İmam Ebû Hanîfe Ve Hadis İmamları-3

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Ebû Hanîfe, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları, Şahıslar, Temmuz Ayı 2010 OS

Bir önceki yazıda İmam Ebû Hanîfe’den rivayette bulunan ve Kütüb-i Sitte müelliflerine hocalık etmiş olan büyük muhaddislerin İmam Ebû Hanîfe’den rivayette bulunduğunu görmek için el-Mizzî’nin Tehzîbu’l-Kemâl’ine bakmanın yeterli olacağını söylemiştim. Keza Kütüb-i Sitte müelliflerinin onun rivayetlerine yer vermemiş olmasının “güven” meselesi olarak algılanmaması gerektiğini birkaç örnek üzerinden ifade etmeye çalışmıştım. İbn Hacer el-Askalânî’nin, Ta’cîlu’l-Menfa’a’sı konumuz açısından son derece önemli bir çalışmadır. Zira bu eserde 4 mezhep imamı tarafından rivayetleri alınmış olduğu halde Kütüb-i Sitte’de rivayetlerine yer verilmemiş … Devamını Oku

Okuyucu Soruları 24 İmam Ebû Hanîfe Ve Hadis İmamları-2

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Ebû Hanîfe, Gazete Yazıları, Haziran 2010, Haziran Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları, Şahıslar

Kütüb-i Sitte müelliflerinin İmam Ebû Hanîfe’nin rivayetlerine yer vermemesinin son derece önemli teknik boyutları vardır. Böyle meselelerin herkes tarafından ve uluorta konuşulması büyük zararlara sebebiyet verir. Bizler, bütün mü’min kardeşlerimiz hakkında, ancak özellikle de bu ümmetin rehberleri olan o imamlar hakkında konuşurken, onların hemen yanı başımızda durduklarını farz ederek ve ağzımızdan onlar hakkında çıkan her sözün mahkeme-i kübrada mutlaka karşımıza dikileceğini bilerek konuşmalıyız. Belki sıradan bir insanın hakkına girmenin zararı kendimizle sınırlı kalır; ama o büyük insanların … Devamını Oku

İmam Ebû Hanîfe Ve Hadis İmamları-1

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Ebû Hanîfe, Gazete Yazıları, Haziran 2010, Haziran Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları, Şahıslar

Soru “Sayın hocam dün bir mesele oldu. Arkadaşın biri dedi ki, Kütüb-i Sitte müellifleri İmamı Azam’a güvenmedikleri için ondan hadis nakletmemişler. Bu konuyu biraz geniş şekilde izah ederseniz duacınız olurum.” Cevap İmam Ebû Hanîfe hakkında Hadis imamlarından bazılarının menfi bir kanaat taşıdığı doğrudur. Bunun sebepleri üzerinde ayrıntılı olarak durmak gerekir. Şimdilik şu kadarını söyleyelim: Bu menfi kanaat, İmam Ebû Hanîfe hakkında “bizzat” gözlemlenmiş ve tecrübe edilmiş “gerçeklere” değil, ya birtakım yanlış anlamalara veya önyargılara dayanmaktadır. Kütüb-i Sitte … Devamını Oku

Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-4

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Haziran 2010, Haziran Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Okuyucu sorusunun ikinci kısmı, “Mahmud Efendi”, “Süleyman Efendi” gibi somut isimler üzerinden sorulmuştu. Adı zikredilen zatların, bu Din’e, bu Ümmet’e son derece büyük hizmetleri olan kimseler olarak bilinmesi ve hürmette kusur edilmemesi gerekir. Halkımızın bu gibi güzel insanlarla münasebeti, onların kılavuzluklarından azami istifadeye gayret etmek şeklinde olmalıdır. Özellikle Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekildiği dönemden itibaren ulema ve suleha bu Ümmet’e yol gösteren kandiller olarak son derece kritik bir misyon üstlenmiştir. “Bu alimdir, öbürü mürşiddir” gibi –tabir yerindeyse– “üstad … Devamını Oku

Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-3

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2010, Mayıs Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Bir önceki yazıyı, iki türlü cariyelik statüsü olduğunu, bunlardan birincisinin “hizmetçi cariyelik” olduğunu belirterek bitirmiştik. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz hocanın ifadesiyle “İslam Hukukundaki cariyelerin çoğunluğu asrımızdaki işçi kadınlar veya evlere gelen hizmetçi kadınlar gibidirler. Değişen sadece isimleridir. Yani her cariye ile illa da karı koca münasebeti akla gelmemelidir. Başkalarının hanımı bulunan veya sadece efendisinin evindeki hizmetleri görmekle mükellef olan cariyelerin sayısı, belli şartlar çerçevesinde karı koca hayatı yaşanılan cariyelere nisbetle en az on katıdır. Bugün hizmetli kadınlar … Devamını Oku

Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-2

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2010, Mayıs Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Cariyelik ve kölelik meselesi, modern zamanlarda adeta bir utanç vesilesi gibi karşılanan hususların başında geliyor. Müslümanlar kendi inançlarından, kaynaklarından, geçmişlerinden… hasılı “kimliklerinden” öylesine uzaklaştırılmış, öylesine yabancılaştırılmış durumda ki, herhangi bir “çağdaş” mahfil tarafından tenkit bağlamında gündeme getirilen herhangi İslamî bir meseleyi refleksif olarak “geçmişi suçlama” psikolojisiyle karşılıyoruz! İnsaflı gayrimüslimlerin gösterdiği sağduyu ve tarafsızlığı biz kendi geçmişimize ve kimlik unsurlarımıza gösteremiyoruz. Hakikat ne yazık ki bu! Endonezya ve Cava’da 17 yıl devlet görevlisi olarak çalışmış, bir ara Müslüman … Devamını Oku

Cemaat Psikolojisi, Cariyeliğin Mahiyeti-1

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2010, Mayıs Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Soru “İslam’da cariye sistemi nasıldır? Milli Gazete’de yayınlanan bir yazıda “Hürrem Sultan bir cariyedir, çocuk doğurunca hürriyete kavuştu, cariyelikten çıkıp zevce ünvanını aldı…” denmişti. Cariye köle midir? Köle ise konumu nasıl oluyor? Hürrem Sultan cariye iken doğan çocuğu Kanuni Sultan’dan oluyorsa Kanuni’nin eşi oluyordur o zaman. Öyleyse neden cariye diye anılıyor? Bir adamın cariyesi kendi eşinden farklı mıdır? Öyle ise İslam’a göre nasıl oluyor? 4 eş + cariye mi, yoksa cariye de İslam’ın ölçüsünde olan 4 kadının … Devamını Oku

Namazda Ayakların Durumu-2

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2010, Mayıs Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Namazda ayakların durumuyla ilgili olarak Muhammed Enverşâh el-Keşmîrî sözlerini şöyle sürdürür: “İbn Mes’ûd’un demek istediği, buradaki durumun tam aksidir. Yani o kişi ayaklarını birbirine bitiştirmiş, aralarını açmamıştır. İbn Mes’ûd, “ayakları serbest bırakma (murâveha)” ifadesiyle, ayakların arasını açmayı kasdetmiştir. “Şu halde Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi ile en-Nesâî rivayetinde geçen “saff” kelimesi birbirinin tam aksi anlamdadır.”[1]Feydu’l-Bârî, II, 236-7. el-Keşmîrî’nin kasdettiği şudur: Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi, cemaatten her binin saf halinde dururken ayaklarının … Continue reading Bu bahsi … Devamını Oku

İslamî İlimler ve Müslümanlığımızın Kıvamı

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Nisan 2010, Nisan Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

İçinden geçmekte olduğumuz süreçte Müslümanlık anlayışımız, İslamî ilimlerle herhangi bir irtibat kurma ihtiyacı hissetmeden ortaya konulan teorik ve “kurgusal” bir retorik üzerine inşa ediliyor artık. Giderek yükselmekte olan “kaynaklara dönelim” söyleminin ya da “Kur’an Müslümanlığı” trendinin üzerindeki tülü araladığınız zaman ortaya iki korkunç gerçek çıkıyor: İslamî ilimler konusundaki seviye ve ilgi kaybı ve bu durumun vücut verdiği çarpık Din anlayışı… “Varlık” meselesiyle iştigal etmesi ve bütün dinî ilimlerin ilkelerini ortaya koymayı tekeffül eden ilim olması dolayısıyla Kelam … Devamını Oku

Namazda Ayakların Durumu

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Nisan 2010, Nisan Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Soru Selamun aleykum, Namazda ayakların arasını 4 parmak aralıkta tutmanın sünnet olduğunu Nurul Izah, Merakıl Felah, Halebi Sağir kitabında okudum. Bu hüküm namazı yalnız başına kılan için mi geçerli? Çünkü Nebi (sas): “Vallahi ya saflarınızı düzeltirsiniz, yahutta Allah kalblerinizi başka başka taraflara çevirir.” dedi. Numan (ra) dedi ki: Ben sonra gördüm ki herkes omuzunu arkadaşının omuzuna, dizini arkadaşının dizine, topuğunu da arkadaşının topuğuna yapıştırıyordu.” (Ebu Davud, 662) Ayrıca Buhari’de şu rivayet var: Enes (r.a.)’in nakline göre Rasulullah … Devamını Oku