Ramazan’la birlikte ara verdiğimiz Okuyucu Soruları faslına kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu arada hayli birikmiş bulunan soruların cevaplarının 2013 yılına sarkacağını da haber vermiş olayım. Soru “Hocam ben evli, iki çocuk babası bir kardeşinizim. Yıllardır babamlarla aynı evde oturuyoruz. Tabi haliyle birtakım sıkıntılar yaşadığımız oluyor maddi manevi bakımdan. Evimi ayırıp herkesi rahat ettirmek istiyorum. Bir yandan da yağmurdan kaçarken doluya tutulma durumu var. Yani ev alalım derken hiçbir şekilde içime faiz şüphesi gelmesini istemiyorum. Sizce ne yapmalıyım? … Devamını Oku
Rü’yet Mi, Hesap Mı? – 2
Allah Teala kâinata bir nizam koymuştur. Yıldız kümeleri, galaksiler, samanyolları gibi dünya da, ay ve güneş de o nizam doğrultusunda hareket ve deveran ederler. Bu çerçevede ayın, hangi zaman diliminde hangi menzile uğrayacağı, dünyadan görünüşünün hangi zaman diliminde ne şekil alacağı ve hilal halinin dünyanın neresinden ne zaman görülebileceği de hesapla ortaya konulabilir. Hilalin tesbitinin rü’yete (çıplak gözle görmeye) gerek olmaksızın, hesap ve astronomik gözlemle şaşmaz bir şekilde yapılabileceğini söyleyenler özetle bu argümandan hareket ediyor. Ama hemen … Devamını Oku
İran’la Derdim Ne?
“Arap Baharı” denilen süreç başladığında, İslam Dünyası’na nizamat verme hedefinden vazgeçmeyen ABD ve Batı’nın metot değiştirip postmodern bir “ikna süreci” başlattığı ve bundan sonra daha “yumuşak” manipülasyınlarla karşılaşmaya hazır olmamız gerektiği doğrultusunda yazılar yazdığımı okuyanlar hatırlayacaktır. Hatta İslam Dünyası’nın “kendi zaliminden kurtulma” iradesini bile gösteremediğini, bizi bizim zalimlerimizden Batılıların kurtarması gibi bir zilletin hiçbir izahının olamayacağını yazmıştım. Geldiğimiz noktada samimi kanaatim şudur: Libya’da ve Tunus’ta neler olduğu ve gidişatın nereyi gösterdiği konusunda hala mutmain değilim. Yeni yönetimlerin … Devamını Oku
Rü’yet Mi, Hesap Mı?
Bu sene de İslam Dünyası bu tartışmayı tekrar yamamak durumunda kaldı ne yazık ki. Bildiğim kadarıyla Türkiye ve birkaç Balkan ülkesi 25 Ekim Perşembe gününü Kurban bayramı olarak ilan ederken, 22 civarında ülke 26 Ekim Cuma’yı, yine birkaç ülke de 27 Ekim Cumartesi’yi Kurban Bayramının birinci günü olarak ilan etti. İhtilafın 1 gün olması artık alıştığımız bir durumdu. Hilalin tesbininin 2 günlük bir fark gösterebildiğine!! bu sene muttali olduk! Meseleye geçmeden önce bir noktanın altını kalın bir … Devamını Oku
Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-4
DİB toplantısı için hazırladığım müzakere metninin özetinin son kısmını arz ederek bugün bu seriyi tamamlayacağım. Zira sırada bekleyen önemli hususlar var… C ve D. İcma ve Kıyas üzerinde bizzat kimi “klasik” alimler tarafından ortaya konmuş farklı görüşler bulunduğu malum olduğuna göre, tebliğin ortaya çıkarmayı hedeflediği yapı içinde bu ihtilafların da tatminkâr izahı bulunmalıydı diye düşünüyorum. Öte yandan tarihte ortaya çıkmış olan ve bugün de kendisini yeni söylemlerle ifade eden birçok Kelamî fırka, yukarıdaki 4 husus üzerinde şu … Devamını Oku
Ulemanın “Usul” Çalışmalarını Nasıl Algılamalı?-1
