Ehl-i Kitab’ın Akıbeti ve Bir Tartışma

Ebubekir Sifil[dosya], 2008, 2008 Yılı, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları, Kasım 2008, Kasım Ayı 2008 OS, Okuyucu Soruları

Prof. Dr. Hayreddin Karaman hoca, Polemik Değil Diyalog isimli derleme kitapta yer verdiği görüşlerin tartışma konusu yapılması üzerine kendini savunuyor ve şunları söylüyor:

“Polemik Değil Diyalog” isimli kitapta (Ufuk Kitap, 2006) yer alan bir konuşmamda yukarıda özetlediğim bilgileri verdim. Görüş sahiplerinin delillerini açıkladım, çağdaş görüş daha yeni olduğu için onun delillerini daha geniş olarak açıkladım. Tabii konuşma, yazmadan farklı olduğu, ifadeler arasında dağınıklık bulunduğu için bazı kimseler yanlış anladılar, bazıları da fırsat bulmuşken bunu kötüye kullandılar.”[1]http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=13482&y=HayrettinKaraman.

Hoca’nın “yukarıda özetlediğim” dediği görüşler, kendisine tebliğin ulaşmadığı insanların uhrevî akıbeti konusunda Akaid imamlarının görüşleridir ve özetle şöyledir: İmam el-Mâturîdî ve genel olarak Maturidîler’e göre Allah Teala insana, kendisinin var ve bir olduğunu keşfetmeye yetecek aklı verdiği için, herhangi bir hak peygamberin tebliği kendisine ulaşmamış olan insanlar da bu kadarını (Allah Teala’nın var ve bir olduğunu) bilmekle mükelleftir. İmam el-Eş’arî ve genel olarak Eş’arîler ise kendisine peygamber tebliği ulaşmamış oylan insanların mükellef olmadığını söylemiştir. İmam el-Gazzâlî, Eş’arîler’in görüşlerine şöyle bir açılım getirmiştir: Peygamber tebliğinin, kişiye, gereği gibi ulamış olması şarttır. Tebliğin yetersiz biçimde ya da çarpıtılarak ulaştırılması kişiyi mükellef yapmaz.

Kendisine Efendimiz (s.a.v)’in tebliği yeterli ve gerekli biçimde ulaşmış olan Ehl-i Kitap konusuna gelince, iş burada karışıyor. Hoca, mezkûr kitapta Allah Teala’ya şirksiz ve ahirete şeksiz iman edip bir de iyi/düzgün bir hayat yaşayan Ehl-i Kitab’ın kurtuluşa ereceğini, bunların Müslüman olmalarının gerekmediğini söylüyor.

Yeni Şafak’taki yazısında ise şöyle diyor: “M. Abduh, Reşîd Riza ve Süleyman Ateş gibi çağımıza yakın veya çağdaş bazı alimlere göre ellerinde, aslı kısmen bozulmuş da olsa bir ilâhî kitap bulunan Hristiyanlar ve Yahudîler gibi Ehl-i kitab da, şirk koşamadan Allah’ın birliğine ve ahirete iman eder, salih amel işlerlerse, Son Peygamber’i de –bildikleri takdirde- inkar etmemek şartıyla ahirette kurtuluşa ererler.”

“İyi niyetliler için bir daha tekrar edeyim:

“1. Yukarıdaki görüşleri ben, kendi görüşüm olarak söylemedim, sahiplerini zikrederek naklettim (Bak. s. 28, 29, 35, 42).

“2. Bana göre dördüncü görüşe sahip olan kişiler de İslam alimleridir.

“3. Peygamberimiz’in gelmesinden sonra Ehl-i kitap da İslam’a davet edilmiştir, bunda şüphe yok, ancak Müslümanlığı kabul etmemeleri halinde davet edildikleri başka seçenekler de vardır; Sulh, teb’a olup cizye verme ve çağdaş bazı alimlere göre “Allah’a şirksiz, ahirete şeksiz inanma, salih amel ve Peygamberimiz’i inkar etmemek, O’nun da hak peygamber olduğunu kabul etmek.”

