Cübbeli Ahmet hoca geçen gün –televizyon kanalından da yayınlanan- bir sohbetinde şu meşhur “kefen” meselesini yeniden gündeme getirmiş. (https://www.youtube.com/watch?v=IeDnh6wZRz0) Hasbel kader temsil makamında görüldüğü Tasavvuf’a ve erbabına hiç yakışmayan seviyesiz, çirkin bir üslupla sürdürdüğü konuşmada benim, İhsan Eliaçık’ın sözlerine dayanarak kendisini 370 ₺ fiyatla “yanmayan kefen” satmakla itham etiğimi söylemiş. Bu mesele aylar önce gündeme gelmiş ve konuşulup bitmişken şimdi “müflis tüccar” gibi eski defterleri niye karıştırıyor Cübbeli hoca? Bir sohbetinde –benim bid’at ehliyle uğraşmayıp kendisiyle uğraştığım … Devamını Oku
Prof. Dr. Mehmet Çelik’e Açık Mektup
Sayın Çelik; Bu ülkedeki çoğu insan gibi ben de sizi televizyon ekranlarından tanıdım. Turgay Güler’le Ülke TV’de yaptığınız Tarih konuşmalarını ben de herkes gibi kaçırmamaya çalıştım. Bilhassa Yakın Tarih konusundaki çarpıcı tesbitleriniz, cesur çıkışlarınız, dik duruşunuz… karşısında, izleyen herkes gibi ben de “Budur!..” dedim. TRT 1’deki o talihsiz konuşmanıza kadar, bahsinizin açıldığı ortamlarda müşterek takdir cümleleriyle anıldınız hep…
“İslam Şairi” İkbal
İslam Coğrafyası’nın Batı’nın işgal ve istilasına maruz kaldığı –bilhassa 19 ve 20.– yüzyıllarda, Ümmeti uyandırmak ve işgale örgütlü biçimde karşı durmak için pek çok bağımsızlık hareketi ortaya çıkmıştır. Bu hareketlerde ulema ve üdebanın hiç şüphesiz ayrı bir yeri ve ağırlığı olmuştur. Söz gelimi İngilizlerin Hindistan’ı işgali sonrası 1857’de gerçekleşen büyük ayaklanmada Hint ulemasının ağırlığı tartışılmazdır. Bu ulemanın Hanefî-Mâturîdî çizgiyle Tasavvufî karakteri mezc eden Diyobend ekolünden geliyor olması, üzerinde ayrıca durulması gereken son derece önemli bir noktadır. (Hiç … Devamını Oku
DİA’daki “Kevserî” Maddesi
Türkiye Diyanet Vakfı’nın neşrettiği İslam Ansiklopedisi, Müslümanları kendi dillerinden anlatan müstesna kaynaklardan biri. Bugüne kadar gerek Doğu, gerekse Batı, İslam’ı ve Müslümanları ansiklopedik zeminde büyük ölçüde gayrimüslimlerin kaleminden çıkmış eserlerden okumak durumunda kaldı. Türkiye Diyanet Vakfı’nın uzun yıllara baliğ olan ve gerçekten büyük emek, malî külfet, organizasyon… gerektiren böyle büyük bir hizmetin altına imza atmış olması takdir edilecek bir hizmet. 44 ciltte tamamlanan bu muazzam esere ben de 15-20 civarında madde yazarak katkı verdim. En son kaleme … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi – 4
Geçen 3 yazı (1.Yazı, 2.Yazı, 3.Yazı için tıklayınız)* boyunca naklettiğim hususlardan açıkça anlaşılmaktadır ki İmam Ebû Hanîfe, Allah Teala’nın mekânsal anlamda “gökte” olduğunu söylemeyi kesinlikle onaylamamakta, tam tersine Yüce Allah’a mekân isnadı anlamına gelecek her türlü yaklaşımı reddetmektedir. Bütün bu arka planı aklımızda tutarak baktığımızda İmam’ın, Allah Teala’ya dua edilirken aşağıya değil yukarıya yönelmemizdeki hikmeti de, “Cariye hadisi” konusundaki tavrını da aynı bağlamda, yani “tenzih merkezli” olarak değerlendirmemiz gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla İmam Ebû Hanîfe’nin “Eynellah … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi – 3
