Hz. Âdem (A.S.) “ruh ile beden arasında”yken, yani yaratılış süreci tamamlanmamışken Efendimiz (S.A.V.)’in peygamber olması ne demektir? O süreçte Efendimiz (S.A.V.)’in ne ruhu ne bedeni varlık âlemine çıkarılmıştır! Böyleyken “nübüvvet” vasfının mahalli neresidir? Konuyla ilgili olarak İmam es-Sübkî’den alıntıya revam ediyoruz: “(…) Dolayısıyla bunun (Efendimiz (S.A.V.)’in nübüvvetinin, E.S.) kaçınılmaz olarak o vakit mana olarak sabit bulunmuş olması gerekir. Bundan maksat Efendimiz (S.A.V.)’in nübüvvetinin ilm-i ilahîde “ileride olacak” bir husus olarak bilinmesi olsaydı, Hz. Âdem (A.S.) ruh ile … Devamını Oku
Nübüvvet ve Mucize
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhum, modernistlerin, M. Abduh’la başlayan, Mustafa el-Merâğî ve Reşid Rıdâ ile devam eden “mucize inkârı” furyası üzerinde dururken bir noktaya dikkatinizi çeker: Mucizenin inkârı Nübüvvet’in inkârına, o da Allah’ı inkâra götürür. Mucizeyi inkâr hastalığına yakalananlar hakkında kullandığı şu ifade meselenin ciddiyetini çarpıcı biçimde dikkatimize sunmaktadır: “Allah’a imanla birlikte mucizeyi inkâr hamakat; Nübüvvet’e imanla birlikte mucizeyi inkâr ise katmerli hamakattır.” Modenistlerin, Kur’an’ın “mu’cizu’l-beyan” olduğu hakikatini inkârını, Kur’an ayetlerinin bir benzerinin getirilemeyeceği hakikatinin –bunun bizzat … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-2
Bir önceki yazıda Ali el-Karî’nin, “Hakikat-i Muhammediyye” konusunda İmam es-Sübkî’den yaptığı alıntıyı görmüştük. Ali el-Karî, o alıntının ardından el-Kastallânî’den iktibas ettiği ifadelerle konuyu anlatmaya devam ediyordu. Söz konusu iktibasa devam edeceğim. Ama önce İmam Takiyüddîn es-Sübkî’den yaptığı alıntı üzerinde bir miktar durmak istiyorum. el-Karî’nin alıntıladığı ifadeler, İmam es-Sübkî’nin Fetâvâ’sında geçiyor. Ancak el-Karî’nin, alıntıyı harfi harfine değil, bazı tasarruflarla ve muhtasar olarak aktardığı anlaşılıyor. İmam es-Sübkî’nin konuyla ilgili tespitleri son derece önemli olduğu için olduğu gibi aktarmakta büyük … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-1
Geçen hafta, “Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım” anlamındaki söz üzerinde dururken bu sözün “hadis” olarak sabit olmadığını, ancak anlamının doğru olduğunu söyleyen alimler bulunduğunu belirtmiştim. Ali el-Karî, el-Mevridu’r-Revî fi’l-Mevlidi’n-Nebevî isimli risalesinde konuyla ilgili oldukça dikkat çekici şeyler söyler. Evvela “Adem su ile çamur arasındayken ben nebi idim” rivayetini zikredip, “Her ne kadar bazı Hadis hafızları, “Bu rivayeti bu lafızla bulamadık” demişse de, manası sahih tariklerle gelmiştir.” Bu çerçevede el-Karî, “Adem ruh ile ceset arasındayken ben nebi idim” hadisini … Devamını Oku
Allah Teala Geleceği Bilmez Mi?
