Karaman hoca Hz. Mu’âviye (r.a) hakkındaki tavrını et-Teftâzânî’nin ifadeleriyle refere ediyor ve şöyle diyor: “Eserleri yıllarca Osmanlı medreselerinde okutulmuş bulunan büyük Sünnî alim Teftâzânî’nin (v. 792/1390) bu konuda söylediklerini önemli bir örnek olarak sunuyorum: “Sahabe arasında geçen kavgalar ve tartışmalar açıkça gösteriyor ki, onların bir kısmı haktan sapmış, zulüm ve günah sınırına ulaşmıştır. Bunun da sebebi kin, inat, haset, direnme, servet ve iktidar talebi, dünyanın çekiciliğine (lezzet ve şehvete) meyildir. Bu böyledir; çünkü her sahâbî masum (günahsız … Devamını Oku
Bediüzzaman ve Risale-i Nur-23
S–24) Sait Nursinin Ateizme karşı ehli kitapla birlikte hareket etmeliyiz demesi ne kadar tutarlı bir anlayıştır? Bildiğimiz kadarıyla komünizm ve ateizmi de başlatanlar ehli kitaptır. Öyle ise bu konu nasıl değerlendirilmelidir? Kur’an-ı Kerim’in Ehl-i Kitab’ı birtakım konularda diğer gayrimüslimlerden ayrı tuttuğu malumdur. Müslümanlar için onların iffetli kadınlarıyla evliliğin ve kestiklerini yemenin caiz olması bu durumun somut yansımalarıdır. Ancak bu “ayrıcalık” durumunun “hukukî” sahayla sınırlı olduğuna dikkat etmek gerekir. Ehl-i Kitap ile Müslümanların, sırf onların Ehl-i Kitap olması … Devamını Oku
Hz. Mu’âviye
Hayreddin Karaman hocanın bir cümlesi ve daha sonra o cümleyi açıklama/gerekçelendirme sadedinde kaleme aldığı yazı dolayısıyla gündeme gelen Hz. Mu’âviye hakkında, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Şia’nın iddia ve ithamlarına cevap vermek ve Ehl-i Sünnet’in konuya bakışını yansıtmak maksadıyla hayli çalışma yapılmıştır. Şia’nın tavrını anlamak mümkündür de, her fırsatta Ehl-i Sünnet oluğunu söylemekten geri durmayan insanların tavrını anlamak gerçekten mümkün değildir. Ne diyor hoca? “Peygamberimiz (s.a.) “Sövmeyin” diyor, ben de sövmüyorum, Peygamberimiz “onları seven benim sebebimle … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet’in Sahabe Telakkisi
Ehl-i Sünnet’in her konuda olduğu gibi Sahabe konusundaki tutumu da açık ve nettir. Bu konuda herhangi bir problem yok. Problem, şu veya bu kesimin/kimsenin Ehl-i Sünnet’in kabullerine aykırı düşen söz ve iddialarının halk üzerinde hemen şüphe ve tereddütlere yol açması, “bizim bu konudaki inancımız nasıl olmalıdır” türünden soru işaretlerine vücut vermesidir. Oysa normal olan, bu ümmetin avamının dahi itikadî konularda kale gibi sağlam/sarsılmaz bir bilinç ve teslimiyet durumunda olmasıdır. Ehl-i Sünnet, Sahabe’nin tamamını “udul” kabul eder. Bunun … Devamını Oku
Bediüzzaman ve Risale-i Nur-22
Bediüzzaman’ın siyasete bakışı konusunda geçen iki yazıda aktardıklarımdan hareketle şunu söylemek mümkün: Kendisi siyasete bizzat karışmak istemediği, hatta mesafeli durduğu gibi, talebelerinin de aynı şekilde hareket etmesini istemektedir. Ancak önemle belirtelim ki, buradaki “siyasete karışmak”tan kasıt, siyasî faaliyetlere girmek, özellikle de “seçilme” mevkiinde olmaktır. Yoksa Bediüzzaman’ın siyasetle ve siyasetçilerle hiçbir şekilde ilişki ve irtibat kurulmamasını istediği şeklinde bir sonuç çıkarmak yanlış olacaktır. Bilhassa CHP zihniyeti söz konusu olduğunda son derece tavırlı ve tepkili iken, DP iktidarında ilişkilerin … Devamını Oku
Meallerin Dünyası
