Soru Es Selamu aleyküm. Sayın hocam, Kur’an mahluk mudur değil midir tartışması az çok herkesin malumu. M. İslamoğlu hocanın sitesinde bu konuyla ilgili değişik bir yorum okudum. Herhangi bir yanlış aktarım olmaması için hocaya sorulmuş soruyu ve hocanın cevabını aynen aktarıyorum. Bu meselenin, okuyacağınız cevaptaki gibi bir arka planı var mıdır gerçekten? Varsa bu arka planı nasıl tahkik edebiliriz? Aydınlatırsanız sevinirim. Selamlar. Soru ve cevap şöyle: SORU: Ben felsefeye giriş dersini anlatırken konu tasavvufa oradan da nasılsa … Devamını Oku
Hadis Kitaplarının Musannıflarına Aidiyeti-3
İmam el-Buhârî’nin Sahîh’inin iki nüshasının bulunduğu ve bunlardan birinde mevcut olan yüzlerce hadisin diğerinde olmadığı iddiası üzerinde duruyorduk. Sahîhu’l-Buhârî’nin belli başlı nüshaları Ebû Abdillah Muhammed b. Yusuf el-Firebrî, Ebû İshak İbrahim b. Ma’kıl en-Nesefî, Ebû Muhammed Hammâd b. Şâkir en-Nesevî ve Ebû Talha Mansûr b. Muhammed el-Pezdevî’ye aittir. İmam el-Buhârî’den es-Sahîh’i en son nakleden kişi el-Pezdevî’dir. Bu nüshalar içinde en ekmeli el-Firebrî’ye ait olandır. O, es-Sahîh’i İmam el-Buhârî’den iki kere dinlemiştir. İbnu’s-Salâh, Sahîhu’l-Buhârî’deki hadislerin toplam adedinin –tekrarlar … Devamını Oku
Hadis Kitaplarının Musannıflarına Aidiyeti-2
Soruda, Almanya’ya giden yazarın, “Buhari’ye atfedilen iki nüsha ortaya çıktığını” ve “bunlardan birisinde olan yüzlerce hadisin diğerinde olmadığını” söylediği zikredilmişti. Bu yazar her kimse, ya boyundan büyük işlere kalkışmayı seven safderun, ya da bilerek tahripkârlık yapan kasıtlı birisi olmalı! Bizim ilim usulümüzde nakil konusu olan şey (rivayet, kitap vb.) birkaç yolla alınır ve aktarılır. Hadis Usulü eserlerinde alabildiğine detaylı olarak incelenmiş olan bu “nakil usulleri”, aynı zamanda kendi aralarında belli bir tasnife tabi tutulmuştur. “Kıraat, sema, münavele, … Devamını Oku
Hadis Kitaplarının Musannıflarına Aidiyeti
Soru “(…) Birkaç gün önce bizim buraya (Almanya’ya E.S.) Türkiye’den misafir olarak gelen yazar bir abi, sohbetin bir kısmında şöyle bir iddiada bulundu: Hadis kitapları tahkik edilmemiştir; bu kitapların, yazarlarına ait oldukları bile belli değildir…” “Şimdiye kadar sadece Buhari’nin Hadis kitabı tahkik edilmiş (Fuat Sezgin’den “Buharinin Kaynakları”). Sonuç olarak Buhari’ye atfedilen iki nüsha ortaya çıktığını bildirdi. Birisinde olan 100’lerce hadis öbüründe yokmuş. Sonrada dedi ki “Şimdi hangisi Buhari’nin?” Hocam bunlar doğru mu? Nasıl anlamalıyız bunu? Yanlış mı … Devamını Oku
Zekâtta Temlik Ve “Sebîlullah” Meselesi-2
Karaman hocanın “sebîlullah” konusunda neden sadece er-Râzî’nin el-Kaffâl’den –meçhul “bazı fukaha”ya atfen yaptığı– senedsiz nakille yetinmek durumunda bulunduğu şayan-ı dikkattir. Hoca’nın pek itibar ettiğini bildiğimiz eş-Şevkânî’nin, Fethu’l-Kadîr’de[1]eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr, II, 532., Neylu’l-Evtâr’da,[2]Neylu’l-Evtâr, IV, 190-1. es-Seylu’l-Cerrâr”da[3]es-Seylu’l-Cerrâr, II, 59-60., ed-Derâri’l-Mudıyye’de[4]ed-Derâri’l-Mudıyye, I, 218. “sebîlullah”ın çerçevesini hocaya destek teşkil edebilecek şekilde genişletmemiş olması da, el-Kınnevcî’nin bu çerçeveyi hocanın takyidiyle gayri kabil-i telif bir tarzda genişletmiş olması da hocanın istidlal ve istintacına dayanak teşkil etmekten uzak görünüyor. eş-Şevkânî, tefsirinde (dipnotta belirttiğim yerde) “sebîlullah”ın, gaziler ve … Devamını Oku