İlk duyduğumda inanmadım. Çünkü, “Bu kadarı olmaz” dedirten bir iddiaydı duyduğum. Sonra arkadaşlar internetteki bir ses kaydını dinlettiler. Evet; duyduğum doğruymuş: Abdülaziz Bayındır, kendisine telefonda, “Allah benim kiminle evleneceğimi bilmez mi? Sizin böyle bir şey söylediğinizi duyduk” diye soran kişiye, “Ben demiyorum; Allah diyor” diye mukabele ediyor ve devam ediyor: “Allah Teala önceden kararlaştırmışsa sana emreder mi, şununla evlen, bununla evlenme diye?” Sonra telefondaki ses, “Biz imamlarımızın bunun aksini söylediğini biliyorduk” gibi bir şey söyleyince şöyle mukabele … Devamını Oku
İki hadis–3
Okuyucu sorusunda, “Vatan sevgisi imandandır” sözünün Mevlana’nın Mesnevi’sinde de geçtiğine değinilmişti. Bundan önceki yazıda, Mesnevi üzerinde hızlıca yaptığım taramada bu sözün “hadis” olarak nakledildiğine rastlamadığımı yazmıştım. Mesnevi’yi biraz daha titiz bir şekilde inceleme imkânı bulduğum bugünlerde şunu tespit edebildim: Mevlana bu eserinde bir yerde “vatan sevgisi” ifadesini kullanıyor. Orijinal ifade şöyle: “Hemçonîn hubbu’l-vatan bâşed dorost / To vatan beşnâs ey hâce nohost” (Böylece vatan sevgisi doğrudur / Ama efendi, sen önce vatanı bir tanı) Tâhiru’l-Mevlevî merhum bu … Devamını Oku
Nübüvvet ve Mucize
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhum, modernistlerin, M. Abduh’la başlayan, Mustafa el-Merâğî ve Reşid Rıdâ ile devam eden “mucize inkârı” furyası üzerinde dururken bir noktaya dikkatinizi çeker: Mucizenin inkârı Nübüvet’in inkârına, o da Allah’ı inkâra götürür. Mucizeyi inkâr hastalığına yakalananlar hakkında kullandığı şu ifade meselenin ciddiyetini çarpıcı biçimde dikkatimize sunmaktadır: “Allah’a imanla birlikte mucizeyi inkâr hamakat; Nübüvvet’e imanla birlikte mucizeyi inkâr ise katmerli hamakattır.” Modenistlerin, Kur’an’ın “mu’cizu’l-beyan” olduğu hakikatini inkârını, Kur’an ayetlerinin bir benzerinin getirilemeyeceği hakikatinin –bunun bizzat … Devamını Oku
Şam’ın Önemi
Ahir zaman ile ilgili rivayetlere ıttılaı olanlar, bu zaman diliminde meydana gelen/gelecek olaylarda Şam’ın merkezî bir yere sahip olduğu/olacağı konusunda da bilgi sahibidir. “Ebdal”ın beldesi, modern zamanlarda maruz kaldığı imtihanı, öyle anlaşılıyor ki daha uzun süre yaşamaya devam edecek. Bu yazının konusu ahir zaman rivayetleri değil. Şam’ın İslam Dünyası’nın kendisini bulma yolunda geçirdiği bu sancılı süreçte ifade ettiği önem, en az yukarıda işaret ettiğim rivayetlerdeki kadar dikkat çekici. Bölgede sömürgen Batılı devletler eliyle kurulan kukla yönetimlerden biri … Devamını Oku
İki Hadis – 2
Bir önceki yazıda sorulan iki hadis üzerinde durmaya devam ediyoruz. Okuyucu sorusunda “Vatan sevgisi imandandır” hadisinin İmam-ı Rabbânî hz.nin Mektûbât’ında ve Mevlana’nın Mesnevi’sinde geçtiğine işaret ediliyor ve durumun hakikati soruluyordu. Evet, bu söz İmam-ı Rabbânî’nin Mektubat’ında geçmektedir. Adı geçen eserde 78 ve 155 numarayla yer alan mektuplarda bu sözün zikredildiğini görüyoruz. Ancak burada şunu belirtelim ki, İmam-ı Rabbânî bu sözü “hadis” diye zikretmemektedir. Numarasını zikrettiğim ilk mektupta (I, 133) bu sözü sadece zikredip geçmektedir. (Mektûbât’ın Türkçe çevirilerinden … Devamını Oku
İslamî İlimler ve Müslümanlığımız
İçinde bulunduğumuz süreçte İslamî ilimlerle aramızdaki ilişkinin hayatiyetinin fark edilmeye başladığını bir genel tesbit olarak dillendirebiliriz. İslamî ilimler tedrisi amacıyla açılan ilim müesseseleri var; belli bir ilgi oluşmuş durumda elhamdülillah. Bununla birlikte İslamî ilimlere zemin teşkil eden Asleyn (Usulüddîn ve Usul-i Fıkıh) konusunda kayda değer bir faaliyetin, bu ilimlerin tedrisi noktasında ciddi bir çalışmanın yapıldığını söylemek zor. Oysa bu iki ilim hakkı verilerek tedris edilmedikçe İslamî ilimler adına üretilen her bilgi temel bir eksiklikle malul olacaktır. Usul-i … Devamını Oku