Din’de yenilik ya da ahkâmda değişim arayışı içinde olanların hemen tamamının, İslam’ın ilk üç asrına sıklıkla gönderme yapmasını bir tesadüf olarak görebilir miyiz?
Şüphesiz hayır!
Bu kesin cevabın ardından, meselenin “niçin”ini biraz kurcalayalım.
Öyle görünüyor ki, ilk üç asırda İslamî ilimlerin metodolojilerinin henüz sistematik halde teşekkül etmemiş olması önemli bir sebep. En az bunun kadar önemli bir diğer sebep de Hadis musannefatının bugün elimizde olduğu şekliyle henüz vücut bulmamış olması. Bir de tabii, Fıkıh sahasında henüz “mezhep” olgusunun yine bugün … Devamını Oku
Kirli Savaşın Tanıkları
Irak ve Afganistan işgalleri sürüyor. Dünyanın gözleri önünde oynanan ve kocaman bir yalandan başka gerekçesi olmayan bu kirli oyunda şimdi farklı bir dönemece gelindi. Amerika, Afganistan’da cepheye sürmek üzere Türkiye’den “muharip” kuvvet istiyor. Başı epey sıkışık anlaşılan…
Irak işgalinde de işler umdukları gibi gitmiyor. Her geçen gün batağa biraz daha fazla batıyorlar… Bu ahlaksız savaşı sürdürenlerin Dünya kamuoyu nezdindeki yalnızlıklarına, şimdi kendi ülkelerinde seslerini gittikçe yükselten örgütlü muhalefet de eklendi.
ABD’de, Irak ve Afganistan işgallerinde görev yapmış askerlerin bir … Devamını Oku
Televizyonda Din Konuşmak…
Star Tv. 30 Mart Pazar. “Her Açıdan” programı. Anladığım kadarıyla her hafta rutin olarak yapılan bir program.
Konuklar: Ankara İlahiyat’tan Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, Prof. Dr. Bekir Karlığa ve Aytunç Altındal.
Ana başlık: 21. yüzyılda dini daha iyi anlayabilir miyiz?
Ana başlık bu olunca bir televizyon programında ne konuşulur? Tabii ki hadisler, mezhepler cihad, recm cezası, kadının konumu, başörtüsü, Sahabe telakkisi, haremlik-selamlık… vs.
Ana tema: “Bir şey Kur’an’da varsa İslam’da vardır; Kur’an’da yoksa İslam’da yoktur.”
Ve inciler: Ebû Hureyre binlerce hadis … Devamını Oku
Yeni Bir Dergi
“Mecmûamız hakiki Selef’in ve temsilcileri olan Mezheb imamlarımızın yolunda ve izinde olmayı ve onların yolundan sapan şaşkınları adım atım ta’kib edip teşhir etmeyi şi’ar edinecektir…”
Yukarıdaki satırlar, Guraba dergisinin manifesto niteliğindeki tanıtım yazısından. Kendisini “Tasavvufî Edebî Siyasî Mecmua” olarak ifade eden Guraba, gerçeği söylemek gerekirse, alışılmış Tasavvufî dergi anlayışının epey dışında bir görünüm arz ediyor. Sadece fizik görüntüsünden değil, daha ilk sayısında Müslümanlar’ın aktüel meselelerine “tenkitçi” bir üslupla neşter vuran yazıların kemiyetinden de anlıyoruz ki, her şeyiyle farklı … Devamını Oku
Fıkha Danışmak
Karşılaştığımız cüz’î olaylarda tatbik ettiğimiz, ancak daha geniş çerçeveli olay ve olgular söz konusu olduğunda genellikle ihmal ettiğimiz bir davranış kodu Fıkh’a danışmak. Oysa hayatı müslümanca yaşamanın, Fıkh’a danışmaktan başka bir yöntemi yoktur.
Bugün sizinle Malikî mezhebinin X./XVI. asır alimlerinden Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Yahyâ el-Venşerîsî’nin el-Mi’yâru’l-Mu’rib adlı eserinde gördüğüm bir fetvayı paylaşacağım.
el-Venşerîsî bu eserinde, kendi fetvaları yanında, Endülüs ve Kuzey Afrika (Fas, Tunus, Cezayir) coğrafyasında kendi zamanına kadar yaşamış alimlerin (ki hemen tamamen Malikî mezhebine mensup olduklarını biliyoruz) … Devamını Oku
Abdülkerim Süruş: Modern Bir Savruluş-3
Gerek Yahudiler’in gerekse Hristiyanlar’ın, erken dönemlerden beri Kur’an’ın Allah Teala tarafından indirilmiş bir kitap olmayıp, Efendimiz (s.a.v) tarafından yazıldığı iddiasını tekrar edip durmakta olduğunu biliyoruz. Münhasıran modern zamanlarda bu iddianın tekrarından öte bir anlam ifade etmeyen tesbitlerin Müslüman kökenli kimselerden sadır olması bir tesadüf değil elbette.
