Batı’da Yaşayan Müslümanlar ve Entegrasyon Problemi – 2

Ebubekir Sifil2002, 2002 Yılı, Gazete Yazıları, Gündem, Gurbetçiler, Konularına Göre, Ocak 2002, Ocak 2002 OS, Okuyucu Soruları, Ümmet

Bir önceki yazıda Gayrimüslimler’in dost edinilmemesinin Kur’an tarafından zikredilen sebeplerini kısaca vermiştim. Her şeyden önce aradaki “din farkı”, Müslüman-gayrimüslim ilişkilerinde mesafeli bulunmayı normal kılan en önemli unsurdur ve esasen muhtelif Hristiyan mezhepleri arasında bugün bile şiddetinden çok fazla bir şey kaybetmeden berdevam olan fiili çatışmalar, Hristiyan dünya için ­“din farkı”nı bırakalım­ “mezhep farkı”nın bile “diğeri”ni dost edinmenin önünde büyük bir engel olarak durduğunun ifadesidir.

Tarihsel olarak dostluk ilişkisi kurmayı ilk reddeden tarafın Ehl-i Kitap olduğu da bir vakıa olarak not edilmelidir. Eğer böyle olmasaydı Yahudiler ve Hristiyanlar, Allah Teala’nın gönderdiği son Din’i ve son Elçi’yi inkârda ısrar etmezlerdi. Oysa Kur’an, onlarla aramızdaki ilişkiyi “sürdürülebilir” kılmak için onları “aramızdaki ortak kelime”ye çağırmıştır. (3/Âl-i İmrân, 64) Bu çağrının Ehl-i Kitap tarafından nasıl karşılandığını ise tarih bütün açıklığıyla göstermektedir.

Kur’an, Efendimiz (s.e.v)’e hitaben, “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla razı olmayacaklardır” (2/el-Bakara, 120) buyurmakla bize şunu ihtar etmiş olmaktadır: Ehl-i Kitab’ın Müslümanlar’dan razı olması (Müslümanlar’la dostluk ilişkisi içinde olması) ancak Müslümanlar’ın onların dinlerine, varlık, eşya, insan telakkisine ve hayat tarzına razı olmasıyla mümkün olacaktır. Kur’an’ın, “Ey iman edenler! Yahudiler’i ve Hristiyanlar’ı dost edinmeyin…” (5/el-Mâide, 51) tarzındaki emrinin hikmetini burada aramak kanaatimce yanlış olmaz. Çünkü “siz onlarla ne kadar içtenlikle dost olmaya çalışırsanız çalışın, onların dinlerine uymadıkça sizden razı olmayacak ve sizi dost edinmeyeceklerdir.”

Günümüzde Müslüman-Ehl-i Kitap ilişkisinin arz ettiği durum bu gerçeği en güzel şekilde tasdik etmektedir. Görünüşte küresel egemenlik Ehl-i Kitap’tadır ve Müslümanlar “zayıf düşürülmüş” taraf konumundadır; ancak buna rağmen“Medeniyetler Çatışması” tezi gündemdedir ve buna rağmen “yeşil tehlike”, küresel egemenlerin gündeminin birinci sırasını oluşturmaktadır.

Bütün bu söylenenler, ilke olarak Ehl-i Kitap ile olsun, başkalarıyla olsun “adalet”e dayanan “iyi ilişkiler” kurulmasını gündemden çıkarmamızı gerektirmez. Kur’an şöyle buyurur: “Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizleri yurtlarınızdan çıkartmayan kimselere iyilikte bulunup kendilerine adaletle muamele etmenizi yasaklamaz…” (60/el-Mümtehıne, 8)

Burada dikkat edilmesi gereken incelik şudur: “Dost olmak”la “iyi ilişki içinde olmak” birbirinden farklı şeylerdir. Bir diğer ifadeyle Müslümanlar Ehl-i Kitap ile dost olmayabilir, ancak yukarıdaki ayetin ve benzerlerinin getirdiği kayıtlar dikkatte tutulmak şartıyla Gayrimüslim dünya ile iyi ilişki içinde bulunmamıza da bir engel yoktur.

Burada, Müslümanlar’a karşı düşmanlık ve kin besleyenlerle böyle olmayanlar arasında bir ayrım yapılması gerektiğinin ve bu noktanın Müslüman-Gayrimüslim ilişkisinin şekillenmesinde temel bir belirleyici olduğunun altını çizmemiz gerekir.

Gelelim “entegrasyon” meselesine…

Eğer bu kelime, Batı toplumlarında yaşayan Müslümanlar’ın, “farklılıklarını muhafaza ederek” o toplumlarda hayatlarını sürdürebilmelerini anlatıyorsa buna kimse “hayır” demez. Ancak “bizim gibi inanacak ve bizim gibi yaşayacaksınız” dayatması söz konusu olursa, bunun onaylanmasını beklemek de muhaldir.

Devam Edecek.

Ocak 2002 – Milli Gazete