Başlığı “Klasik Anlama Usullerini…” diye de koyabilirdim. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da “klasik-yeni” şeklindeki kategorizasyonun aldatıcı olabileceğini düşünüyorum. Gerekçesi, “Kur’an ve Sünnet’in Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlıklı konuyu tartışmak için oluşturulan İhtisas Toplantısı’na hazırladığım müzakere metninde mevcut. Bu metnin kısaltılmış halini birkaç yazı halinde görüşlerinize sunacağım: Dr. Tahsin Görgün’ün tebliğini, “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” meselesinin “zemini” üzerine kurgulaması, oldukça isabetli bir yaklaşım. Zira tebliğ sahibinin de ısrarla altını çizdiği gibi bu … Devamını Oku
İmamiyye Şiası, Akaid, Ümmetin Birliği, Mezhepçilik Vesaire-3
Sorular İran’ın İslam Dünyası’yla ilişkisinin “mezhebe dayalı devrim ihracı” politikası üzerine oturduğu gün gibi aşikâr iken, bu gerçeği görmeyenlerin kendilerine şu soruları sorup cevabını “hakikati rencide etmemeye özen göstererek vermeleri gerekir: Devrim sonrası İran’da Sünnî kesim ne durumdadır? Devrimin ölüm cezasına çarptırıp infaz ettiği sünnî alimlerin suçu neydi, sayıları kaçtı? Şu andaki ahvalleri nedir? İran Şiiliğinin Sünnîliğe bakışında devrim öncesiyle devrim sonrası arasında herhangi bir farklılık var mıdır, varsa nedir? Bu sorunun “söylemden öte”, somut hadise ve … Devamını Oku
Yeni Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları
“Kur’an ve Hadislerin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Yöntem Meselesi” başlığı altında DİB tarafından düzenlenen –bir önceki yazıda söz ettiğim– oturum, iki ana başlık etrafında şekillenmişti: “Yeni Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları” ve “Klasik Anlama Yöntemlerinin İmkân ve Sınırları.” Bu iki başlık doğrultusunda katılımcıların hazırladığı tebliğlerden her biri üzerinde durmaya ne benim niyetim var, ne de bu köşe buna imkân verir. Dolayısıyla tebliğler arasından bir seçme yaparak burada içeriklerinden ancak çok kısa olarak söz edebileceğim. Peşinen söyleyeyim ki, tebliğler … Devamını Oku
İmamiyye Şiası, Akaid, Ümmetin Birliği, Mezhepçilik Vesaire-2
(Bir önceki yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Editör) Eli kanlı Esed yönetiminin Türkiye’yi debelendiği kan gölünün içine çekme girişimlerinin tavan yaptığı bu süreçte İran hakkında yazdıklarımın bu sıcak gündemin psikolojisiyle okunmaması dileğiyle kaldığımız yerden devam edelim: İran’ın İslam Dünyası’yla ilişkilerine şöyle kuşbakışı bir bakalım: Arap ülkeleri içinde sadece Suriye gibi kendisine “mezhep” noktasında yakın gördüğü yönetimlerle ilişkileri, diğer ülkelerle kıyas kabul etmeyecek bir ağırlık taşıyor. İran’la “kardeşliğimizi” önemseyerek ilişkileri bu romantizm sarhoşluğu içinde görme ısrarında olanlara sorarım: Mısır’la, Tunus’la, … Devamını Oku
İmamiyye Şiası, Akaid, Ümmetin Birliği, Mezhepçilik Vesaire-1
İslam bir “ideoloji” değil, “Din”dir. “Din günü”nde kişi, “hangi dinden” olduğuna bakılarak muamele görecek. Allahu a’lem, kıyamet gününün Kur’an’da “din günü” olarak zikredilmesinin sebeplerinden birisi bu. Din’in temeli “akaid”dir. Akaid’in sıhhati, din ile tedeyyünün sıhhatini, akidenin fesadı, tedeyyünün fesadını müstelzimdir. Bir başka ifadeyle söylersek, akaidini kendi hevasına göre tanzim eden kişi, herhangi bir dinin müntesibi olduğunu iddia edemez. Etse de ciddiye alınmaz. İtikadî ayrışmalar mahiyet olarak ictihadî ihtilaflar gibi değildir. İctihadî ihtilaflarda kişi, detayları ilgili kitaplarda bulunan … Devamını Oku