek -kimbilir ne kadar uğraşarak- hazırladıkları söz konusu video, hazırlayanların maksadına herhangi bir şekilde hizmet edebilecek gibi değil.

Bitirmeden bir noktaya parmak basayım: Benim, İmam Ebû Hanîfe’nin ya da bu Ümmet’in bir başka sembol isminin Ehl-i Beyt imamlarına talebelik etmiş olmasıyla bir problemim yok. Bu konuda güvenilir bir nakil olsa öper başıma koyarım. Hatta bundan ziyadesiyle memnuniyet duyarım. Zira böyle bir şey olsaydı, Şia’nın, Ehl-i Beyt imamlarından yaptığı nakillerin neresinde ne şekilde tasarrufta bulunduğunu bir de o vesileyle ispat şansımız olurdu.. Benim meselem, bir kısım Şiilerin, müctehid imamlarımızın Ehl-i Beyt imamlara talebelik ettiğini ileri sürerek, buradan Şiiliğe bir paye çıkarma gayretkeşliğiyle..

Elbette diğer iddiaları gibi bu da onlara herhangi bir fayda sağlamayacak…

Ebubekir Sifil – 10 Ocak 2015