“Bana izafe edilen “Peygamber insanları İslam’a davet etmedi” sözü iftiradır. (Bak. 17, 37, 41).”

Elbette kimsenin Hoca’ya söylemediği bir şeyi zorla söyletmeye, isnad etmeye ya da iftirada bulunmaya hakkı ve yetkisi olamaz. Bu büyük bir günah ve suçtur. Ancak sadece adı geçen kitapta kullandığı ifadeler değil, daha önce yazdıklarına da baktığımızda bunu gönül rahatlığı içinde söylememiz zorlaşıyor. İşte birkaç örnek:

“Soru: “Hristiyanlar cennete gidebilir mi? Kur’ân’daki âyetlerden Bakara/2:62 ve Mâide/5:69’a göre “evet”, gidebilirler. Ama yine Kur’ân âyetlerinden Mâide/5:72 ve Âl-i İmrân/3:85’e göre ise “hayır”, gidemezler. Demek ki, bu konuda da Kur’ân’da çelişki vardır.”

“Cevap: “Hayır, Kur’ân’da çelişki yoktur; çelişki bazı kafalardadır. Kur’ân’ın cennete gireceklerini bildirdiği Yahudîler ve Hristiyanlar ile cehenneme gireceklerini bildirdikleri arasında fark vardır. Allah’a şirk koşmadan, Allah’ın bildirdiği dinlerine göre yaşayan ehl-i kitap (Yahudîler ve Hristiyanlar) cennete girecekler, şirke düşenler, “İsa Allah’ın oğludur…” diyenler, kendi dinlerine göre zulmedenler, haram yiyenler cehenneme gireceklerdir. Nitekim Müslümanlar da böyledir; iman ve salih amel sahipleri cennete, günahkârlar ise cehenneme gireceklerdir. Bunun böyle olduğunu bildiren âyetler arasında çelişki yoktur, birbirini tamamlama, konuyu bütünüyle açıklama ilişkisi vardır.”[2]Karaman, Hayatımızdaki İslam, 351.

“Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey; Allah’a iman, ahirete iman ve amel-i salihtir. Kur’an bir çok ayette bunu söylüyor; yani “Peygamber’e iman edin” demiyor. “Allah’a iman, ahirete iman ve amel-i salih” diyor. Bunları nazarı itibara alınca ben diyorum ki, İslâm, Ehl-i kitabı, tek seçenek olarak –son dinin mensubu olmak manasında– Müslüman olmaya çağırmıyor, “hanîfiyyete” (Hz. İbrahim çizgisindeki tevhîde ve bu manada İslâm’a) çağırıyor. Şöyle buyuruyor: “De ki, Allah doğruyu söylemiştir öyle ise tevhîde bağlanarak atanız İbrahim’in dinine uyun; o müşriklerden değildi.” (Âl-i İmrân: 3/95) Çağrı budur.”[3]Karaman, Polemik Değil Diyalog., 36-7.

Görünen o ki Hoca’nın, hem burada meseleyi sahiplenen tavrını, hem de daha önce yazdıklarına gözden geçirmesi gerekiyor.[4]Bu konuyu Rıhle dergisinin birkaç gün içinde çıkacak olan 3. Sayısında geniş bir şekilde ele aldım. Dileyen oradan takip edebilir.

Milli Gazete – 10 Kasım 2008

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=13482&y=HayrettinKaraman.
2 Karaman, Hayatımızdaki İslam, 351.
3 Karaman, Polemik Değil Diyalog., 36-7.
4 Bu konuyu Rıhle dergisinin birkaç gün içinde çıkacak olan 3. Sayısında geniş bir şekilde ele aldım. Dileyen oradan takip edebilir.