Kavaid-i Fıkhiyye’yi bıçağa benzetirsek bu doğru bir benzetme olur mu? İtiraf edelim ki olmaz. Bıçağı şerde de kullansak, sonuçta işleyeceğimiz cürmün boyutu bir insanın canıyla sınırlıdır. Ama Kavaid-i Fıkhiyye’yi maksadı ve hedefi dışında kullanmak isteyenlerin işlediği cürüm, pek çok insanın, hatta belki nesillerin günahına girmekten kaynaklanan bir cürümdür. Bu sebeple Mecelle’nin bıçağı benzetilmesi uygun değildir. Mesela “Ezmanın tegayyürü ile ahkâmın tebeddülü inkâr olunamaz” (Zamanın değişmesiyle hükümlerin de değişeceği inkâr edilemez) kaidesi (Mecelle, madde 39) böyledir. Bu madde, … Devamını Oku
Kavaid-i Fıkhiyye-2
Bir önceki yazıyı, adına “Kavaid-i Külliye” denenen kaidelerin mutlak olmadığını, onların da belli istisnalarla çerçeveli bulunduğunu izah ederek bitirmiştik. Yine o yazıda, Kavaid-i Fıkhiyye’nin belli bir bölümünün, birbirine benzeyen fer’î meselelerin aynı başlık (kaide) altına toplanmasıyla oluşturulduğunu söylemiştim. Kavaid-i Fıkhiyye’nin geriye kalan bölümü ise doğrudan doğruya nasslardan hareketle oluşturulmuştur. Mesela “Bir işten maksat neyse, hüküm ona göredir” kaidesi (Mecelle, madde 2), “Ameller niyetlere göredir” hadisinden alınmıştır. Efendimiz (s.a.v)’in “cevamiu’l-kelim” (az sözle çok şey ifade etme melekesi) hususiyetinin … Devamını Oku
Kavaid-İ Fıkhiyye-1
Kavaid’i konu edinen Pazartesi günkü yazım üzerine, konu hakkında detaylı bilgiye ihtiyaç bulunduğunu ifade eden birkaç mesaj aldım. Geriye dönük olarak Kavaid’den bahseden yazıları şöyle bir kontrol ettiğimde gördüm ki, bugüne kadar Kavaid’in sadece “ne olduğuna” değinmişiz. Oysa onun “ne olmadığı” da en az “ne olduğu” kadar önemli. Bununla ne kasdettiğimi daha sonraya bırakarak Kavaid’in kısa bir tarihçesini görelim. Fıkıh ilmi denince aklımıza iki alan gelir: Usul-i Fıkıh ve Füru-i Fıkıh. Usul-i Fıkıh Kur’an ve Sünnet’ten nasıl … Devamını Oku
Yanlış Doğruya Götürmez
Son zamanların modası… Çeşitli şekillerde tezahür eden bir tür “ibahacılık” versiyonu adeta… Herhangi bir “İslamî” faaliyet yürütüyorsanız, tepki çekmemek için (erkekseniz) altın yüzük takabilir, (kadınsanız) başörtünüzü açabilirsiniz… Hatta “takmalısınız”, “açmalısınız”… Yaptığınız kocaman işler karşılığında böyle ufak tefek meselelere takılmak ufuksuzluktur!.. Hem, değil mi ki Efendimiz (s.a.v) Hudeybiye’de mü’minlerin aleyhine görünen bir anlaşma metnini onaylamış, hatta müşriklerin, “Allah’ın Resulü Muhammed” (s.a.v) ifadesinin metinden çıkarılarak yerine “Muhammed b. Abdillah” (s.a.v) ifadesinin konması konusundaki ısrarına direnmemiş, söyleneni yapmıştı?! Değil mi … Devamını Oku
Muhtelif Meseleler-2
Soru S.A Hocam; İslam ve Yeni Çağ adlı eserinizin yanlış hatırlamıyorsam 3. cildinde işlediğiniz bir yazıda Hz. Muaz (ra) ile ilgili, ictihada temel kabul edilen hadisi işlerken “Kuranda yoksa sünnete rucu ederiz” şeklinde manalandırma yapmışsınız. Nesefi’nin usulünün kıyas bölümünde bu hadis incelenirken “Peygamberimiz Kuranda yoksa dememiş Kuranda bulamazsan demiştir. Eğer yoksa deseydi ‘Kuranda hiçbir şeyi eksik bırakmadık’ ayeti ile çakışırdı” (çatışırdı olacak) denmektedir. Meşhur olan ifade şekli “Kuranda yoksa” bu bağlamda kullanılmalı mı? Cevap Öncelikle Hadis konusundaki … Devamını Oku
Sapma Açısı
“Coğrafî kuzey” ile “manyetik kuzey” arasındaki farka “sapma açısı” deniyor. İbresi hep kuzeyi gösteren pusula, sanıldığının aksine sabit bir manyetik kuzeyi göstermez. Manyetik alan, mekândan mekâna ve zamandan zamana değişiklik gösterdiğinden, manyetik kuzey de mekândan mekâna ve zamandan zamana değişkenlik arz eder. Sapma açısı, küreselleştiği söylenen dünyaya ayak uydurma gayretindeki müslümanların yaşadığı ibretamiz dönüşümü tasvir için oldukça uygun bir hareket noktası. “Küreselleşme” kavramının temsil ettiği değerler esasında değişimi kaçınılmaz görerek dönüşen müslüman, aslında bir süreç yaşıyor. Bu, … Devamını Oku
Geleneği Kutsallaştırmak Mı?
