10 Haziran 2004 tarihli yazımda Saadet-i Ebediyye isimli eserle ilgili kısa bir değerlendirme yapmış ve içinde zayıf, hatta uydurma rivayetler bulunduğunu söylemiştim. Örnek olarak da Efendimiz (s.a.v)’in, Hz. Ali (r.a)’a, “Benden sonra halife Ebû Bekr olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osman, ondan sonra da sen” buyurduğunu anlatan rivayeti zikretmiştim.
Yine o yazıda, Saadet-i Ebediyye’de yer alan, “İmam-ı Şafiî hazretleri, İmam-ı a’zamın içtihadının inceliğinden az bir şey anlayabildiği içindir ki, “Bütün müçtehidler, İmam-ı a’zam Ebû Hanîfe’nin çocuklarıdır” demiştir” … Devamını Oku
Zaruri Bir Açıklama
Bugüne kadar gerek bu köşede gerekse muhtelif vasatlarda, itikadî çizgisini, dini algı ve takdim tarzını, ilmî tesbitlerini yanlış bulduğum birçok insan hakkında yazdım, konuştum. Hatalı bulduklarımı tenkit ederken doğrunun ne olduğunu da göstermeye çalıştım. Emr-i ma’ruf/nehy-i münker’i varlık sebebim bildiğim için Rabbim ömür ve imkân verdiği sürece bu faaliyetlere devam edeceğim.
Birileri hakkında bir şeyler yazarken/konuşurken ciddiyeti ve seviyeyi korumaya, demagoji yapmamaya ve ahiretime zarar verecek tutumlardan uzak durmaya özen gösterdim. Hakkın hatırını âli tutmaya çalışırken muhataplarımın hakkına-hukukuna … Devamını Oku
Ruhu’l-Beyan Tefsiri ve Vitir Namazı-2
Bir önceki yazıda İsmail Hakkı Bursevî hazretlerinin –kendisi sadattandır– Rûhu’l-Beyân isimli tefsirinin rivayet yönü üzerinde kısaca durmuş ve bu eserin ihtiva ettiği her rivayetin itimada şayan olmadığını söylemiştim. Hemen belirteyim ki o yazıda söylenenler, hususen bu eserde geçen bir rivayet hakkındaki soruyla irtibatlı olarak söylenmiştir. İslamî ilimlerin muhtelif sahalarında 100’den fazla eserin müellifi, aynı zamanda büyük bir Tasavvufî şeyhi olan Bursevî (rh.a)’in hal tercemesi (biyografisi) için müstakil kitap çalışması yapmak gerekir. Hayatı ve eserleri hakkında geniş bilgi … Devamını Oku
Haberî Sıfatlar ve İtikadımız
Özellikle gençler arasında hayli yoğun bir şekilde tartışılan meselelerden biri haberî sıfatlar. Kısaca, “Kur’an ve Sünnet’te Allah Teala’nın müteşabih sıfatları cümlesinden olduğu haber verilen hususlar” olarak tarif edebileceğimiz bu sıfatlar hakkında ne düşünmeli, onlara nasıl inanmalıyız? Allah Teala’nın eli, yüzü, gözü, inmesi, gelmesi… gibi nitelemeleri okuduğumuzda/dinlediğimizde aklımıza ne gelmeli?
Anlaşılan o ki, bir kesim, bu sıfatlara, nasslarda geldiği gibi iman edilmesi ve tevile gidilmemesi gerektiğini söylerken, diğer bir kesim, bu türlü sıfatların tevil edilmesi gerektiğini söylüyor.
Aslında meseleyi temelden … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet Günümüze Ne Söyler?
Ümmet-i Muhammed’in “acil” gündemlerinin bulunması, “itikadda mezhebin ne?” sorusunu erteler mi? Ya da bu gündemlerle iştigal eden bir kimsenin itikadda herhangi bir mezhebin mensubu olmadığını söylemesi gerçekte neye tekabül eder?
Şurası açık ki, geçmişte Ehl-i Sünnet ile bid’at fırkalar arasında cereyan etmiş kelamî münakaşalarda gündemde olan hususların birçoğu günümüzde güncelliğini yitirmiş durumda. Kimse cevher, araz, cüz’-i la yetecezze… gibi konularla ilgilenmiyor.