İslam’ı modern değerlerle çatışmayan bir din olarak takdim etme gayretkeşliği, varlığı, hayatı ve o arada moderniteyi İslam merkezli olarak değil, İslam’ı modernite merkezli değerlendirmeye tabi tutma, yani atı arabanın arkasına koşma garabetinin … Devamını Oku
Abdülkerim Süruş: Modern Bir Savruluş-2
Efendimiz (s.a.v), “Karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yollarına uyacaksınız. Hatta onlar bir keler deliğinden girse, siz de gireceksiniz” buyurmuştu. Sahabe’nin, “(Bizden öncekilerden maksat) Yahudiler ve Hristiyanlar mı ey Allah’ın Resulü?” tarzındaki sorusu, “Onlar değilse kim?” cevabını alacaktı.[1]el-Buhârî, “Enbiyâ”, 51; Müslim, “İlim”, 6; Ahmed b. Hanbel, II, 327, 450, 511… jQuery(‘#footnote_plugin_tooltip_2978_9_1’).tooltip({ tip: ‘#footnote_plugin_tooltip_text_2978_9_1’, tipClass: ‘footnote_tooltip’, effect: ‘fade’, predelay: 0, fadeInSpeed: 200, delay: 400, fadeOutSpeed: 200, position: ‘top center’, relative: true, offset: [-7, 0], });
Modernist Yahudilik ve Hristiyanlık … Devamını Oku
Abdülkerim Süruş: Modern Bir Savruluş-1
Ülkemizde İlerici Gericilik, Aydınlık ve Dindarlık, Dinî Düşüncenin Yeniden Kurulması… vd. eserleriyle tanınıyor İranlı düşünür Abdülkerim Süruş. İran’da 1979 devriminden sonra Humeynî’nin danışmanlığını yapan, ancak ilerleyen zaman içinde fikrî değişiklikler yaşayan bir sima. İlk aşamada “İslam demokrasisi” fikrini savundu. Bugün geldiği noktada ise “İslamî devlet” söylemini terk etmiş durumda.
Şu anda bazı Batı üniversitelerinde dersler vermekte olan Süruş, Hollanda’nın en yüksek bilim ödülü “Praemium Erasmianum”a layık görülmüş. Her yıl farklı temalardaki çalışmalara verilen bu ödül, 2004 yılında Süruş’la … Devamını Oku
Dinde Reform Dindarlıkta Revizyon
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlatmakta olduğu eser, dinde reform kapsamında değerlendirilebilir mi?
Doğrusu çalışma tamamlanıp neşredilmedikçe bu konuda net bir şey söylemek mümkün ve doğru değil. Ancak özellikle Batı basınında yer alan haber-yorumlar ve oradan Türk basınına yansıyan değerlendirmeler karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin yaptığı açıklamalar üzerinden bazı şeyler söylemek durumundayız. Açıklamalar, Diyanet’in maksadı, dolayısıyla yapılan işin mahiyeti açısından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir aşamada bulunduğumuzu işaret ediyor.
Başkan Prof. Dr. Bardakoğlu, yapmaya çalıştıkları şeyin “dinde reform değil, din anlayışında … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-7
İbn Abdilberr, hepsi de senedli olarak Nûh b. Ebî Meryem, Yahya b. Nasr, Abdurrahman b. el-Müsennâ ve Hammâd b. Ebî Hanîfe’den, İmam’ın Sahabe’nin efdaliyeti konusunda yaptığı sıralamada önce Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer’i zikrettiğini nakletmiştir. Hz. Osman ve Hz. Ali’ye gelince, yukarıdaki zatların ilk ikisinin naklinde Hz. Ali ve Hz. Osman’ı sevdiği, üçüncüsünde, ilk iki halifenin zikrinden sonra “Ali ve Osman” dediği, dördüncüde de “Ebû Bekr, Ömer, Ali ve Osman’ı (diğer sahabilerden) üstün tutma” ifadesini kullandığı … Devamını Oku