Vahdet, günlük yazı tecrübemin üçüncü durağı. İlk köşe yazısının üstünden yaklaşık 15 yıl geçmiş. Bu konuda hiç tevazu yapmayacağım. İletişim Fakültesi’nde aldığımız “teorik” eğitimin üstüne bu tecrübe de eklenince, “idealimdeki gazete”den söz etmek için yeterli arkaplana sahip olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Bugüne kadar yazdığım gazeteler “idealimdeki gazete” profiline yüzde yüz oturan gazeteler değildi. Hatta o profilden “epeyce” farklı olduklarını söyleyebilirim. Vahdet dışındakilerin herhangi bir yanına müdahale edebilecek durumda değildim açıkçası. Yazdığım her bir gazete, o an benim için … Devamını Oku
“Keşke” Dememek İçin II
Bir önceki yazıda “cemaat”in dönüş-tür-me süreci ile ilgili gözlem ve değerlendirmelerimden iki küçük örnek aktarmıştım. Tahşiye Grubu ile ilgili yargı sürecinde ve daha pek çok hususta benzer tesbitler dile getirmiştim cemaat”in 2000’li yıllarında… O zamanlar “cemaat”in oluşturduğu etki o kadar güçlüydü ki, ne benim, ne de benimle birlikte bu tarz tesbitlerde bulunan diğer birkaç ismin sesi gerek yönetim kademelerine, gerekse geniş kitlelere ulaşma imkânı bulamadı yazık ki. Sesimizin ulaştığı yerlerde de “tefrikacılık”, “gerçeği görememe”, “haset”… gibi pek … Devamını Oku
“Keşke” Dememek İçin I
2000’li yılların başından itibaren yazmaya başladığım gazete yazılarına şöyle hızlıca göz gezdirdim. Dinlerarası Diyalog faaliyetleri bağlamında gerçekten çok fazla yazı yazmışım. Bu faaliyetlerin hem dinen hem de siyaseten ve stratejik olarak yanlış olduğunu ısrarla vurgulamış ve bu çalışmaları yürüten “cemaat”in geçirmekte olduğu zihniyet değişikliğinin altını çizmişim. “Cemaat”in her alanda güçlü bir çekim merkezi olduğu ve hatta Türkiye’de neredeyse her alanı “belirlediği” o dönemde küçük bir azınlık dışında o söylenenleri kale alan olmadı. Bediüzzaman merhumun inşa ettiği Nurculuk … Devamını Oku
Nereden Çıktı Bu IŞİD?
Son zamanlarda özellikle yurt dışı konferanslarının hemen tamamını bu meseleye hasretmek durumunda kaldım. Daha doğrusu talepler hep bu istikamette geliyor. Özellikle bir kısım gençlerimizin kafası hayli karışık. Bir yanda bir “Hilafet Devleti” ve o eksende sürdürülen bir “cihad” var; öbür yanda neredeyse bütün Ümmet burada bir arıza bulunduğunu söylüyor.. Öncelikle şunu söyleyelim: Bu bir arıza, evet. Ve bu arızayı konuşurken fotoğrafın bütününü ortaya koyabilmek için meseleye iki açıdan bakmak gerekiyor: IŞİD’i ortaya çıkaran iç ve dış faktörler, … Devamını Oku
Kimlik Krizi ve Tarihî Devamlılık
Selmân el-Fârisî (r.a) şöyle demiş: “Sonra gelenler, ilmi önce geçenlerden öğrendiği sürece insanlar hayır üzeredir. Ne zaman ki sonra gelenler kendilerinden öğrenmeden önce geçenler göçüp gider, işte o zaman insanlar helak olur.”[1]Ahmed b. Hanbel, Kitâbu’z-Zühd, 189; ed-Dârimî, “Mukaddime”, 11 (No: 248, 310). Bu hikmetli sözün bize anlattığı şudur: Bizi istikamet üzere tutacak olan ilim, (elbette burada söz konusu olan “naklî ilimler”dir), her bir neslin kesintisiz biçimde Efendimiz (s.a.v)’e dayanan silsilelerle öğrenip aktardığıdır. Burada iki unsun karşımıza çıkıyor: … Devamını Oku
Vahdetin Biricik Zemini
