Ehl-i Sünnet gövdeyi oluşturan ve bir önceki yazıda zikri geçen üç grup (Mâturîdî ve Eş’arîler, Ehl-i Hadis , Ehl-i Tasavvuf) arasında mevcut ihtilaflı alanı teşkil eden hususların başında Müteşabih dediğimiz –sıfatullah ile ilgili– bazı ayet ve hadislerin anlaşılma tarzı ile tevessül, rabıta gibi hususlar gelmektedir. Müteşabih nasslarla ilgili farklı yaklaşımlar, temelde Selef’in bu konulardaki tutumunun belirlenmesindeki ihtilaftan kaynaklanmaktadır. Mesela İmâmu’l-Harameyn el-Cüveynî, Selef’in tutumunu şöyle verir: “Te’vili terk, nassları zahirî üzere bırakmak ve anlamlarını Allah Teala’ya havale etmek.” … Devamını Oku
“Herşey İnsan İçindir; Din De”
Ülke seçime doğru gün sayarken bazı yerlere mesaj göndermek amacıyla mıdır, yoksa gerçekten öyle inandıkları için midir bilmem, bazı siyasetçilerin ağzından başlıkta okuduğunuz cümleyi sık işitir olduk. Buradaki “Din”den İslam’ın kastedildiğini varsayarak mezkûr yargı üzerinde düşünecek olursak şunları söylememiz gerekiyor: Bu cümlede vurgu “Din” kelimesine yapılıyorsa, cümle eksiktir. Çünkü malum olduğu üzere cinler de teklife muhataptır. Şu halde başlıktaki cümlenin mantıkî sonucu olarak “İnsan olmasaydı Din de olmazdı” dememiz gerekirdi ki, bunun doğru olmadığı açık. Eğer vurgu … Devamını Oku
Hamidullah ve Miraç
“Mr. Hamidullah, “Uzaktaki mescidin (Mescid-i Aksa, E.S.) Kudüs’te olduğu düsünülemez. Zira Kur’an-ı Kerim’in inzal edildiği devirde Kudüs’te mescid yoktu” diye zırvalıyor. Buna Buharî’deki bir hadis-i şerifle cevap veriliyor. Mescid-i Aksa’nın Mescid-i Haram’dan 40 yıl sonra yapıldığı belgeleniyor. “Hamidullah, çelişkili konuşuyor: “Peygamberimiz Mirac’tan inerken yerdeki Mescid-i Aksa’ya uğramıştır ve soranlara da burayı tarif etmiştir” diyor. Sonra “Peygamberimiz, orada şöyle bir mescid var idi ve şöyle bir binadır demedi” diyor. Bir hadis-i şerifle Mösyöye cevap veriliyor: (Mescidi Aksa’ya gittiğimi … Devamını Oku
Hakkı Teslim Etmek
Bir önceki yazıyı, Hamidullah hoca hakkında bir okuyucumdan gelen mesaja tahsis etmiş ve ilerleyen yazılarda, mesajda hoca hakkında dile getirilen iddiaları ele alacağımı söylemiştim. Hemen belirteyim ki, her yazdığında ve söylediğinde Hamidullah hocayı savunmak gibi bir gayretkeşlik içinde değilim. Gözettiğim tek maksat var: Hakkın ihkakı. Söz konusu mesajı yazan kardeşimin de, söylemediği şeylerle itham edilen ve kendisini savunma imkânından yoksun bulunan bir kimsenin, uğradığı haksızlığı huzur-u ilahide dile getireceğinin ve zerre miktarı dahi olsa bizlerden hakkını alacağının … Devamını Oku
Muhammed Hamidullah
Aslında bugün BBC’nin Hz. Meryem validemiz ile ilgili “belgesel”de (hangi “belge”ye dayanarak yapıldıysa!) sergilenen iğrençlikten bahsetmeyi planlamıştım. Ama Salı günkü yazımın sonunda Muhammed Hamidullah’a rahmet dilemiş olmama sinirlenen bir okuyucumdan gelen mesaj o yazıyı ertelememe sebip teşkil etti. Mesajda şöyle deniyordu: “Sayın Sifil, bugünkü yazınızın sonunu okurken gerçekten çok üzüldüm. Kendi kendime, “mezhepsizlerle mücadele eden mümtaz bir hocaefendi nasıl olur da Hamidullah’a rahmet okur? (…) Halbuki Ehl-i Sünnet alimleri onun mezhepsiz olduğunu bildirmişlerdir. (…) Yine İslam alimleri … Devamını Oku
Örnek Bir Davranış
