Soru sahibinin ifadesiyle “mezhepten İslam’a açılmak” mümkün müdür? Bu soruyu şöyle sormak da mümkün: Mezhepsiz bir İslam mümkün müdür? Buradaki “mezhep” tabiriyle “itikadî mezheb”in kastedildiğini belirtelim ve şöyle bir genel tesbitte bulunalım: Mezhep meselesini hafife alanlar, mezhebi “İslam’ı sınırlayan” bir unsur olarak görenler ya da mezhebin gereksizliğini düşünenler aslında eşyanın tabiatına aykırı hareket ediyor. Şöyle: “İtikad”ı, Din’de inanılması ve reddedilmesi gerekenler olarak tarif ettiğimizde şunu söylemiş oluyoruz: Din’in sahibi olan Allah Teala ve bu dini O’ndan aldığı … Devamını Oku
Türkiye’de İslam Meselesi
Evet, Türkiye’de İslam bir “mesele”dir. Hem “değişmez gündem” olması dolayısıyla, hem de yaşadığımız bütün problemlerin uzaktan ya da yakından, doğrudan veya dolaylı olarak İslam’la ilişkili bulunması sebebiyle. Ne var ki yönetici elitler bunu açık yüreklilikle, soğukkanlılıkla ve objektif olarak görmemekte ısrarlı olduğu için Türkiye yapısal problemler yaşamaktan başını alamıyor. Size bir soru: Türkiye’nin AB’ye tam üye olması halinde (şükür ki bu bir hayal) Batılılarla birlikte, problemsiz bir şekilde yaşayabileceğimize inanıyor musunuz? Batı’ya gidenler, hele de oralarda tavattun … Devamını Oku
Ehl-i Kitab’ın Akıbeti ve Bir Tartışma
Prof. Dr. Hayreddin Karaman hoca, Polemik Değil Diyalog isimli derleme kitapta yer verdiği görüşlerin tartışma konusu yapılması üzerine kendini savunuyor ve şunları söylüyor: “Polemik Değil Diyalog” isimli kitapta (Ufuk Kitap, 2006) yer alan bir konuşmamda yukarıda özetlediğim bilgileri verdim. Görüş sahiplerinin delillerini açıkladım, çağdaş görüş daha yeni olduğu için onun delillerini daha geniş olarak açıkladım. Tabii konuşma, yazmadan farklı olduğu, ifadeler arasında dağınıklık bulunduğu için bazı kimseler yanlış anladılar, bazıları da fırsat bulmuşken bunu kötüye kullandılar.”[1]http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=13482&y=HayrettinKaraman. Hoca’nın … Devamını Oku
Sünni-Şii İhtilafı-6
Vahdetin yaranmasında alimlerin vazifesi nelerdir? Ümmet’in birliğinin temini konusunda alimlere şüphesiz çok önemli görevler düşmektedir. Bunların başında, birlik-beraberlik meselesinin Ümmet için hava kadar, su kadar önemli olduğu gerçeğini seslerinin ulaşabildiği her noktaya ulaştırmak ve hür mü’mine bu zarureti kavratmak gelmektedir. Ancak birlik-beraberliğin gerçekçi bir zemin üzerine kurulması gereği de bir başka gerçek olarak karşımızda duruyor. Yusuf el-Karadâvî, Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin başkan yardımcılığına bir şiiyi getirerek, Şiilerle birlikte çalışma iradesini en üst seviyede izhar etti ve bunu … Devamını Oku
Koca Dayağı-3
Bir evvelki yazıyı Ahmet Kurucan’ın “… gerek klasik gerekse modern dönemlerde kaleme alınmış fıkıh müdevvenatında, İslam’a göre meşru boşanma sebepleri arasında müstakil olarak koca dayağını görmeniz mümkün değildir. Eğer bu cümleyi çok iddialı bulduysanız şöyle düzeltebilirim; en azından ben, şu ana kadar yaptığım fıkıh okumalarında koca dayağını müstakil meşru boşanma sebebi sayan içtihadî bir yaklaşıma hiç rastlamadım” şeklindeki ifadeleriyle bitirmiştik. Görünüşe göre Kurucan, gerek geçmiş ulemanın eserlerinde, gerekse modern zamanlarda kaleme alınmış çalışmalarda İslam’a göre meşru boşanma … Devamını Oku
