Ramazana “Kavuşmak”

Ebubekir SifilUncategorized

Bir Ramazanı daha idrak ettik. Bir Ramazanın daha feyiz ve bereketine dokunuyoruz elhamdülillah. Hepimiz için, bütün Ümmet için ve insanlık için hayırlara vesile olması niyazımızdır.

Ramazan Yazıları

Bir Ramazanı daha idrak ettik. Bir Ramazanın daha feyiz ve bereketine dokunuyoruz elhamdülillah. Hepimiz için, bütün Ümmet için ve insanlık için hayırlara vesile olması niyazımızdır.

“Ramazan’a kavuşmak”, dilimize yerleşmiş anlamlı tabirlerden biridir. Sevdiklerimize kavuşur gibi, sılaya kavuşur gibi, evlada, anaya-babaya kavuşur gibi Ramaza–ı Şerif’e de “kavuşuruz” biz. Ve bizi ona kavuşturduğu için Cenab-ı Hakk’a hamd-ü sena ederiz… “Ramazana kavuşmak” tabiri dilimize durup dururken yerleşmemiştir. Dilimize ve kültürümüze yerleşmiş, dilimize ve kültürümüze rengini veren birçok temel unsur gibi burada da karşımıza Sünnet-i Seniyye çıkar.

Kaynaklar, Receb ayı girdiğinde, üzerine Ramazanın gölgesi düşmüş olan Efendimiz (s.a.v)’in, ayrı bir heyecan iklimine girdiğini ve “Allah’ım! Receb’i ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazama ulaştır” buyurduğunu haber verir.[1]Ahmed b. Hanbel, I, 259; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, IV, 189.

Bu hadis, Ramazana kalbî ve ruhî hazırlığın 2 ay öncesinden, Receb ayından itibaren başladığını anlatır. Dilimizde ve kültürümüzde “Üç aylar” diye bir hususiyetin yer etmiş olması bu bakımdan anlamlıdır. “Selef’te “Üç aylar” diye bir tabir ve uygulama var mıydı?” diyerek Üç aylar kültürünü “bid’at” olarak damgalayan kardeşlerimizin ıskaladığı hakikat işte bu. Madem ki Efendimiz (s.a.v) Ramazana üç ay önceden hazırlanıyor, Ramazan heyecanını daha Receb’den hissetmeye başlıyordu ve ve madem ki, “Allah’ım! Receb’i ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” buyurmak suretiyle bunu ümmetine de duyuruyor, talim ediyor ve hissettiriyordu; öyleyse Ramazan’ı Receb’den itibaren karşılamaya başlamak, Receb’den itibaren Ramazan heyecanını hissetmek ve ona kavuşma beklentisini bir “niyaz” olarak Yüce Allah’a arz etmek “bid’at” değil, “Sünnet” olarak telakki edilmelidir…

Öte yandan son derece ilgi çekici bir isimlendirmeyle adına “kandil” dediğimiz gecelerin bu aylarda temerküz etmiş olmasının da elbette “Üç aylar” kültürünün oluşmasında etkisi büyüktür.

Bu geceleri “kandil” olarak niteleyen ecdadımızın bu tavrı da üzerinde ayrıca durulmaya değer bir algı ve his durumunu dikkatimize sunuyor. İçinde bulunduğumuz zamanı ve içinde yaşadığımız mekânı, ruhumuzu ve gönlümüzü aydınlattığı için bu geceler “kandil”dir.

Bunun için ecdat, “her geceni Kadir bil, her geçeni Hızır bil” demiş o büyük irfanıyla. Hayatın her anını, ebedi kurtuluşu elde etmek ve daha da önemlisi rıza-i Bârî’ye nail olabilmek için bir “fırsat” olarak görmüş.

Bütün bunları bir araya getirdiğimizde ortaya çıkan neticeye bakıyor ve “İşte bunun için “Üç aylar” diye bir şey vardır ve bu şey bir “şuur” olarak yaşatılmalıdır” diyoruz…

21 Temmuz 2012 – Milli Gazete

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Ahmed b. Hanbel, I, 259; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, IV, 189.