Recm bahsinde hükmün Sünnet’le sabit olmasını meselenin “zayıf noktası” zannedip oraya abanmak, ne yaptığını bilen bir müslüman için “dinî bir tutum” olarak ne kadar mümkündür? Böyle bir “imkân”dan ancak bir şekilde bahsedebiliriz: İlgili sünneti bize nakledenlerin güvenilirliği (zabtı ve itkanı), hatta “müslümanlığı” söz götürür olursa! Nitekim Haricîler bu konuda inkâr cihetinde saf tutanlar içinde en tutarlı davranışı sergileyenlerdir. Onlara göre “Hakem olayı”nda hakemler, onları hakem olarak tayin edenler, onların verdiği hükme razı olanlar, hatta sessiz kalanlar “mü’min” … Devamını Oku
Sünnilik Olmuyor, İ’tizal Verelim! Bizde Fırka Çok-1
Acaba Sahabe, herhangi bir hüküm hakkında “Bu ağır bir hüküm ey Allah’ın Elçisi; sevgi, merhamet ve insanlık anlayışıyla bağdaşmaz” gibi bir itirazda bulunmuş mudur? Böyle bir örnek hatırlayan var mı?..
Bazı Cemaatler Ve Metotlar Üzerine-1
Soru Hizmetler ne kadar büyük olursa olsun fikirde bizi hak çizgiden ayıran yaklaşımlara karşı tavrımız ne olmalı hocam? Hizmete destek mi verelim, fikirleri eleştirip o kardeşleri uyarmaya mı çalışalım, bir doktorun hastaya sen hastasın demesi gibi? Said Nursi eserlerinde cifiri çokca kullanıyor ve Kuranın tamamının cifir yoluyla bir tefsirinin yapılmasını istiyor. Cifirlede kendi ismine kadar Kuranda 40-50 işaret buluyor eserlerine ve kendisine. Hatta kıyametin zamanını bile söyleme cesareti gösteriyor. Bu Kuran ve hadislerde açıkca reddedilmiyor mu? Cifir … Devamını Oku
Bir Tenkit Vesilesiyle-3
Öztürk, İmam Ebû Hanîfe’nin bir kısım alimler tarafından tenkit ve cerh edilmesini 4 sebebe bağlamaktadır: Zorba Emevî ve Abbasî yönetimlerine karşı çıkması ve bu yönetimlere karşı gerekirse kılıç kullanılmasını önermesi, İslam’da akılcı akımın öncüsü olması, Hz. Muhammed dışında eleştirilmez kişi, Kur’an dışında eleştirilmez kitap kabul etmemesi, Hadis diye nakledilen sözlerin Kur’an’a aykırı olanlarına Peygamberimizin sözü olarak itibar etmemesi. Bu maddeler üzerinde tafsilatlı bir şekilde durup her birini ayrı ayrı çürütmek benim için ayrı bir hoşluk olurdu doğrusu. … Devamını Oku
Bir Tenkit Vesilesiyle-2
Öztürk’ün, muhterem Eygi’yi tahkir edeceğim hıncıyla devirdiği çamlardan bir diğeri, “Kur’an’a çağrı” söylemini “tevhid” merkezli olarak takdim edip, arkasından da bu tavrı İmam el-Gazzâlî’nin el-Müstesfâ’daki tavrı ile refere etmesi. Gören de Öztürk’ün İmam el-Gazzâlî ile aynı vadide seyrettiğini sanır! Adı geçen eserinde bütün şer’î hükümlerin –belli şartlar ve rükünler doğrultusunda– kabil-i nesh olduğunu, ayetlerin tilavetinin mensuh hükmünün baki olmasının caiz, aynı şeyin tersi durum için de (tilavet baki, hüküm mensuh) söz konusu olduğunu, Sünnet’le sabit ahkâmın Kur’an’la … Devamını Oku
Sünni-Şii İhtilafı-8