Cumartesi günkü yazım üzerine muhterem Alioğlu’ndan gelen “farklı bakış açılarını telif” deneme ve önerisi dolayısıyla Hilafet-Kureyş ilişkisi üzerine dile getirmeyi düşündüğüm birkaç husustan şimdilik vazgeçiyorum. Alioğlu özetle şunu söylüyor: “Biz, işin başında ve Arap içinde Kureyş-mülk bağlantısına değil, hilafetin hep Kureyş’de kalacağı tezine itiraz ediyoruz. Çünkü hilafet belli bir dönemden sonra Osmanlılar’a geçmiştir. 4/en-Nisâ, 54’de “mülk-i azim”, zürreyit-i İbrahim (a.s)’dan olan Salihlere tahsis edilmiştir. İşin başında hilafet, Arap kabileleri içinde Kureyş’tedir. Çünkü hadisler onu zürriyet-i İbrahimin Araplar … Devamını Oku
Cevaba Cevap
Son iki yazıda bu köşenin konuğu olarak görüşlerini değerlendirmeye aldığım muhterem Celaleddin Alioğlu, cevabî yazısında bu başlığı kullanmış. Bana yazdıklarını ve benim söyleyeceklerimi birkaç yazı halinde okuyacaksınız. Burada bir noktayı vurgulama gereği duyuyorum. Benim gösterdiğim hassasiyet, bu Yüce Din’in iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’e yönelik en küçük bir tahrip, tahrif ve zedeleme girişiminin karşılıksız bırakılmasının dünya ve ahiretimizin mahvına müncer olacağı dehşetli gerçeğinden kaynaklanıyor. Alioğlu’nun böyle bir girişimde bulunduğunu söylemiyorum; ama kimi zaman iyi niyetle … Devamını Oku
Hilafetin Kureyşîliği ve Bir İtiraz
Geçen hafta Salı günkü yazımda Doç. Dr. Cem Zorlu’nun Yediveren yayınları arasında neşredilen İslam’da İlk İktidar Mücadelesi adlı çalışması üzerinde dururken Hilafetin Kureyşîliği ile ilgili hadise değinmiş ve aksi iddia edilmiş olsa da –Zorlu’nun da ortaya koyduğu gibi– Sakife günü bu hadis ile ihticac edildiğini söylemiştim.. Bana oldukça sık mail atan (ve garip Türkçesine bir türlü alışamadığım) Celaleddin Alioğlu böyle bir hadisin gerçekte var olmadığını belirterek başladığı mailinde, devamla şunları söylüyor: “Saqife günü hz ömer ebu bekr … Devamını Oku
Nakşbendilik
Bir önceki yazıda sözü kitaplardan açmışken bu yazıda da devam edelim istedim. İnsan Yayınları editörü muhterem Ahmet Murat Özel’in uzun sayılabilecek bir zaman önce lütfedip gönderdiği Bahâeddîn Nakşbend, Tasavvuf sahasındaki çalışmalarıyla tanıdığımız genç ve gayretli araştırmacı Dr. Necdet Tosun’a ait. Nakşbendîlik, sonradan ayrıldığı pek çok kol vasıtasıyla İslam dünyasının çok büyük bir kesiminde varlık ve etkinliğini sürdüren bir tarikat olmakla birlikte –kitaba yazdığı takrizde Hamit Algar’ın da belirttiği gibi–, tarihsel gelişiminin sistematik araştırması bugüne kadar yapılmış değildi. … Devamını Oku
Yediveren Göz Dolduruyor
Doktora görüşmesi için Ramazan’dan önce Konya’daydım. Değerli dostum Fikret Karapınar, faaliyetlerine 1 yıl önce başlamış olan Yediveren yayınevinin 4 kitabını hediye etme inceliğini gösterdi. Kendisine.bir kere de buradan teşekkür ediyorum. O gece otelde kitapları şöyle bir karıştırdım. Ankara’ya döndükten sonra Ramazan boyunca fırsat buldukça bu kitaplara kapandım. Gerçekten de her biri, sahasında önemli boşlukları dolduran bu ciddi çalışmalar için yazarlarını da gönülden tebrik ediyorum. Yediveren, çok yerinde bir girişimle İlahiyat Fakültesi’nde yapılan tezleri veya akademik formasyonlar etrafında … Devamını Oku