Ancak bu, itikadın ve itikadî kabullerin güncelliğini, daha da önemlisi, “önemini” yitirdiği anlamına elbette gelmez. Zikrettiğim hususlar ve … Devamını Oku
Ruhu’l-Beyan Tefsiri Ve Vitir Namazı-1
Soru
Bir kitapta (…) şöyle okumuştum: Vitir namazında kunut için tekbir alırken elleri kaldırmanın nereden geldiği ve nasıl sünnet olduğu hususunda ise Ruhu’l-Beyan tefsirinde çeşitli rivayetler kaydedilmektedir. Bu rivayetlerden birisi şu şekildedir: Miraç gecesi Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Mescid-i Aksâ’da bütün Peygamberlere imam oldu ve onlara iki rekât namaz kıldırdı. Hz. Musa Peygamberimizden Sidre-i Müntehâ’ya vardığı zaman kendisi nâmına bir rekât namaz kılmasını istedi
Peygamberimizin Hz. Musa ile Miraç Gecesinde karşılaşacağı Secde Sûresinde meâlen şöyle ifade edilir: ‘And olsun … Devamını Oku
Reelpolitik Tutum ve Osmanlının Gölgesi
Başbakan’ın Davos’taki çıkışının arkası nasıl gelir? Ya da gelir mi? Bu çıkışın doğuda ve batıda yankıları, daha da önemlisi “yansımaları” ne olur? Bütün bunları zaman gösterecek. Söz konusu “çıkış”ın sebebi ne olabilir diye düşündüğümüzde birkaç seçenek çıkıyor karşımıza:
Siyonist Perez’in Davos’taki malum panelde beden dilini de kullanarak kendisine yönelik olarak yaptığı göndermeler.
Türkiye’yi ziyaret eden siyonist Olmert’in garanti vermesine rağmen, ziyaretten birkaç gün sonra Gazze işgalinin gerçekleşmesi üzerine hissettiği “aldatılmışlık” ya da ofsayta düşürülmüşlük psikolojisi.
“Moderatör”ün moderasyon biçimi.
Yaklaşan yerel seçimleri … Devamını Oku
Geç Kalmış Bir Rıhle Yazısı
Rıhle’nin 3. sayısı hakkında bir şeyler yazmak istiyordum çoktandır. Ancak İsrail’in Gazze işgali devam ederken başka bir konuda yazı yazmak içimden gelmedi. Orada mazlum bir millet tarihin gördüğü en alçakça saldırılardan birine maruzken, analar, babalar, çocuklar, yaşlılar feryat içindeyken ve bir şehir baştan başa yıkılırken farklı bir konuyu gündemime almayı vicdanıma, Rabbime izah edemem diye düşündüm. Orada kardeşlerim tarihin gördüğü en şanlı direnişlerden birini verirken hiç olmazsa yazdıklarımla onların yanında olmak istedim, başka bir şey yazmaktan ar … Devamını Oku
Yaralar Sarılırken
İsrail’in Gazze üzerindeki insanlık dışı tasallutu tam anlamıyla olmasa da şimdilik kısmen durmuş görünüyor. Bunda Hamas’ın destansı direnişinin rolü elbette çok büyük. Şehit ve yaralı sayısının kabarıklığı ve bölgenin başta başa harabe fotoğrafı veren görüntüsü bize Hamas’ın şanlı direnişini asla unutturmamalı.
Hamas’a bu ruhu verenin ne olduğuna iyi dikkat etmemiz lazım. Kısmet olursa –Gazze işgali dolayısıyla 3. sayısına değinemediğim– Rıhle’nin 4. sayısında Hamas’ın az bilinen, belki de hiç bilinmeyen bir yanını birlikte müşahede edeceğiz. Bu, şüphesiz Hamas’a temel … Devamını Oku
Hangi Ehl-i Sünnet-4
Geçen Pazar günü son kısmını zikrettiğim okuyucu sorusunun cevabına eklenmesini uygun gördüğüm birkaç husus var:
Günümüzde “Hangi Ehl-i Sünnet?” sorusu daha ziyade şu bağlamlarda gündeme geliyor:
Kendisini “Selefî” olarak niteleyen kardeşlerimizin bir kısmının, münhasıran “haberî sıfatlar” konusundaki kabulün belirlenmesinde öne çıkardığı tutum
Yine aynı çevrelerle Ehl-i Tasavvuf arasında rabıta, tevessül gibi konularda yaşanan ayrışma.
Tarihte yaşananları tarihe bırakarak konuşursak, ağırlıklı olarak bu iki başlık altına giren meselelerde yaşanan ihtilaf, günümüzde “gerçek Ehl-i Sünnet”in kim olduğu sorusunun cevabını da şekillendiriyor. Herkes/im bu … Devamını Oku