İmam Ebû Hanîfe’nin “istiva”yı “yerleşme/mekân tutma” tarzında anlamadığını gösteren bir diğer husus da, gerek el-Fıkhu’l-Ekber‘de[1]Ali el-Karî’nin Minahu’r-Ravdi’l-Ezher’I ile birlikte, 119; Kemâluddîn el-Beyâdî, el-Usûlu’l-Münîfe, 43., gerekse el-Akîdetu’t-Tahâviyye‘de[2]Ebû Ca’fer et-Tahâvî, el-Akîdetu’t-Tahâviyye (Sa’îd Fûde’nin eş-Şerhu’l-Kebîr‘i ile birlikte), I, 682. Yüce Allah’ın zatı için bir sınır tasavvur etmenin doğru olmadığını vurgulamak amacıyla “lâ hadde leh”, “te’âlâ ani’l-hudûd ve’l-ğâyât” (“O’nun zatının bir sınırı yoktur”, “(Zatının birtakım) sınırlar(la mahdut olmasın)dan ve son noktaları bulunmaktan münezzehtir”) gibi ifadeler kullanmış olmasıdır. Allah Teala’nın zatının, Arş’a bakan … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi-2
Bir önceki yazıda İmam Ebû Hanîfe’den, “Allah Teala-mekân ilişkisi” konusunda aktardıklarımdan çıkan sonuçları şöyle maddeleştirebiliriz: Allah Teala, mahlukların sıfatlarıyla tavsif edilemez. Allah Teala, ihtiyaç duymaksızın ve üzerine yerleşmeksizin Arş’a istiva etmiştir. Allah Teala’nın arş’a istivası ihtiyaç dolayısıyla olsaydı, Arş’ı yaratmadan önce de bir başka mekânda olması gerekirdi? (Oysa) “nerede”, “mekân”, “şey” (gibi kavramlar ve medlulleri) yokken de Allah Teala vardı. Allah Teala’nın mahlukatına uzaklığı ve yakınlığı, mesafe uzunluğu ve kısalığı tarzında değildir. O’na dua edilirken aşağıya değil, … Devamını Oku
Kefen
İhsan Eliaçık tarafından gündeme getirilen iddia… CAH (Açılımı Cübbeli Ahmet Hoca oluyor herhalde) ürünleri satan bir site, “Ölünün kefenine yazdığında yahut bir kâğıda yazılıp kefenine konulduğunda. veyahut ceylan derisine yazılıp kefen içine konulduğunda meyyiti kabir azabından vesair sıkıntılardan kurtaracak” ifadeleriyle, normalinin birkaç katı fazlasına kefen satıyormuş. İster istemez bu tarz konularla ilgili sorulara muhatap oluyor; cevap vermek zorunda kalıyorum. Can sıkıcı bir durum doğrusu… Bu sitenin Cübbeli Ahmet hocayla irtibatı var mıdır, bilemiyorum. Cübbeli hoca olmadığını söylemiş. … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi-1
Soru İmam-ı A’zam’ın Allah’ın gökte olduğunu söylediği, Allah gökte değildir diyenleri tekfir ettiği naklediliyor, doğru mu? Doğruysa Allah mekândan münezzehtir sözü Ehl-i Sünnet’e ait bir inancı yansıtmıyor demektir. Ya da İmam-ı A’zam’ın Ehl-i Sünnet olmadığını söylememiz gerekir. Doğrusu nedir? Cevap İmam Ebû Hanîfe’nin, Allah Teala’nın gökte olmadığını söyleyenin ya da Allah Teala’nın gökte olduğunu inkâr edenin kâfir olduğunu söylediği, itikadda Selef çizgisini takip ettiğini söyleyen pek çok kimse tarafından iddia edilmiştir/edilmektedir. Bu, ya cehaletten ya da bilerek … Devamını Oku
“Keşke” Dememek İçin I
2000’li yılların başından itibaren yazmaya başladığım gazete yazılarına şöyle hızlıca göz gezdirdim. Dinlerarası Diyalog faaliyetleri bağlamında gerçekten çok fazla yazı yazmışım. Bu faaliyetlerin hem dinen hem de siyaseten ve stratejik olarak yanlış olduğunu ısrarla vurgulamış ve bu çalışmaları yürüten “cemaat”in geçirmekte olduğu zihniyet değişikliğinin altını çizmişim. “Cemaat”in her alanda güçlü bir çekim merkezi olduğu ve hatta Türkiye’de neredeyse her alanı “belirlediği” o dönemde küçük bir azınlık dışında o söylenenleri kale alan olmadı. Bediüzzaman merhumun inşa ettiği Nurculuk … Devamını Oku