Tıkılmışların Hayatına Dair

Ebubekir Sifil2007, Gazete Yazıları, Nisan 2007

Ormandaki tabii ortamından alınarak hayvanat bahçesine getirilip birkaç metrekare yere tıkılmış bir kaplanın hissiyatını tahlil etmek veteriner hekimlerin uzmanlık sahasında mıdır!

Yaşanan “değişim süreci” o ve onun gibi düşünen bazı maceradaşları için “her bakımdan” iyi bir durumu ifade ediyor. Yaşamak denen şeyin dayanılmaz hazzını “biz de” hissetmeye başladık diyorlar. Artık bizim için yeni ve bambaşka bir dünyada yaşamak var.

O vahşi ortamda daha güçlü hayvanlardan, insandan ve tabiattan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı 24 saat müteyakkız olmak zorundaydık. Saldırının kimden ve nereden geleceği hiç belli olmazdı. Hatta birbirimize saldırıp zarar verdiğimiz bile olurdu.

Mevsimlerin getirdiği olumsuzluklar vardı. Kışın av bulmak zordu mesela. Yazın sıcağından bunalırdık.

Bir de bütün bunlarla birlikte yaşamayı yeni doğmuş bir yavruyken öğrenmeye başlamak zorunda olmak!.. Sadece kendimiz değildik hayatî riskler altında olan; gelecek nesillerimiz, gittikçe zorlaşan tabiat şartları altında hayatta kalma mücadelesini daha bir zorlanarak vereceklerdi. Hatta belki neslimiz tükenecekti bu yüzden. Şimdi onlar da güvence altında. İçlerinden yetenekli olanlar ileride bazı önemli sirklerde çalışma imkânı bile bulabilir. En çok da onlar adına seviniyoruz.

Bundan sonra yemek için avlanmak zorunda bulunmanın getirdiği risk ve tehlikelerin hiç biri söz konusu olmadığı gibi, binbir zorlukla ele geçirdiğimiz avı başkalarıyla paylaşmayı “zorunlu olarak” kabul etmek de gerekmiyor.

Söylendiğine göre bize düzenli olarak verilecek ilaçlar sayesinde artık kolayca hastalanmayacakmışız; hasbelkader bir hastalık veya yaralanma durumu olduğunda da şefkatli veterinerler hemen yanıbaşımızda bulunacakmış. Özel yetiştirilmiş kimseler düzenli olarak bakımımızı yapacak, postumuzu temizleyip tüylerimizi parlatacakmış.

Bizim için son derece uygun ve her bakımdan elverişli ortamlar hazırlamışlar. Uyuyacağımız, yemek yiyeceğimiz, çıkıp hava alabileceğimiz ortamlar…

İyi ki buradayız!

Geçen gün, biraz dar olsa da açık havada bulunma imkânı veren avluda gençlerle sohbet ederken birisinin sorduğu bir sorudan dolayı biraz asabım bozuldu.

– Geçenlerde yaşlılarımızdan birisi ormanı anlattı biraz. Çok şeyler söyledi; ama ben hiç birisini anlayamadım. Bir tanesi aklımda kaldı. Orman çok güzelmiş ve biz oraya bir daha dönemeyecekmişiz. Biz buraya nasıl geldik ve geriye niçin dönemeyeceğiz?

Çocuk aklı işte!

Milli Gazete – 28 Nisan 2007