Zaruri Bir Açıklama

Ebubekir Sifil2009, Gazete Yazıları, Şubat 2009

Bugüne kadar gerek bu köşede gerekse muhtelif vasatlarda, itikadî çizgisini, dini algı ve takdim tarzını, ilmî tesbitlerini yanlış bulduğum birçok insan hakkında yazdım, konuştum. Hatalı bulduklarımı tenkit ederken doğrunun ne olduğunu da göstermeye çalıştım. Emr-i ma’ruf/nehy-i münker’i varlık sebebim bildiğim için Rabbim ömür ve imkân verdiği sürece bu faaliyetlere devam edeceğim.

Birileri hakkında bir şeyler yazarken/konuşurken ciddiyeti ve seviyeyi korumaya, demagoji yapmamaya ve ahiretime zarar verecek tutumlardan uzak durmaya özen gösterdim. Hakkın hatırını âli tutmaya çalışırken muhataplarımın hakkına-hukukuna girmemeye ve vebal almamaya da dikkat ettim. Elbette zaman zaman muhataplarımın tavrıyla bağlantılı olarak üslubumun sertleştiği olmuştur; ancak öyle durumlarda dahi tartışma konusunun dışına taşmamaya ve hele de “kural dışı” vuruş yapmamaya azami ölçüde hassasiyet gösterdim.

İnsanların özel hayatıyla, aile yaşantısıyla, niyetiyle, karakter yapısıyla, geliriyle-gideriyle… ilgilenmeyi, bu ve benzeri hususlar hakkında beyanlarda bulunmayı, bunlar üzerinden eleştiri yapmayı, karalama ve yıpratma kampanyası yürütmeyi çirkin ve ahlak dışı bulurum. Bu türlü “kirli” oyunlara tevessül etmeye hiçbir zaman prim vermedim, ihtiyaç duymadım. İnsanların izzet-i nefsinin rencide edilmesini hiçbir zaman onaylamadım.

Muhataplarımın, toplumun istikametine zarar vereceğini düşündüğüm görüş ve tutumlarını her zaman ilmî zeminde kalarak eleştirmeyi tercih ettim. Bunun dışına taşmayı, özel hayata girmeyi, kişilik haklarına tecavüz anlamına gelecek saldırılarda bulunmayı ilmî ehliyetsizliği örtme gayretinden kaynaklanan çırpınmalar olarak gördüm ve asla benimsemedim…

Son günlerde, benim dışımda başkalarının sözlü ve yazılı tenkitlerine de muhatap olan bir yazar hakkında elimde, “belaltı” olduğu için yayımlamadığım birtakım belgeler bulunduğu yolunda internet ortamında bazı beyanlar olmuş. Kim tarafından ve neye dayanılarak dolaşıma konduğunu bilmediğim bu beyanlarla hiçbir ilişkim yoktur. Geçtiğimiz birkaç gün zarfında bu konuda e-posta adreslerime gelen mesajlara tek tek cevap vermekten yoruldum. Bu konuda bana soru yönelten kardeşlerime gönderdiğim metin aşağıdadır. Özel isimleri hazfederek aktaracağım bu metni konu hakkında hassasiyet gösteren kardeşlerim lütfen ulaştırabildikleri herkese ulaştırsınlar. Bu açıklama, meseleyi e-posta göndererek soranlara da ortak cevap olsun.

“(…) Ben bugüne kadar sadece … na değil, çizgisini zararlı gördüğüm daha başka isimlere de tenkitler yönelttim. Hak bildiğimi yapmak adına bu tavrım Allah güç kuvvet verdiği sürece devam edecek. Ancak, tenkitte dikkat ettiğim kırmızı çizgiler var. Mesela tenkit ettiğim kişilerin dinî ve itikadî çizgisi dışında hiçbir yönleriyle ilgilenmedim, ilgilenmem. Bütün Ümmet’i ilgilendirmeyen, kişi ile Rabbi arasında kalması gereken meseleler benim ilgi alanımda değil. Kazancı, ilişkileri, bireysel ve aile yaşantısı, amelî durumu, hayat tarzı… ve benzeri meselelerle ilgilenmem, ilgilenilmesini doğru bulmam.

“Bugüne kadar ne …. ile ne de bir başkasıyla ilgili olarak elimde belge bulunduğunu hiçbir ortamda söylemedim, bu türlü şeylerin söylenmesine izin vermedim. Böyle şeylerin konuşulmasını, yayılmasını ve hele de “koz olarak kullanılmasını!” dinen de ahlaken de sakıncalı bulurum. Hepimizin günahları var. Kim günahsız olduğunu iddia edebilir? Mü’mine yakışan, kardeşinin bir kusurunu görmüşse bunu faş etmek değil, gizlemektir. Efendimiz (s.a.v), “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, zulüm görmesine müsaade etmez. Kim bir kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir mü’min kardeşinin dünyevî bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun ahiret sıkıntılarından birini giderir. Kim bir mü’min kardeşinin kusurunu gizlerse, Allah da kıyamet günü onun kusurunu gizler” buyurur.

“Bahsettiğiniz sitedeki yorum ya da yazıdan sizinki de dahil olmak üzere e-posta adresime gelen mesajlar vesilesiyle haberdar oldum. … sitesine aşağıdaki açıklama notunu gönderdim:

“… sitesi yetkililerinin dikkatine;

“S.A.

“Sitenizde yer alan bir habere eklenen bir okuyucu yorumunda, benim elimde … hakkında belge bulunduğu ve “belaltı” olduğu için yayımlamadığım ifade edilmiş. Dolaylı tarzda haberdar olduğum bu yorumun kim tarafından ne maksatla yazıldığından haberdar değilim. … ya da bir başkasının herhangi bir belgesini temin etmem, bulundurmam ve herhangi bir amaçla kullanmam kesinlikle söz konusu değildir. Böyle şeylerle uğraşmayı kendi adıma da, muhalifim konumundaki kişi/ler adına da ahlakî zaaf olmanın ötesinde “vebal” bilirim.

“e-posta adreslerime gelen ve elimdeki belgenin mahiyetini soran yoğun mesajlara istinaden yaptığım bu açıklamanın, mümkünse sitenizin görünen bir yerinde yayımlanmasını rica ediyorum. Selamlar.”

Bu köşeyi devamlı izleyenlerden özel isteğim, mü’min hassasiyetiyle ve ilim adamı haysiyetiyle bağdaşmayan bu türlü dedikodulara prim vermemeleri ve ilim ahlakını yaşayıp yaşatmaya dikkat etmeleridir.

Vesselam.

Milli Gazete – 14 Şubat 2009