Elimizdeki risalelerin İmam Ebû Hanîfe’ye aidiyeti konusunda, muhteva tenkidi yaparak olumsuz görüş bildirenlerin bir kısmını bir önceki yazıda görmüştük. Bahse konu tenkitler hakkında detaylı değerlendirmelere geçmeden önce, mukaddime kabilinden birkaç noktayı tebarüz ettirelim: İmam Ebû Hanîfe, hicrî II. yüzyılın ortasında (150 yılında) vefat etmiştir. Bu tarihte en azından Irak coğrafyasında ve Kûfe/Bağdat bölgesinde hangi meselelerin konuşulup tartışıldığını kesin bir şekilde tesbit etmek için elde yeterli doküman mevcut değildir. Bir diğer husus da İmam’ın eserlerinin çoğunun imlâ suretiyle … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-3
Muhammed Ebû Zehra merhum, Ebû Hanîfe adlı eserinde, el-Fıkhu’l-Ekber hakkında bir muhteva tahlili yapar ve ez cümle şunları söyler: Bu eserde, Ebû Hanîfe döneminde veya ondan önce söz konusu edilmemiş meseleler yer almaktadır. Kaynaklarda, Ebû Hanîfe’nin çağdaşlarından veya daha öncekilerden, mucize, keramet ve istidrac arasındaki farka değindiğini nakleden herhangi bir bilgi yoktur. O asırlarda cereyan eden tartışmalarda bu konular yer almaz. Bunlar, Tasavvuf ortaya çıktıktan sonra Kelam alimlerince bahis mevzuu edilmiş meselelerdir. Bir de bu eserde İmam’ın, … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-2
İmam Ebû Hanîfe’ye aidiyeti tarih edilerek bize kadar intikal ettirilmiş ve her biri üzerine pek çok şerh, nazm vs. tarzında çalışmalar yapılmış olan risalelerin İmam’a ulaşan senedlerle nakledilmiş olması çok önemlidir. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi el-Kevseri merhum bu senedleri mezkûr risalelerin başında zikretmiş, el-Âlim ve’l-Müte’allim’e yazdığı takdim yazısında da kritiğini yapmıştır. Benzer bir ameliyeyi –hatta daha geniş şekilde– İşarâtu’l-Meram’a yazdığı mukaddimede yapmış, Abdülkahir el-Bağdâdî ve Ebu’l-Muzaffer el-İsferâynî’den, söz konusu risalelerin bir kısmını ona nisbet eden … Devamını Oku
Kur’an Müslümanlığı
Soru Bazı hocalar dinde reformun gerektiğini, hatta geç bile kalındığını söylüyor. Ancak, bunu böyle iddia edenlerin; halk arasında alışılagelmiş İslam anlayışına ters düştüğünü düşünüyoruz. Acaba eskiler mi Kur’anı anlayamadı, bizler mi Kur’anı yanlış anlıyoruz ? Düzeltilmesi gereken şeyler şöyle sıralanmaktadır.: Günümüzün şartlarına göre ayetleri insanın, toplumun, yararına göre yorumlamak. Kuran’ın amacı insanın yararıdır. Cevap Yukarıda dile getirilen hususların tek tek cevaplarını vermek kadar, belki ondan daha önemli olarak bu sorulara vücut veren anlayış üzerinde durulmalıdır. Gerek genel … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-1
Özellikle dilimize “İmam-ı A’zam’ın Beş Eseri” adıyla çevrilen risaleleri hakkında öteden beri şüpheler izhar edilen İmam Ebû Hanîfe herhangi bir eser kaleme almış mıdır? Almışsa bu eserler nelerdir ve el’an mevcut mudur? Mezkûr risalelerin ve daha başka eserlerin ona nisbeti ne kadar doğrudur? Muhammed Zâhid el-Kevserî merhum, mütekaddimun ulemanın eserlerinde İmam Ebû Hanîfe’ye ait olduğu söylenen kitapları şu şekilde tesbit etmiştir: Kitâbu’r-Re’y[1]İbn Ebi’l-Avvâm zikretmiştir., İhtilâfu’s-Sahâbe[2]Ebû Âsım el-Âmirî ve Mes’ûd b. Şeybe zikretmiştir., Kitâbu’l-Câmi’[3]el-Abbâs b. Mus’ab zikretmiştir., Kitâbu’s-Siyer, … Devamını Oku
Ruhsat Müslünmanlığı
