Soru İnsanın gelecekteki akıbetinden korkup, geçmişteki günahları da hatırladıkça hep “Cehenneme gideceğim. Ben münafık mıyım? Daha çok günah işlemektense, cehenneme dahi gitsem ölmek daha iyidir” diye namazlarında ölmek için dua etmesi doğru mudur? Hatta öyle ki, günah işlememek için artık toplumdan uzak kalarak, tek başına bir yere çekilip yaşaması doğru mudur? Cevap Yüce Allah’ın bizi yaratırken fıtratımıza yerleştirdiği ruh-nefis gerilimi, Rahmanî ve şeytanî güçlerin çatışmasını temsil, insan da bu çatışmanın yaşandığı alanı teşkil eder. İçimizde iyi ile … Devamını Oku
Mezhep Hatalıysa?!
Soru 4 mezhepden birisine tabi olduktan sonra tabi olduğumuz mezhepde bariz hata görürsek diğer mezheplerden birisini taklit etmek uygun mudur? Bu şekilde yapmak mezhep imamının yaptığı ictihadı beğenmemek anlamına gelmez mi? Cevap Fıkh’ın çerçevelediği meseleleri üç grupta toplayabiliriz: Delaleti ve sübutu kat’î nasslara dayalı hükümler. Böyle hükümlerde hata, yanlışlık vs. söz konusu değildir. Namaz, Oruç, Zekât, Hacc vb. ibadetlerin farziyeti gibi “temel” ve muamelat ve ukubat sahasındaki “fer’î/cüz’î” ahkam hakkında nazil ve varit olan delaleti ve sübutu … Devamını Oku
İslam Toplumunda Gayrimüslimler-2
Asr-ı Saadet’te ve Dört Halife döneminde Gayrimüslimler’e, –İslam tarafından haram kılınmış olsa bile– kendi inançlarının yasaklamadığı işleri yapmaları konusunda serbestlik tanındığını genel bir tesbit olarak ifade edebiliriz. Detaylar aşağıdaki gibidir: Zimmet akdi ile İslamî yönetime bağlanmış olan Gayrimüslimler, kendi aralarında kendi dinlerinin hükümlerine göre amel etmekte tam anlamıyla serbesttirler. Bu çerçevede içki, domuz eti… gibi tüketim maddelerini kendi aralarında alıp satmalarına ve yiyip- içmelerine kesinlikle engel olunmaz. Ancak bu gibi fiilleri Müslüman mahallelerinde, onların meskûn bulundukları mahallerin … Devamını Oku
İslam Toplumunda Gayrimüslimler-1
Bu yıl “Okuyucu Soruları” hayli yoğundu. Hatta “bu yıl” demek doğru değil: geçen yıl başladığımız seri bitmediği için bu yıla sarktı. Daha önce de yazdığım gibi, bu köşenin tipik bir “Fıkıh köşesi”ne dönmesini arzu etmediğim zaman zaman ara vererek hem size, hem de kendime nefes aldırmak istedim. Bu durum halen devam ediyor. Soru Resulullah Efendimiz ve halifeler döneminde İslam’ın haram kıldığı alanlarda gayrimüslimlere kendi aralarında dahi olsa faaliyet izni verilmiş midir? Örnek olarak içki alımı-satımı, içimi, kumarhane … Devamını Oku
Bu Tarihi Kim Yazacak?
