Geçen hafta metnini naklettiğim “Noel” sorusunda yer alan maddelere aynı sırayla cevap vermeye çalışayım 1. Bu neyin mesajı? Çünkü biz Müslümanların bayramı değil? Batı’da azınlık statüsüne yaşayan Müslümanların, orada kalıcı olma kararı verdikten sonra yaşadıkları çok yönlü ve derin yapısal problemleri aşmak için zaman içinde bulundukları yerlerin aslî unsurları olan Hristiyanlarla diyalog ve iletişim ortamları tesis etme ihtiyacı hissettiği malum. Bu çerçevede çeşitli etkinlikler düzenledikleri de bilinen bir husus. Soruda Hollanda Diyanet Vakfı’na atfen zikredilen metin de … Devamını Oku
İran’ın Nükleer Gücünden Rahatsız Olmak
İran’ın, nükleer çalımalar konusunda Batı ile vardığı anlaşma konusunda herkes kendi durduğu noktadan yorumlar yapıyor. Konunun Batılı çevrelerce algılanış tarzı ile İran tarafından değerlendiriliş biçimi arasında 180 derece fark bulunduğu da bariz şekilde görülüyor. Batı da İran da varılan noktayı kendi açılarından “kazanım” olarak değerlendiriyor. Ruhani’nin işbaşına gelmesiyle birlikte İran’ın, devrimin temel vurgularından birini teşkil eden “Büyük Şeytan ABD” ile ciddi bir yakınlaşma içine girmesi, Rusya ve Çin ile aleni, bir kısım Batılı ülkelerle “örtülü” biçimde yürütülen … Devamını Oku
Noel – I
Vaktinde sorulmuş, ama cevabı bugüne sarkmış bir soru var sırada: Soru Bugün Hollanda Diyanet Vakfi noel mesajı yayınladı, okudum ve anlamaya çalıştım acizane. Aklıma takılan birkaç konu var. 1. Bu neyin mesaji cunku biz Muslumanlarin bayrami degil? İncil’den pasajlar öne sürülüyor günümüzdeki İnciller’e birşeyler eklenmiştir (papazlar veya onlara mensub olan kişiler tarafından) ve asıl inciller tahrip olmuştur. Kaynak veriyor ne kadar sağlam? Hz. İsa’nın belirtilen doğum tarihi doğru mudur? Thomas İncili ilk defa duydum benim bildiğim kadarıyla … Devamını Oku
Hangi Humeyni? – II
Humeyni’nin “muhalifler” hakkında söylediklerini aktarmaya devam ediyoruz: “(…) Bizim dışımızdakiler (İmâmiyye mezhebine mensup olmayanlar, E.S) “müslüman” olsalar bile bizim kardeşlerimiz değildir. Dolayısıyla (yukarıda zikrettiğimiz) o rivayetler, diğer rivayetlerde geçen “müslüman” tabirini açıklamaktadır. Buna göre gıybetin haramlığı, diğerleriyle islamî-imanî kardeşlik bağı bulunan “müslüman”a mahsustur… “(…) İlgili rivayetlere insafla bakan kimsenin, onların gıybetini yapmanın haramlığına delalet etmediklerinden şüphe etmesi uygun değildir. Hatta ilgili delillerin tamamının bir arada değerlendirilmesi durumunda, bu delillerin zahirinin, ancak “hak imamlara dost olan mü’min”in gıybetinin … Devamını Oku
Hangi Humeyni – I
Şia, şartlara göre kâh askerî marşlar, kâh kardeşlik türküleri eşliğinde İslam Dünyası’ndaki yayılmasına devam ederken, gözünü diktiği coğrafyalarda kendisine yakın bulduğu yerel unsurlarla çok yönlü işbirlikleri tesisini de büyük bir ustalıkla sürdürüyor. Hatta ABD ve Batılı ülkelerle başından beri el altından yürüttüğü ilişkileri son süreçte “göstere göstere” sürdürmekte bir sakınca görmüyor. Son birkaç gündür Yemen’de karşılaştığı “hesap dışı” durumun makro planda İran’ın İslam Dünyası’ndaki yayılmacı politikalarına radikal bir etki yapacağını –en azından kısa vadede– beklemek hayalcilik olacaktır… … Devamını Oku
İmam el-Eş’arî ve Mezhep İntisabı
