İçinde bulunduğumuz süreçte İslamî ilimlerle aramızdaki ilişkinin hayatiyetinin fark edilmeye başladığını bir genel tesbit olarak dillendirebiliriz. İslamî ilimler tedrisi amacıyla açılan ilim müesseseleri var; belli bir ilgi oluşmuş durumda elhamdülillah. Bununla birlikte İslamî ilimlere zemin teşkil eden Asleyn (Usulüddîn ve Usul-i Fıkıh) konusunda kayda değer bir faaliyetin, bu ilimlerin tedrisi noktasında ciddi bir çalışmanın yapıldığını söylemek zor. Oysa bu iki ilim hakkı verilerek tedris edilmedikçe İslamî ilimler adına üretilen her bilgi temel bir eksiklikle malul olacaktır. Usul-i … Devamını Oku
Ramazana “Kavuşmak”
Ramazan Yazıları Bir Ramazanı daha idrak ettik. Bir Ramazanın daha feyiz ve bereketine dokunuyoruz elhamdülillah. Hepimiz için, bütün Ümmet için ve insanlık için hayırlara vesile olması niyazımızdır. Kaynaklar, Receb ayı girdiğinde, üzerine Ramazanın gölgesi düşmüş olan Efendimiz (s.a.v)’in, ayrı bir heyecan iklimine girdiğini ve “Allah’ım! Receb’i ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazama ulaştır” buyurduğunu haber verir.[1]Ahmed b. Hanbel, I, 259; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, IV, 189. Bu hadis, Ramazana kalbî ve ruhî hazırlığın 2 ay öncesinden, Receb … Devamını Oku
Haram Aylar-2
Muharrem ayı, hem haram aylardan biri olarak, hem de tarihte meydana gelmiş son derece önemli hadiselere zarf olması dolayısıyla bizim için ayrı bir anlam taşır. el-Beyhakî, Abdullah b. Abbâs (r.a)’ın, 89/el-Fecr, 1-2. ayetleri hakkında şöyle dediğini nakleder: “Buradaki “fecr”, senenin fecri (başlangıcı olan) Muharrem ayıdır.”[1]el-Beyhakî, Şu’abu’l-Îmân, III, 359. Sahih rivayetler, Hz. Nuh (a.s)’ın gemisinin bu ayın onuncu gününde (Aşura gününde) Cudi dağı üzerine oturduğunu, Hz. Musa (a.s) önderliğindeki İsrailoğulları’nın yine aynı zaman diliminde Kızıldeniz’i geçerek Firavun ve … Devamını Oku
Tasavvuf ve Pasifizasyon-2
Tasavvuf‘un, müntesiplerini hayattan koparması şöyle dursun, hayatın merkezinde yer aldığı ve müntesipleri vasıtasıyla toplumsal dokunun adeta bütün hücrelerine nüfuz ettiği, Tabakat kitaplarının, İslam Sanat ve Medeniyet Tarihi sahasıyla ilgili eserlerin gözden geçirilmesiyle kolayca ulaşılabilecek bir hakikat iken, Tasavvuf‘un bireyi ve toplumu tembelliğe, hayata sırt çevirmeye, atalet ve miskinliğe sevk ettiği iddiası bilgisizlikten değilse, olayı bir “bütün” olarak görememe kusurundan kaynaklanmaktadır. Özellikle bu topraklarda böyle “miyop” bir anlayışın neşv-ü nema bulması, kendi tarihimize yabancılığımızın ifadesinden başka bir şey … Devamını Oku