Koca Dayağı-2
Cumartesi günkü yazıda, Sahabe’den el-Eş’as b. Kays (r.a)’ı evinde misafir etmiş olan Hz. Ömer (r.a)’in, “Efendimiz (s.a.v)’den bellediğim şu üç şeyi sen de ebenden belle” diyerek bir hadis naklettiğini görmüştük. Bu hadisede bizim için önemli olan şurası: Hz. Ömer (r.a) bu hadisi, el-Eş’as b. Kays (r.a) evinde misafir iken –aralarında geçen bir mesele sebebiyle– eşini dövdükten sonra nakletmiştir. Yani Sahabe’nin eşlerini dövmediği iddiası doğru değildir. Nüşuzundan (kocasına karşı serkeşlik etmesinden ve isyankâr davranmasından) endişe edilen kadının dövülmesiyle … Devamını Oku
Sünni-Şii İhtilafı-5
Sünni ile Şii aile kurabilir mi? (Yani biri-birilerine kız verip, oğlan alabilirler mi?) Bir kısım fıkıh ve fetva kitaplarında ehl-i bid’at ile evliliğin caiz olmadığı yönündeki hükümler üzerinde iyi düşünmek gerekir. Evet, kaynaklarımızda bid’at ehlinin arkasında namaz kılmak, şahitliğini kabul etmek… gibi konularda “ilke” zikredilmiştir. Bir kimse, bid’ati küfre varmadıkça mü’min kabul edilmek durumundadır. Dolayısıyla mü’min hakkında cari olan hükümler onun hakkında da geçerli olur. Bu doğru, ama bir başka doğru daha var: Bu türlü hükümleri bid’at … Devamını Oku
Koca Dayağı-1
Tekfir meselesini seri yazı halinde işlediğim günlerde Zaman’dan Ahmet Kurucan vasıtasıyla Fethullah Gülen hocaefendinin yeni içtihadından haberdar olduk. Devam etmekte olan seri yazıyı yarıda bırakmak doğru olmayacağı için sıcağı sıcağına bu içtihad üzerinde duramamıştım. Belki gündemden düştü, belki konuşulmaya devam ediyor, orasını bilemem; ama benim için mesele, görmezden gelinemeyecek kadar önemli. Bu yeni içtihadı önemli kılan, “miadı dolmuş bir hükmün, yenisiyle değiştirilmesi” anlamı taşıyor olması değil elbette. Asıl önemli nokta, nassla sabit bir hükmün, “zamanın gerekleri/anlayışı” ile … Devamını Oku
“Kutsal Kitaplar” Mı, “İlahî Vahiy” Mi?
Kitaplara iman ettik. O’nun kitaplarına… İnsan elinin değmediği, tertemiz, müberra kitaplara. Mukaddes elçilere vahyolunan münezzeh kelama iman ettik. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, hak ile batılı ayırt eden hidayet rehberine, Kur’an’a iman ettik. Enformasyon çağı denilen gönlü ve zihni kirlenmiş bu çağda arınmak için ırmağımız odur bizim. Doğruyu yanlışı bilmek için kaynağımız o. Ona imanımızı tazeleyelim, onu hak ettiği yere, gönlümüze koyalım. Yeniden. “İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine, Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri … Devamını Oku
Tekfir Meselesi-5
Küfür bir sözü söylemenin veya küfür bir fiili işlemenin kişiyi her hal-u kârda kâfir yapacağını söylemenin isabetli olmadığını, birkaç yazı boyunca yaptığım nakiller yeterince anlatıyor. Bu yazıda son bir nakle daha yer vererek meseleyi toparlamaya çalışacağım. İmam Ebû İshâk eş-Şâtıbî, el-İ’tisâm’da, “müteahhirundan biri” diyerek ismini zikretmediği bir alimden, bid’at fırkalar içinden, kâfir olduklarında bütün Müslümanların ittifak ettiği kesimlerin özelliklerini nakletmiştir. Bu özellikler, –Sebeiyye’nin Hz. Ali (r.a) hakkındaki itikatlarında olduğu gibi– Allah Teala’ya ortak koşmak, –Cenahiyye gibi– Allah … Devamını Oku