Bin dört yüz yıldır bu ümmet Kur’an-ı Kerim’le ilişkisini İslamî ilimler ve İslam alimleri üzerinden kurmuş. “Meal” olgusunun dünyamıza girmediği o uzun zaman dilimi içinde bu ümmetin Kur’an’la sağlıklı irtibat kuramadığını ya da Kur’an’dan kopuk yaşadığını söylemek mümkün olmadığına göre, biraz frene basıp duralım ve şu sorunun cevabını arayalım: Meal olgusunu bilmeyen önceki nesiller ne yaptılar da Kur’an’la irtibat problemi yaşamadılar ve her hal-u kârda bizimkinden kavi olduğunda şüphe bulunmayan bir imana sahip oldular? Bütünüyle din tasavvurunu … Devamını Oku
Sünni Alimler Birliği
Geçtiğimiz Cuma günü Râbıtatu Ulemai Ehli’s-Sunne (Sünnî Alimler Birliği) isimli yapılanma resmen ilan edildi. Teşkilatın kurucuları ve Türkiye’deki üyeleri ile çok sayıda iştirakçinin katılımıyla yapılan basın toplantısını el-Cezîre televizyonu naklen verdi. Bu vesileyle mevcut deklarasyona ve şahsî düşüncelerime ilişkin birkaç hususu paylaşmak istiyorum. Bu teşkilatın kurucuları, Yusuf el-Karadâvî önderliğindeki Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin de üyesidir. Dolayısıyla Sünnî Alimler Birliği, Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin alternatifi veya rakibi değildir. Herhangi bir yapıya ve kuruluşa cephe almak, tavır koymak gibi … Devamını Oku
Bediüzzaman ve Risale-i Nur-21
Bediüzzaman’ın genel olarak siyasete bakışını özel olarak siyasetten uzak durmayı niçin tercih ettiğini tesbit masadıyla geçen Pazar günü Risale-i Nur’dan bazı alıntılar yapmıştım. Onlardan vardığımız sonucu bir cümleyle özetleyecek olursak, Bediüzzaman’a göre siyaset riskli ve muhataralı bir faaliyettir; kul hakkına girme ve zulüm işleme ihtimali hayli fazladır. Devam edelim: “Risale-i Nur’daki şefkat, vicdan, hakikat, hak, bizi siyasetten men’etmiş. Çünki masumlar belaya düşerler, onlara zulmetmiş oluruz. Bazı zâtlar bunun izahını istediler. Ben de dedim: “Şimdiki fırtınalı asırda gaddar … Devamını Oku
Türk-Arap İlişkileri?
Geçtiğimiz Cuma günü başlayan Avusturya yolculuğu, 2 gün süren çok bereketli programların ardından Pazar sabahı sona erdi. Avusturya’nın İslam’ı ikinci resmî din olarak tanıması, oradaki kardeşlerimize Avrupa’nın diğer ülkelerine kıyasla büyük avantajlar sağlamış. Söz gelimi cami görevlilerinin ve eğitimcilerin hemen tamamı Ezher mezunu. Bu sebeple ilmî seviye diğer Avrupa ülkelerine göre daha ileride. Elbette bu, oradaki hizmetlerin kalitesine de etki ediyor. Pazar sabahı indiğim İstanbul’da birkaç saatlik dinlenmeden sonra, “Türk-Arap İlişkileri Konferansı”na iştirak etmek üzere gece 22.00 … Devamını Oku
“Tecdid”le “İhdas” Arasındaki İnce Çizgi
Modernitenin etkisiyle iğdiş olmuş zihnimizde pek çok İslamî kavram ya dünyamızı tamamen terk etmiş ya da muhteva dönüşümüne uğramış durumda. Sapla samanı sıklıkla karıştırıyor olmamız bu yüzden. Muhteva dönüşümüne uğratılmış temel kavramlarımızdan birisi de “tecdid.” Bilindiği gibi Efendimiz (s.a.v), “Allah bu ümmete her yüzyıl başında dinini tecdid edecek bir(iler)ini gönderir” buyurmuştur.[1]Ebû Dâvud, “Melâhim”, 1; el-Hâkim, el-Müstedrek, IV, 567; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VI, 324. Bu hadisten hareketle bilincimize yerleşmiş bulunan “tecdid” kavramı, modern zamanlarda anlam dönüşümüne uğratılarak dinde “yenilik”, … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2