Cüzzamlıdan Kaçmak-2
Efendimiz (s.a.v)’in, “Cüzzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaç” ifadesinin, bulaşıcılığın bizatihi hastalık sebebi olmadığını anlatan rivayet zımnında geçmesi calib-i dikkattir. Şarihlerin üzerinde en fazla durduğu nokta şudur: Efendimiz (s.a.v) bulaşıcılığın olmadığını söylerken, “Allah Teala’nın dilemesi ve izni olmadan” bulaşıcılığın vaki olmayacağını anlatmaktadır. Bulaşıcılık bizatihi hastalık sebebi olsaydı, bulaşıcı hastalığa ilk yakalananın niçin hasta olduğunu açıklamak mümkün olmazdı. Bu rivayetler arasındaki zahiri tearuzun nasıl giderileceği konusu üzerinde rivayet cihetinden en detaylı şekilde duranlardan birisi İmam et-Taberî’dir. Tehzîbu’l-Âsâr isimli eserinde[1]Müsnedu … Devamını Oku
Mezhepsiz Müslümanlık ve Bid’at Ehlinin İmameti-4
Telfik meselesindeki ihtilafın neye teflik deneceği noktasındaki bakış açısı farklılığına dayandığını bir önceki yazıda görmüştük. Rıhle’nin birkaç gün sonra –birleştirilmiş iki sayı halinde– çıkacak olan yeni sayısında konuyla ilgili bol miktarda malumat yer alıyor., Konuyla ilgilenenleri o sayıya havale ederek okuyucu sorusunun geri kalan kısımlarına dönelim: Kendisini herhangi bir mezheple mukayyet hissetmeyen kimseler Ehl-i Sünnet olarak tavsif edilebilir mi? Doğrusu kişiyi Ehl-i Sünnet çerçeveye dahil eden itikadî hususların herhangi birisini reddetmedikçe kimse Ehl-i Sünnet çerçevenin dışına çıkmaz. … Devamını Oku
Mezhepsiz Müslümanlık ve Bid’at Ehlinin İmameti-3
Telfik kısaca, herhangi bir konuda birden fazla mezhebin ictihadını, sonuçta ortaya çıkan amel herhangi bir mezhebin ictihadıyla örtüşmeyecek şekilde birleştirmektir. Telfiki bu şekilde tarif etmemizin sebebi, ifta usulünü ilgilendiren bir husustur ki şudur: Avam bir meselede amel ederken iltizam ettiği mezhebin ictihadlarının dışına çıkabilir mi? “Avamın mezhebi müftisinin mezhebidir” sözü, avamın mezhep iltizamının herhangi bir pratik anlam ifade etmediğini anlatmaktadır. Zira avam hangi görüşün iltizam ettiği mezhebin müfta bih kavli olduğunu zaten bilmez. O, müftisine soracak, müfti … Devamını Oku
Mezhepsiz Müslümanlık Ve Bid’at Ehlinin İmameti-2
Yemen/San’a’dan yazan kardeşimizin sorusunun cevabına devam ediyoruz. Geçen hafta, kaldığımız noktayı hatırlayalım: Taklid ehli bir kimse herhangi bir fıkhî mezheple mukayyet olmaksızın hareket edebilir mi? “Avamın mezhebi müftisinin mezhebidir” kaidesi bu soruya “evet” demeyi kolaylaştırıyor gibi. Ama pratikte öyle midir? İşte burası önemli. “Avamın mezhebi olmaz” demeye gelen bu kaideye göre avam istediği zaman istediği mezhebin hükmüyle amel edebilir mi? Yani ben avam tabakasına mensup olarak, fıkıh bablarının her birisinde farklı bir mezhebin ictihadıyla amel edebilir miyim? … Devamını Oku
Mezhepsiz Müslümanlık Ve Bid’at Ehlinin İmameti-1
Soru “Sayın Hocam, şu anda Yemen San’a Üniversitesi Türk Dili Bölümünde T.C. TİKA tarafından Türkçe Öğretim elemanı olarak görevlendirilmiş bulunmaktayım. İki konudaki görüşünüzü merak ediyorum. “Mısır’da ve Yemen’de gördüğüm bir durum, buradaki Sünni kardeşlerimizin, Türkiye’de olduğu gibi herhangi bir ehl-i sünnet mezhebine (Hanefi, Şafii vd.) tabi olmayıp biz ehli sünnetiz demeleri ve bu dört hak mezhebe mensup ulemanın uygun gördükleri herhangi bir görüşüyle amel etmeleridir. Hatta bu konuda telfik dediğimiz uygulamayı yapanlarına da rastladım. Şimdi, bu kardeşlerimizin … Devamını Oku