Milat’tan önceki son ve sonraki ilk yüzyılın net bir fotoğrafının çıkartılmasının, en az İslam Tarihi yazmak kadar önemli olduğunu söylemek abartı sayılır mı? Günümüze kadar Yahudiliğin ve Hristiyanlığın resmî/kurumsal tarih yazıcıları tarafından intikal ettirilmiş bulunan tarihin, büyük bir kurgunun ve manipülasyonun neticesi olmadığını kim garanti edebilir? Her şeyden önce şunu belirtelim ki, resmî Hristiyanlığın iddia ettiği –ve maalesef kabul ettirdiği– gibi, Havariler de dahil olmak üzere İlk İsevîler ile “Yahudi” olarak anılan kitlenin tamamı arasında bir kopma, … Devamını Oku
Ölü Deniz’in Diri Şahitleri-1
5 gün süren bir İsviçre seyahatinin araya girmesiyle geçen haftanın yazılarını yazamamıştım. Şükür kavuşturana… İsviçre izlenimlerimi daha sonraki bir zamanda aktarmak üzere bugün bir başka konuya değineceğim. Murat Hafızoğlu, İnkişaf‘ın 4. sayısında yer alan “İncil-i Şerif ve Havariler’in Öyküsü” başlıklı makalesinde şunları söylemişti: “Muvahhid İsevîlik Hristiyanlığa dönüşmeden önce ya da “erken Hristiyanlık” döneminde neler olup bittiğinin ortaya çıkarılmasında Nec’u Hammâdî ve Ölü Deniz yazmalarının son derece büyük önemi bulunmaktadır. Ancak dinî/tarihî tecrübelerimiz, bu yazmaların gerek tarihlenmesi, gerekse … Devamını Oku
Nüzul-i İsa (as) Meselesi Ve Kelam Alimleri-3
“Nüzul-i İsa (a.s)” meselesinde Kelam alimlerinin ne dediğini görmeden ikna olmayanların içine düştüğü çelişki anlaşılır gibi değil. Ayet veya hadislerin sarahaten delalet etmediği ve fakat Kelam alimlerinin kabul edip savunduğu bir mesele getirilse “naklî delil isterim” ısrarında olmayı anlamak mümkün. Ancak burada durum tam tersi bir mahiyet arz ediyor. Diyelim ki ortada bazı Kelam alimlerinin “Nüzul-i İsa (a.s)” ile ilgili bir tasrihatı yok. Öyle de olsa Ehl-i Sünnet akaidi konusundaki otoritesi müsellem bulunan İmam Ebû Hanîfe‘nin bu … Devamını Oku
Nüzul-i İsa (as) Meselesi ve Kelam Alimleri-2
Kelam kitaplarını nasıl okumalıyız? Herhangi bir meselenin herhangi bir Kelam aliminin herhangi bir eserinde yer almamasını nasıl değerlendirmeliyiz? Hatta herhangi bir meselenin herhangi bir Kelam aliminin herhangi bir eserinde bir şekilde yer almış olması, o meselenin o alim tarafından nihaî olarak o şekilde değerlendirildiği anlamına gelir mi? Küçük bir örnek: Modern zamanların hakim kanaatine göre, İmam el-Eş’arî, insanda bir kesb kudreti bulunduğu ve fakat bu kudretin, fiillerin meydana gelmesine herhangi bir surette tesirinin söz konusu olmadığı görüşündedir. … Devamını Oku
Nüzul-i İsa (as) Meselesi ve Kelam Alimleri – 1
Bundan bir süre önce TV5‘te katıldığım bir programda kısmen de olsa “Nüzul-i İsa (a.s)” meselesini konuşmuştuk. Diyalog konusuyla aynı programa “sıkıştırdığımız” bu mesele hakkında söylenmesi gerekenler elbette o kısa süre içinde tam anlamıyla söylenemezdi. Başlıklar halinde değinip geçmek zorunda kaldık. Ardından Dâru’l-Hikme‘de bu konu hakkında geniş bir söyleşi yaptık. Nüzul-i İsa (a.s) meselesinin hemen her veçhesiyle ele alındığı o söyleşinin metni www.ebubekirsifil.com ve www.darulhikme.org.tr adreslerinde mevcut. Sözünü ettiğim programdan önce bir başka televizyon kanalında Prof. Dr. Y.N. … Devamını Oku
İmanın Anlamı Var Olmanın Anlamıdır-3
Kişi hakkıyla iman etmekle, eşyanın künhüne inebilme, sebepleri ve olayları birbirine bağlayan rabıtayı sezebilme ve zahir-i halin ötesine uzanabilme yetisine kavuşabilir. Bu, “hikmet” dediğimiz şeydir ki, “mü’minin yitiği“dir[1]et-Tirmizî, “İlim”, 19; İbn Mâce, “Zühd”, 15. Zayıf olduğu belirtilmiştir. ve nerede bulursa bulsun, mü’min onu öz malı olarak alır. Burada bir parantez açarak belirtelim ki, hikmetin mü’minden başkasında da bulunabileceğinin ifade buyurulması, hikmetin cevherinin imandan başka birşey oyduğunu göstermez. Bunu, “… nice fıkıh taşıyan kimse vardır ki fakih değildir“[2]Ebû Dâvûd, … Devamını Oku