Kadın Peygamber

Ebubekir Sifil2007, 2007 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2007, Kasım Ayı 2007 OS, Okuyucu Soruları

Soru

Bir Hocaefendi, kadınlardan peygamber gönderilmesi konusunu tartışmaya gerek olmadığını, Cenabı Hakkın İsrailoğullarına kendi aralarından kadın peygamberler gönderdiğini söylüyor. Örnek olarak da Hz. Meryem’i ve Hz. Asiye’yi zikrediyor. Doğru mudur?

Cevap

Öncelikle Farsça olan “peygamber” kelimesinin dilimizdeki kullanımının hem “resul”, hem de “nebi” kelimelerini kapsadığını belirtelim. Bu iki kelimenin eşanlamlı olduğunu söyleyenler olduğu gibi, farklı anlamlarda olduğunu söyleyenler de vardır. Çoğunluğu oluşturan ulema “resul” kelimesinin, yeni bir kitapla/şeriatla gönderilen yahut kendisinden önceki herhangi bir resulün şeraitine uymakla emrolunmayan peygamberleri, “nebi” kelimesinin ise yeni bir şeriat/kitap getirmeyen ve kendisinden önceki peygamberin şeriatine uymakla yükümlü bulunan peygamberleri anlattığını söylemiştir. Bir diğer ayrım da, “resul”ün, melek (Cebrail) vasıtasıyla, “nebi”nin ise rüya vasıtasıyla vahiy alan peygamber olduğu şeklindedir. Nihayet “resul” kelimesinin aldığı vahyi tebliğ ile görevli olan, “nebi” kelimesinin ise aldığı vahyi tebliğle memur olmayan kimseleri anlattığını söyleyenler de olmuştur. Bu son anlamda “nebi” kelimesi, insanlara herhangi bir şeyi tebliğ etmekle görevli olmayan, yani aldığı vahyin muhtevasında, topluma yön verme hususiyeti bulunmayan insanları anlatır.[1]Geniş bilgi için bkz. et-Tehânevî (Tanevî), Keşşâfu Istılâhâti’l-Funûn, I, 859 vd.

İlgili ayetler incelendiğinde, Allah Teala’dan aldığı vahyi insanlara tebliğ ile memur olanların, bu anlamda “beyyinât” ile gelenlerin/teyit edilenlerin ve kavimleri tarafından yalanlananların hep “resul/rusul” kelimesi ile ifade buyurulduğu görülür.

Nebi kelimesinin anlam sahası içinde ise,

  1. a) kendisinden önceki bir peygamberin getirdiği kitaba/şariate bağlı olarak, o kitabı/şeraiti tebliğ/tecdid ile görevli olan elçiler bulunduğu gibi,
  2. b) Allah Teala tarafından özel bir konuda kendisine vahiy iletilen ve “elçilik” vazifesi söz konusu olmayan insanlar bulunduğunu da söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu ikincilerin “nebi”likle ilgisi belki sadece kelimenin sözlük anlamıyla sınırlıdır. Yoksa, Allah Teala’dan vahiy almak tek başına peygamber (elçi) olmaya yetseydi, bal arısının da peygamber olduğunu söylememiz gerekecekti!

Yani geçmişte bazı faziletli kadınlara Allah Teala tarafından özel vahiyler iletildiği doğrudur. Ancak bu, onların “elçilik”le görevlendirildiği anlamına gelmez. Dolayısıyla onların peygamber olduğunu söylemek isabetli değildir. Kur’an’da bu kadınların herhangi birisinin “elçi” olarak görevlendirildiğini açık bir şekilde ifade eden bir ayet yoktur. Tam aksine mesela Hz. Meryem (a.s.) hakkında şöyle buyurulur: “Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür. Ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Onun annesi de dosdoğru (sıddîka) bir kadındır…” (5/el-Mâide, 75) Burada Hz. İsa’nın ve Hz. Meryem’in (ikisine de selam olsun) ilah olmadıkları vurgulanırken, ne oldukları da anlatılmakta, birisinin resul, diğerinin ise “dosdoğru bir insan” olduğu vurgulanmaktadır. Yani Hz. Meryem (a.s) peygamber olsaydı tam da burada bağlam gereği onun bu vasfının vurgulanmış olması gerekirdi diye düşünebiliriz.

Esasen 12/Yûsuf suresinin 109. ayeti konuyu tartışmaya tamamen kapatmaktadır: “Senden önce gönderdiklerimiz de, başka değil, ancak memleketler halkından kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekler idi…”

Milli Gazete – 25 Kasım 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Geniş bilgi için bkz. et-Tehânevî (Tanevî), Keşşâfu Istılâhâti’l-Funûn, I, 859 vd.