Hayız, Hadisler, Kabir Azabı

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları, Şubat 2008, Şubat Ayı

  1. Hayız halinde namaz kılınmaz, oruç tutulmaz. Bu, Sünnet ile sabit bir hükümdür. Günümüzde bu konu hakkında ileri-geri konuşanlar, ya ilgili nakilleri kale almadıkları ya da delalet vecihlerini bilmedikleri için öyle davranıyor. Bu davranış şekillerinden ilki bid’at bir tutumdur. Herhangi bir konuda güvenilir rivayetlerle gelmiş Sünnet mevcut iken bir kimsenin onu bırakıp kendi görüşüyle amel edip fetva vermesi itikadî bakımdan son derece tehlikeli bir tutumdur. Böyle davrananların 4/en-Nisâ, 115. ayetinin muhatabı olmasından korkulur.

Öte yandan bilindiği gibi icmaın, dayandığı senedin zannîliğini ortadan kaldırıcı özelliği vardır. Yani bir konuda tek kişi kanalıyla gelmiş bir rivayet varsa, yahut çok kişi kanalıyla geldiği halde rivayetin delaleti (nasıl bir hüküm bildirdiği) açık değilse, o rivayetin bildirdiği mesele hakkında bilahare vuku bulan icma, söz konusu zannîlikleri ortadan kaldırır, rivayetin bildirdiği hüküm kat’iyet kazanır.

Hayız halindaki kadının namaz kılıp oruç tutamayacağı konusundaki rivayetlerde esasen ne sübut, ne de delalet yönünden bir problem var. Ancak bir an için böyle bir problemin mevcut olduğunu farz edelim. Bilahare bu mesele hakkında oluşmuş bulunan icma, meseleyi nihaî noktaya bağlamış ve ilgili rivayetlerdeki zanniyeti ortadan kaldırmıştır.

Bu meseleyi bu köşede daha önce birkaç kere ele aldığım için daha fazla detaya girmeyeceğim.[1]İlgili yazılar  için bkz. ;24 Ekim 2005, http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=gazete&no=401. ; 13 Ocak 2007, … Continue reading

  1. Hadis ile farziyet-haramlık hükmü sabit olur mu? Evet olur. Buradaki “Hadis ile” ifadesi, aslında “Sünnet ile”dir. Yani Efendimiz (s.a.v)’in hüküm koyma yetkisi var mıdır? Kur’an’ın tek yetkili müfessir ve mübeyyini olduğu için, ilahî ahkâmı tafsil etme anlamında Efendimiz (s.a.v)’in teşri yetkisi vardır. Bu demektir ki O, –haşa– kendi arzu ve isteğine göre değil, ilahî vahyin kontrol, yönlendirme ve tesdiki altında hüküm koyar.[2]Bu konu hakkında detaylı bilgi ve örnekler için bkz.; http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=dergi&no=98. … Continue reading
  2. Kabirde azap var mıdır? Var ise Hz. Adem zamanında ölen ile Hz. Muhammed zamanında ölen aynı azaba mı çekilecek? Daha sonra ölen daha avantajlı mı oluyor? Ayrıca kabir azabı bir nevi yargısız infaz olmuyor mu?

Sondan başlayalım: Engin rahmet ve merhametiyle kullarını, sürekli olarak gönderdiği peygamberler ve kitaplar vasıtasıyla uyaran, varoluşun gerçeğini ve serencamını haber veren, yapacağımız her davranışın bir karşılığı olduğunu bildiren ve bizi sonumuzu belirleyecek olan tercihler yapma kudretiyle donatan Alemlerin Rabbi, bütün bunlara rağmen hak etmiş kimselere –önceden haber verdiği gibi– kabirde azap ettiğinde bu niçin “yargısız infaz” olsun?

Ayrıca “mahkeme-i kübra”, ne işleyiş ne de mahiyet bakımından bu dünyadaki mahkemelere benzer. Bu dünyadaki mahkemelerde, suçlu olsanız bile suçunuzu örtme ve hakimi/savcıyı aldatma imkânınız var. Dolayısıyla dünya mahkemeleri, delil, savunma ve hakim kanatinin bileşkesi olarak ortaya çıkar.

Mahkeme-i kübradaki yargı ise savunmadan savunmaya değişebilen, azabı hak etmiş olanların savunmayla kurtulabileceği türden bir mahkeme değildir. Herkes amel defterini ayan beyan görecek, bu dünyada bütün yapıp ettiklerinin en ince detaylarına kadar kayıt altına alındığını müşahede edecektir. Dolayısıyla oradaki yargı, nötr bir hakimin savunmaya ve delillere bakarak karar verdiği dünyevî yargı gibi değildir. Hangi günahkâr azabı hak ettiği halde “iyi bir savunma” yaparak mahkeme-i kübrada beraat edebilir?

Devam edecek.

Milli Gazete – 3 Şubat 2008