8-9. Kadınların başı açık, Kur’an okumaları, namaz kılmaları caizdir. Başı örtmek, namazla ilgili değildir.
Kur’an’ın herhangi bir ayetinde kadınların başları –ve namazda örtmeleri gereken diğer yerleri– açık olduğu halde namaz kılabilecekleri zikredilmemiştir. Dolayısıyla bu hükmü Kur’an’dan çıkarmak mümkün değildir.
Denebilir ki: “İyi ama Kur’an’da kadınların bu vaziyette namaz kılamayacaklarını gösteren bir ayet de mevcut değildir. O halde bunun aksini söylemek, Kur’an’da bulunmayan bir hüküm getirmek, Kur’an’ın söylemediğini söylemek olur. Buna da kimsenin yetkisi yoktur!”
Bu itiraz ilk bakışta haklı gibi görünmektedir. Ancak biraz yakından baktığımızda bu hükmün sakatlığı hemen anlaşılır. Zira onun üzerine bina edildiği kaidenin kendisi Kur’an’a uygun değildir. Kur’an’da, “Kur’an’da yer almayan hususlarda aslolan serbestliktir” anlamına gelecek bir ayet, dolayısıyla böyle bir kaide yoktur.
Kaldı ki, Kur’an’da açıkça yer almayan öyle durumlar vardır ki, onlarda aslolanın helallık/cevaz olduğunu söylemek için aklı peynir-ekmekle yemiş olmak gerekir. Söz gelimi Kur’an’da Ramazan orucu farz kılındığı halde nelerin orucu bozduğu konusunda herhangi bir şey zikredilmemiştir. Bu bakış açısına göre şöyle demek mümkün olmalıdır: Bir kimse oruca başladıktan sonra, ne yaparsa yapsın, hangi fiili işlerse işlesin, orucu bozulmaz. Zira Kur’an’da “orucun bozulması” diye bir şey zikredilmemiştir.
Aynı şey, Fıkıh kitaplarında “namazı bozan şeyler” başlığı altında söylenenler için de geçerlidir. Söz gelimi –münferit olarak veya cemaat halinde– namaz kılan iki kişi bir yandan namaz kılarken, diğer yandan birbirleriyle sohbet edebilir mi? Yahut bir kimse namaz kılıyorken aynı anda yemek yiyebilir mi? Kur’an’da bunları engelleyen hiçbir ayet yoktur!
Yazının başında zikredilen hükmün sahibi de dahil olmak üzere, bu ve benzeri şeylerin caiz olduğunu söyleyen aklı başında hiç kimsenin varlığını bilmiyoruz. Dolayısıyla son zamanlarda açıkça ifade edilmese bile, zımnen genel kabul görmüş bir kaide gibi algılanan şu cümle asla doğru değildir: “Herhangi bir şey Kur’an’da açıkça zikredilmişse kabul ve gereğince amel edilir, yoksa reddedilir.”
Kadınların namazlarının sahih olabilmesi için nerelerinin örtülmesi gerektiği meselesi de böyledir. Bu mesele hakkında Kur’an’da özel olarak herhangi bir şey zikredilmemiştir. Hatta Kur’an’da, namaz kılacak olan kimsenin (kadın veya erkek) nerelerinin örtülü olması gerektiği konusunda da herhangi bir hüküm bildirilmemiştir. Dolayısıyla buradan hareketle özürsüz olarak çıplak vaziyette iken namaz kılmanın caiz olduğu söylenemeyeceği gibi, kadınların başları açık vaziyette namaz kılmasının caiz olduğu da söylenemez.
Bütün bu hükümler Sünnet ile sabittir. Tıpkı namaz için ezan okunması, namazın kılınış şekli vb. diğer hususlar gibi, bu meselede de Sünnet’in rehberliğini ve belirleyiciliğini reddetmek mümkün ve doğru değildir.
Efendimiz (s.a.v), “Allah, büluğa ermiş olan bir kadının namazını, ancak başörtüyle kılındığında kabul eder” buyurmuştur.[1]Ebû Dâvud, et-Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel, İbn Huzeyme, el-Hâkim ve daha başkaları rivayet etmiştir. Bkz. ez-Zeyla’î, Nasbu’r-Râye, I, 238; İbn Hacer, … Continue reading Bu sahih bir hadistir ve konu hakkında kesin bir hüküm ifade etmektedir. Meseleye delalet eden başka rivayetler de vardır.[2]Bkz. et-Tehânevî (Tanevî), İ’lâu’s-Sünen, II, 163 vd. Dolayısıyla ilgili rivayetleri, yani Sünnet’i görmezden gelerek yeni bir namaz kılma şekli ihdas etmenin Kur’an’dan onay alabileceğini düşünmek bir Müslüman için mümkün değildir.
Devam edecek.
Milli Gazete – 30 Mart 2008