Mezhep taassubu caiz mi? Bu sorunun cevabı bir önceki yazıda zımnen verilmiş oldu. Şayet itikadî kabuller mezhep tarafından belirlenmişse, başkaları tarafından “mezhep taassubu” olarak ifade edilen husus, böyle bir mezhebe bağlı kimse/kesim için “İslam’ın/imanın gereği” olmaktadır. Dolayısıyla bir mü’min için “dinine taassupla bağlı” ifadesini kullanmak ne kadar abes ve anlamsız ise, bu durumdaki bir mezhep müntesibi için de “mezhep mutaassıbı” tabirini kullanmak o kadar abes ve anlamsız olacaktır. Bu durumda “mezhep taassubu caiz değildir” demenin çok fazla … Devamını Oku
Bir Tenkit Vesilesiyle-1
Son birkaç gündür Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün, Milli Gazete yazarlarından Mehmet Şevket Eygi’ye yönelik “açık mektup”larını okuyoruz. Eygi’nin ne dediği ve Öztürk’ün ona niçin böyle mukabele ettiği elbette kendilerini ilgilendirir. İşin bu yönüne bir “okuyucu”dan daha ileri boyutta iştirak etmem ya da tepki vermem söz konusu değil. Bu tartışmada kimin haklı, kimin haksız olduğunun ve tarafların birbirleri hakkında kullandığı ifadelerden hangisinin hakkaniyet ölçülerini aştığının takdirini de okuyucu yapacaktır. Beni bu mektuplar bağlamında ilgilendiren nokta, Öztürk’ün görünüşte … Devamını Oku
Düşmanın Silahıyla Silahlanmak?!
İslam’ı şer-i şerifin sınırlar içinde yaşamanın nefsimizi zorlamaya başladığı, mücadele azmimizin “hayatın gerçekleri” karşısında kırılmaya yüz tuttuğu noktada ışık huzmesine tutunurcasına sarıldığımız bir tutamak olur bu söz. Rahatlatır bizi; acziyetimize bulduğumuz gerekçeleri, na-ehilliğimize uydurduğumuz bahaneleri bir anda “kesin delil” kılar! Ya da biz öyle sanarak kendimizi kandırmayı tercih ederiz! Kendimi bildim bileli duyarım “hadis” diye dilden dile aktarılan bu sözü ve kendimi bildim bileli muteber bir kaynakta anlam olarak bile geçtiğine rastlamadım. Nasıl olmuş da günlük hayatımızda … Devamını Oku
Sünni-Şii İhtilafı-7
Soru sahibinin ifadesiyle “mezhepten İslam’a açılmak” mümkün müdür? Bu soruyu şöyle sormak da mümkün: Mezhepsiz bir İslam mümkün müdür? Buradaki “mezhep” tabiriyle “itikadî mezheb”in kastedildiğini belirtelim ve şöyle bir genel tesbitte bulunalım: Mezhep meselesini hafife alanlar, mezhebi “İslam’ı sınırlayan” bir unsur olarak görenler ya da mezhebin gereksizliğini düşünenler aslında eşyanın tabiatına aykırı hareket ediyor. Şöyle: “İtikad”ı, Din’de inanılması ve reddedilmesi gerekenler olarak tarif ettiğimizde şunu söylemiş oluyoruz: Din’in sahibi olan Allah Teala ve bu dini O’ndan aldığı … Devamını Oku
Türkiye’de İslam Meselesi
Evet, Türkiye’de İslam bir “mesele”dir. Hem “değişmez gündem” olması dolayısıyla, hem de yaşadığımız bütün problemlerin uzaktan ya da yakından, doğrudan veya dolaylı olarak İslam’la ilişkili bulunması sebebiyle. Ne var ki yönetici elitler bunu açık yüreklilikle, soğukkanlılıkla ve objektif olarak görmemekte ısrarlı olduğu için Türkiye yapısal problemler yaşamaktan başını alamıyor. Size bir soru: Türkiye’nin AB’ye tam üye olması halinde (şükür ki bu bir hayal) Batılılarla birlikte, problemsiz bir şekilde yaşayabileceğimize inanıyor musunuz? Batı’ya gidenler, hele de oralarda tavattun … Devamını Oku