Geçen haftadan sarkan meseleye bugün noktayı koyalım. Hz. Peygamber (s.a.v)’in eğitim ve gözetiminde yetişmiş nesil olarak Sahabe’nin, Kur’an ve Sünnet’in doğru biçimde anlaşılmasında ayrı bir yerinin bulunması son derece tabiidir. Bu bedihî hakikat dolayısıyladır ki, Sahabe bir konuda görüş birliği ettiğinde Müslümanlar için o, kesin bir delil olur. Usul-i Fıkıh kitaplarında İcma’ın delili olarak zikredilen “Ümmetim dalalet üzere birleşmez” hadisinin, evvelemirde Sahabe’nin icmaının hücciyyetine delalet edeceği açıktır.[1]Her ne kadar tarikleri tek tek ele alındığında her birinde bir … Devamını Oku
Din’de Mutlaklık-İzafîlik
Ortodoks Yahudiliğin “izafî olanı mutlaklaştıran” tavrına karşılık –ki Katolik Hristiyanlık’ta Kilise’nin yorumları da aynı konumda kabul edilir–, Protestanlığın “mutlak olanı izafîleştiren” tavrını bir önceki yazıda özetle görmüştük. (Bu cümledeki “mutlak” ve “izafî” sözcüklerinin “o dinler bakımından” kullanıldığına dikkat edilmelidir.) Acaba İslam açısından durum nedir? Piramidin tepe noktasında Kelam-ı İlahî vardır. Bütün tafsilat ve teferruatıyla Din’i gerek ilke, gerekse potansiyel olarak bünyesinde barındırdığı için Hakk’ın biricik ölçüsü ve hidayetin tek kaynağı odur. Doğrudan doğruya Kelam-ı İlahî olması dolayısıyla … Devamını Oku
“Yahudileşmeyin” Derken Protestanlaşmaya Çağırmak
Bir önceki yazıda problemi ortaya koymuştuk.[1]O yazıda ed-Dürretu’l-Mudiyye adlı risalenin Takiyyüddîn es-Sübkî’ye ait olduğunu söylemiştim. er-Resâilu’s-Sübkiyye’nin naşiri de böyle söylüyor. Hatta Zâhid … Continue reading Bugünden itibaren cevabın izini sürelim. Her şeyden önce epistemolojik bakımdan Yahudiler’in Talmud anlayışı ile Müslümanlar’ın kaynak anlayışı arasında bariz bir farklılık vardır. Zira Yahudiler, “Tannaim” denen Mişna bilginlerinin Yazılı Tevrat üzerindeki yorumlarının Hz. Musa’ya Sina dağında verilen vahyin kapsamında olduğunu söyler. Tannaim’den olan ve Yahudi geleneğinde önemli bir yeri bulunan Rabbi Akiba ile ilgili … Devamını Oku
Kıyas Maa’l-Fârık
Ortodoks Yahudilik, biri “yazılı”, diğeri “sözlü” olmak üzere iki Tevrat kabul eder. “Yazılı Tevrat”, eldeki Eski Ahid’i, “Sözlü Tevrat” ise Eski Ahid yorumlarını, Mişna’yı ve daha genelde Talmud’u ifade eder. Rabbani Yahudilik’te Sözlü Tevrat, Yahudi din adamlarının yorumlarından ibaret olduğu halde, Yazılı Tevrat’tan daha üstün ve değerlidir. Hatta Sözlü Tevrat olmadan Yazılı Tevrat’ın bir değeri yoktur. Sözlü Tevrat olmadan Yazılı Tevrat’ın alfabesi bile anlaşılamaz. Yazılı Tevrat’ın bütün emir ve yasakları, doğru olarak uygulanabilmek bakımından Sözlü Tevrat’a muhtaçtır. … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2