İslam kolaylık dinidir. Kur’an’da, “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez”[1]2/el-Bakara, 185. buyurulmuştur. Efendimiz (s.a.v), de kabilelere gönderdiği görevlilere, “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın”[2]el-Buhârî, “İlm”, 11; Müslim, “Cihâd”, 6… buyurmuş ve iki şıktan birisini seçmek durumunda kaldığı zaman kolay olanı seçmeyi bir tavır olarak benimsemiştir… Yukarıdaki satırlar Din tasavvurunu “kolaylık” ilkesi üzerine bina edenlerin ağzından sıklıkla duyduğumuz tesbitleri yansıtmaktadır. Din tasavvurunun merkezine “kolaylık” ilkesini bir kere yerleştirdikten sonra, bizi dara düşüreceğini, sıkıntıya uğratacağını, hayat tarzımızı ve alışkanlıklarımızı etkileyeceğini düşündüğümüz … Devamını Oku
Kabir Azabı
Hz. Adem zamanında ölen ile Hz. Muhammed zamanında ölen aynı azaba mı çekilecek? Daha sonra ölen daha avantajlı mı oluyor? Her şeyden önce “Allah’ın adaleti” meselesinin basit ölçülerle ele alınamayacağını belirtelim. Bu dünyada 50, 60, bilemediniz 100 senelik bir ömür süresince küfür içinde yaşayanların, bunun karşılığında sonsuz bir azaba çarptırılması hangi maddî/beşerî adalet ölçüsüyle izah edilebilir? Cehennem hayatının kâfirler için de ebedî olmadığını söyleyenlerin bu mülahazayla hareket ettiğini biliyoruz. Ancak burada hesabın yanlış yapıldığını görmek durumundayız. Konumuza … Devamını Oku
Tartışmak
Modern hayatta Müslümanlar olarak en çok yaptığımız şeyin “tartışmak” olduğunu söylersem abartı yapmış olur muyum? Abartı yaptığımı düşünenler de, hak verenler de olacaktır. Bu hüküm cümlesinin de yeni bir tartışmaya vesile olmaması için araya bir “belki de” eklemek en iyisi. Ama bu bizi, meseleyi hafife alma hatasına düşürmemeli! Problem birkaç noktada kendini gösteriyor: Birincisi: Her şeyi, birkaç aşama sonra tartışmaya dönüşeceği açık olan bir konuşma tarzıyla halletmeyi tercih ediyoruz. İbn Teymiyye’nin tabiriyle “münasaha münazarası” değil, “muhasama münazarası” … Devamını Oku
Kolaylaştırılmış Fıkıh Üzerine-4
Gayrimüslim ülkelerde yaşan ve İslam’ı sonradan kabul eden insanların durumu konusunda belli kolaylıkların gösterileceği konusu izahtan varestedir. Özellikle İslam’a kısa bir süre önce girmiş olanların, bu yeni kimliklerini tam anlamıyla benimseyip içselleştirene kadar kimi hususlarda intibak problemi yaşayacağı tabiidir. Ancak ne bu durum, ne de oralara göçmen olarak gitmiş bulunan Müslümanlar, yaşadıkları ortamı ve şartları İslamîleştirmenin yollarını aramayı birincil hedef haline getirmekten azade tutulması söz konusu değildir. Dikkat edilmesi gereken husus şu ki, onlara yönelik fıkhî çalışmalar, … Devamını Oku
Hayız, Hadisler, Kabir Azabı
Hayız halinde namaz kılınmaz, oruç tutulmaz. Bu, Sünnet ile sabit bir hükümdür. Günümüzde bu konu hakkında ileri-geri konuşanlar, ya ilgili nakilleri kale almadıkları ya da delalet vecihlerini bilmedikleri için öyle davranıyor. Bu davranış şekillerinden ilki bid’at bir tutumdur. Herhangi bir konuda güvenilir rivayetlerle gelmiş Sünnet mevcut iken bir kimsenin onu bırakıp kendi görüşüyle amel edip fetva vermesi itikadî bakımdan son derece tehlikeli bir tutumdur. Böyle davrananların 4/en-Nisâ, 115. ayetinin muhatabı olmasından korkulur. Öte yandan bilindiği gibi icmaın, … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2