Soru İmam Eş’arî’nin İmam Şafiî’nin talebe zincirinde olduğunu okumuştum. Fakat İmam Eş’arî 40 yaşına kadar mutezileydi deniyor. Nasıl olup da hem İmam Şafiî’nin talebe zincirinde oluyor, hem de 40 yaşına kadar mutezile oluyor? Cevap İmam el-Eş’arî’nin hangi fıkıh mezhebine bağlı olduğu konusunda Tabakât yazarları arasında ihtilaf vardır. Hanefîler onu Hanefî olarak takdim ederken[1]Bz. el-Kuraşî, el-Cevâhiru’l-Mudıyye, II, 544-5. Şâfiîler Şafiî,[2]Bkz. Tâcuddîn es-Sübkî, Tabakâtu’ş-Şâfi’iyyeti’l-Kübrâ, III, 347 vd. Mâlikîler Mâlikî olduğunu söyler.[3]Bkz. A.g.e., I, 352. Ancak –Allahu a’lem– doğru olan, İmam el-Eş’arî’nin … Devamını Oku
Usul İlimleri ve Müslümanlığımız
Müslümanların ahir zamanda –sadece– karşılaştığı fer’î/cüz’î meselelerin değil, aynı zamanda maruz kaldığı kimlik problemlerinin çözüm adresinin de İslamî İlimler olduğu, ayrıca delillendirilmeye ihtiyaç bırakmayacak kadar açık bir hakikattir. Zira “Müslüman” olmanın en tabii ve vazgeçilmez gereği budur. İslamî ilimlerin bize bekleneni vermesi de hiç şüphesiz, üzerine oturdukları “usul”lerin ihya edilmesiyle mümkün olacaktır. Usul zeminine otur-tul-mayan bir “İslamî İlimler tahsili/tedrisi”nin ete-kemiğe bürünüp hayatın içine girmesi, bizde beklenen zihnî dönüşümü sağlaması ve daha da önemlisi bize, bugünün dünyasına hakim … Devamını Oku
Seferîlik Kıstası ve Kadının Mahremsiz Yolculuğu – 4
Bir önceki yazıyı, Şafiî mezhebine mensup bir grup alimin, kadının mahremsiz yolculuğa çıkmasını yasaklayan hadisleri “güvenlik”le ta’lil ettiğini söyleyerek bitirmiştim. Bu alimlere göre, yolculuk esnasında ve gideceği yerde herhangi bir güvenlik problemi bulunmaması durumunda kadının mahremsiz olarak sefer mesafesi yolculuğa çıkmasında bir mahzur yoktur. İmam en-Nevevî, kadının farz olan hacc için mahremsiz çıkıp çıkamayacağı konusunda fukahanın görüşlerini özetle aktardıktan sonra şunları söyler: “Ashabımız, mahremi olmayan kadının nafile hacc, ziyaret, ticaret vb. gibi üzerine vacip olmayan bir iş … Devamını Oku
Kur’an Okurken Ağlamak
Modern zamanlarda Ümmet’in yaşadığı savrulmanın Kur’an üzerinden gerçekleşmesi ibretlik bir durumdur. Ümmet’e “hayra ümmetin” vasfını veren Kur’an’ın, aynı Ümmet’in yabancılaşmasına aracı kılınması, başkaları tarafından değil, kendini ona nisbet edenler tarafından gerçekleştirilen bir operasyon… Benim yıllar evvel bir tv programında “Kur’an okuma adabı” çerçevesinde söylediğim bazı sözler, anlama özürlüsü bir kısım çevreler tarafından “Ağlama Duvarı” nitelemesi eşliğinde servis ediliyor. Sanki “Kur’an sadece ağlamak için okunur. Ağlamayan da riyakârlık yaparak başkalarına ağlar gibi görünmelidir” demişim gibi videonun altına saçma … Devamını Oku
Kur’an Okurken Ağlamak
Modern zamanlarda Ümmet’in yaşadığı savrulmanın Kur’an üzerinden gerçekleşmesi ibretlik bir durumdur. Ümmet’e “hayra ümmetin” vasfını veren Kur’an’ın, aynı Ümmet’in yabancılaşmasına aracı kılınması, başkaları tarafından değil, kendini ona nisbet edenler tarafından gerçekleştirilen bir operasyon… Benim yıllar evvel bir tv programında “Kur’an okuma adabı” çerçevesinde söylediğim bazı sözler, anlama özürlüsü bir kısım çevreler tarafından “Ağlama Duvarı” nitelemesi eşliğinde servis ediliyor. Sanki “Kur’an sadece ağlamak için okunur. Ağlamayan da riyakârlık yaparak başkalarına ağlar gibi görünmelidir” demişim gibi videonun altına saçma … Devamını Oku