Ümmet’i tarih içinde bir arada tutan ve bugün de tutacak olan biricik zemin bu Din’in sabitelerinin oluşturduğu alandır. Bu alan, dahilî ve haricî her türlü yıkıcı/bölücü cereyana, tertibe rağmen Ümmet’i 1400 yıl bir arada tutmuştur. Hatta sadece “bir arada tutmak”la kalmamış, Ümmet’in insanlığa numune-i imtisal duruş ve tecrübesine de kaynaklık etmiştir. Ümmet’i kucaklayan tecrübe de buradadır, sahih ve sahici tasavvur da buradadır. Bu zemin üzerinde yürüyenler hiçbir zaman diğer kesimleri kendileri gibi düşünmeye/inanmaya zorlamamıştır. Bu sebeple ayrılıkçı … Devamını Oku
Vahdet için
‘Vahdet’ vurgusunu adını taşıyacak kadar önemseyen bir gazetedeki ilk yazının vahdet temalı olması son derece tabii. İtiraf edeyim, gazetenin adı Vahdet olmasaydı da yazacağım ilk yazının “vahdet” temalı olmasını önemserdim… Vahdet söz konusu olunca Ümmet’in birliğini-bütünlüğünü vurgulayan nassları bir bir sıralarız da, vahdetin şartları, imkânları ve olmazsa olmazları üzerinde çok fazla imal-i fikr etmeyiz genellikle. Oysa meselenin asıl önemli ve hassas noktası burasıdır. Bu noktayı netleştiremediğimiz için de vahdet söylemleri hep havada kalır… Öncelikle Kur’an ve Sünnet’in … Devamını Oku
Sünnet İnkârcılarının Zihniyet Ataları
Modern zamanlar, pek çok İslamî hüküm, değer ve inancın bizzat Müslümanlara tartıştırıldığı zaman dilimleri olarak kayda geçiyor. Her ne kadar biz benzer bir durumun Sahabe kuşağı henüz hayattayken yaşandığını görüyor isek de, arada önemli bir fark var: O dönemlerde bu meseleleri tartışanlar, Müslüman toplum tarafından hiçbir zaman benimsenmemiş, hep eğreti durmuş, hep “heretik/sapkın” olarak değerlendirilmiştir. Bugünse bilhassa Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte, bir devlet gücünü, bir sermaye birikimini arkasına alan bu tür yapılanmalar, elde ettikleri imkânlarla bid’atlarının … Devamını Oku
Yine Suriye – 3
“Suriye’de yönetime kaşı ayaklananları Batı silahlandırıyor ve destekliyor” şeklindeki argümana gelince, birkaç kere yazmıştım, tekrar edeyim: Suriye’de bugün yönetime karşı silahlı mücadele veren halk, “Arap Baharı” sürecinin başlangıcında silah kullanmamak için hayli direndi. Sadece Esed yönetiminin yıllardır vaat ettiği reformları hayata geçirmesi talebiyle gösteri yapan insanlar vardı meydanlarda. Ancak yönetimin bu gösterilere mukabelesi kan dökmek şeklinde olunca ve bu tahammül edilemeyecek boyutlara ulaşınca silah kullanmak zorunda kaldılar. Suriye’de yönetime karşı direnenlerin Batı tarafından silahlandırıldığı meselesine gelince; yönetime … Devamını Oku
Yine Suriye–2
Geldiğimiz noktada, bilhassa İslamî değerleri hayata aktarmak gibi bir hedefi olan ve bunu Allah’ın izniyle ve arkasına aldığı büyük halk desteğiyle yapabilecek konumda bulunan Mısır, İran’ın, “İslam dünyasında Batı’ya kafa tutan tek ülke” söylemini boşa çıkartması dolayısıyla dikkatle takip edilmelidir. Bu aşamada gerek içeriden, gerekse dışarıdan Mısır’ı köşeye sıkıştırmaya çalışan güçlerin tezgâhlarına özellikle dikkat edilmelidir. Öte yandan BOP, eğer ABD’nin bölgedeki hâkimiyet alanlarını güçlendirmesi ve genişletmesi anlamına geliyorsa şu soruyu kendimize tekrar tekrar sormamız lazım: ABD’nin, Irak’ı, … Devamını Oku